"Bu hâl, senin de başına gelebilir!"

A -
A +
İnsan, elinden hiçbir şey gelmeyen âciz bir mahluktur. İnsan, ancak bir parça konuşabilen, biraz düşünebilen bir varlıktır. İyi düşünse, kibre, gurura kapılmaz, aksine, ne kadar boş olduğunun farkına varır. İnsanın kemâli, olgunlaşması, fâni yani geçici olduğunu anlamasıdır. İslâmiyetten maksat, insanın, 'hiç' olduğunu anlamasıdır. Dâimî, sonsuz var olmak, ülûhiyyet sıfatlarındandır ve yalnız Allahü teâlâya mahsustur. Hârika, kerâmet göstererek, meşhur olmak, kibre sebep olur, İslâmiyetin faydalarından mahrûm kalır. Evliyânın büyüklerinden Ebû Sa'îd Ebülhayr hazretlerine;
-Falan kimse, su üstünde yürüyor dediklerinde, cevaben;
-Bu iş kolaydır. Martı kuşları da, su üstünde yürüyor buyurdu.
-Filan kimse, havada uçuyor dediklerinde;
-Kuş ve sinek de uçuyor buyurdu.
-Filan kimse, bir anda, bir şehirden bir şehre gidiyor dediklerinde ise;
-Şeytan da, bir nefeste şarktan garba gidiyor. Böyle şeylerin kıymeti yoktur. Mert odur ki, herkes gibi yaşar, alışveriş yapar, evlenir. Fakat bir an olsun, Allahü teâlâdan gâfil olmaz buyurdu.
İlim kibre sebep olduğu gibi, kibrin ilâcı da ilimdir. Kibre sebep olan ilmin ilâcı çok zordur. Çünkü ilim, çok kıymetlidir. Bunun için, ilim sâhibi kendini üstün ve şerefli sanır. Böyle kimsenin ilmine cehil demek daha doğru olur. Hakîkî ilim, insana aczini, kusûrunu ve Rabbinin büyüklüğünü, üstünlüğünü bildirir. Hâlıkına, yaratanına karşı korkusunu ve mahlûklara karşı tevâzûsunu arttırır. Kul haklarına ehemmiyet verir. Böyle ilmi öğretmek ve öğrenmek farzdır. Buna ilm-i nâfia, faydalı ilim denir ki, ihlâs ile ibâdet etmeye sebep olur. Hadîs-i şerîfte;
(Allah için olmayan ilmin sâhibi Cehennemde ateşler üzerine oturtulacaktır) buyuruldu.
Sa'dî-i Şîrâzî hazretleri, şöyle bir hâdise anlatır:
"Vaktiyle ilim tahsil eden bir kimse, içkinin tesiri ile yere yıkılmış bir sarhoşun yanından geçer. Sarhoşun içler acısı durumunu gören bu kimse, kendi hâlini düşünerek, kibre kapılıp böbürlenir ve yerde yatmakta olan sarhoşa göz ucuyla bile bakmaya tenezzül etmez. Onun bu durumunu fark eden sarhoş, başını kaldırır ve;
-Ey iyi zât, kavuştuğun bu nimete şükret, sakın büyüklenme. Zîrâ kibirden mahrumiyet hâsıl olur. Birini zincire vurulmuş görürsen sakın gülme, zira senin de başına gelebilir. Mukadderâtın belli olmaz. Belki bir gün sen de sarhoş olup yerlerde sürünebilirsin deyiverir."
Netice olarak, Hikem-i Atâiyye kitabında buyurulduğu gibi:
"Zillet ve inkisâra sebep olan günah, izzet-i nefse ve kibre sebep olan tâattan, ibâdetten daha hayırlıdır denilmiştir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.