Dinin emirleri, külfet, eziyet değildir!..

A -
A +

"Allah, kullarına bir şey emretmemeli, herkesi kendi başına bırakıp, istedikleri gibi yiyip içmeli, gezip eğlenmeli. Merhamet ve iyilik böyle olur" gibi lâflar ahmakçadır!..

Peygamberlerin bildirdikleri emir ve yasaklar, insanlar için hep rahmettir, iyiliktir. Bu emirler ve teklîfler, din düşmanlarının sandıkları ve söyledikleri gibi, külfet, eziyet ve işkence olmadığı gibi, akla da aykırı değildir. Bu din düşmanlarının sık sık söyledikleri;

"Kullarına zor ve yorucu şeyler emredip de bunları yaparsanız Cennete girersiniz demek insâf mıdır, merhamet midir? Bir şey emretmemeli, herkesi kendi başına bırakıp, istedikleri gibi yiyip içmeli, gezip eğlenmeli, yatıp kalkmalı idi. Merhamet ve iyilik böyle olur" gibi lâfları, ne kadar ahmakçadır!..

Bunları söyleyenler, hiç düşünmüyor mu ki, iyilik edenlere, şükretmek yani sevindiğini bildirmek, aklın istediği bir şeydir. İslâmiyetin bildirdiği hükümler, bütün nimetleri, iyilikleri yaratan, gönderen Allahü teâlâya karşı, şükrün nasıl yapılacağını göstermektedir. O hâlde, bu hükümler, aklın istediği bir şeydir. Bundan başka, dünyanın, hayatın düzeni, bu teklifleri yapmakla olur.

Allahü teâlâ, herkesi kendi başına bıraksaydı, kötülükten, karışıklıktan başka bir şey olmazdı. Allahü teâlânın haram etmesi olmasaydı, nefisleri, keyifleri peşinde koşanlar, başkalarının mallarına, canlarına, ırzlarına saldırır, fenâlıklar, karışıklıklar hâsıl olur, saldıran da, karşısındakiler de, zarar görür, helâk olurlardı. Memleketlerin imârı, insanların rahatı, yani medeniyet olmaz, insanlık, canavarlık şeklini alırdı. Bugün bile, Allahü teâlâyı inkâr eden, İslâmiyeti beğenmeyen, câhilliğin verdiği cesâret ve taşkınlıkla övünen cemiyetlerin kanunlarında, Allahü teâlânın emirlerinden çoğunun yer almış olduğu göze çarpmaktadır.

Netice olarak, zamanımızda bütün insanların, dinden uzaklaştıkça, geçimsizlik, sefâlet, işkence, sıkıntı ile kıvrandıkları görülmektedir. Fen âletleri, medenî vâsıtalar, akıllara hayret verecek şekilde ilerlediği hâlde, dünyâdaki huzûrsuzluğun, insanlıktaki sıkıntının azalmadığı, hatta arttığı göze çarpıyor. Allahü teâlâ, insanların saâdetlerine sebep olan şeyleri emretti, felâketlerine sebep olanları ise yasak etti. Dinli olsun, dinsiz olsun, bir kimse bilerek veya bilmeyerek, bu emir ve yasaklara uyduğu kadar, dünyada rahat ve huzur içinde yaşar. Bu hâl, faydalı ilâcı kullanan herkesin dertten kurtulması gibidir. Dinsiz kimselerin ve milletlerin birçok işlerinde muvaffak, başarılı oldukları görülmektedir. Bunlar, Kur'ân-ı kerimin bildirdiği şekilde çalıştıkları için muvaffak oluyorlar. Âhırette de, saâdete kavuşabilmek için Kur'ân-ı kerîme îmân ederek, niyet ederek uymak lâzımdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.