Nasihat vermek, dînimizin emridir

A -
A +

İnsanlara nasihat etmek, dinimizin emridir. Ancak nasihat, birinin yüzüne karşı olmamalı, umûmî olarak, ortadan söylemeli ve hiç kimse ile münâkaşa etmemelidir...

Nasihat vermek, dînimizin birinci vazîfesidir ve Peygamberlerin en üstününe uymaktır. İslâm âlimlerinin ve evliyânın büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri, nasihat isteyen bir talebesine hitaben buyuruyor ki:

"Nasihat istiyorsunuz. Yavrum! Bu bozukluğum, dünyaya dalmış hâlim, bilgisizliğim ve başarısızlığım ile, size nasihat vermeye kalkışmaktan hayâ eder, utanırım. Fakat, emr-i ma'rûftan kaçınmaktan da korkarım. Bunun için, birkaç kelime yazmaya kendimi zorluyorum.
Yavrum! Dünyada kalmak zamanı pek azdır. Bu kısa zamanın çoğu da boş yere geçmiş bulunuyor. Âhıret zamanı ise sonsuzdur. Orada başa gelecek şeyler, bu birkaç günlük işlere bağlıdır. Bundan sonra, ya sonsuz nimetler, zevkler veya bitmez tükenmez azaplar, acılar vardır. Peygamber efendimiz, bunları haber vermiştir. Elbette olacaklardır. Aklı olan kimsenin, durmadan çalışması lâzımdır.
Yavrum! Ömrün en kıymetli zamanları, boş yere geçti. Allahü teâlânın düşmanı olan nefsin isteklerini yapmakla tükendi. Şimdi, ömrün en kıymetsiz, başarısız zamanı kaldı. Artık, bununla da, Allahü teâlânın beğendiği işleri yapmaz, kuvvetli zamanda elden kaçırılanı, kuvvetsiz, kıymetsiz zamanda yakalayamaz isek, az bir emekle, kısa bir sıkıntı ile, sonsuz rahata, nimetlere kavuşmazsak ve sayısız çirkin işlerimizi, az bir iyi işle örtmezsek, yarın kıyâmet gününde, Allahü teâlânın huzuruna ne yüzle çıkabiliriz? Oraya ne özür ve bahane götürebiliriz? Bu gaflet uykusu ne vakte kadar sürecek. Bir gün, gözlerden perdeyi kaldıracaklar. Kulaklardan gaflet pamuğunu çıkaracaklar. Fakat, faydası olmayacak. O zaman pişmanlıktan, utanmaktan başka yapılacak şey olmayacak. Ölüm gelmeden önce, yapacak işi bilmeli. Yüzü ak olarak, Allahü teâlâyı özleyerek can vermelidir.
Önce, i'tikâdı düzeltmek lâzımdır. Dinden olduğu tevâtür yani çok kimselerin söylemesi ile zarûrî olarak bilinen şeylere inanmak elbette lâzımdır. Bundan sonra, fıkıh kitaplarında yazılı olan şeyleri öğrenmek ve yapmak zarûrîdir. Bundan sonra da, tasavvuf yolunda ilerlemek gelir. Fakat bu, kimsenin bilmediği şeyleri öğrenmek, görmediği gizli şeyleri görmek için  değildir. Tasavvuf yoluna girmek, İslâmiyetin inanılacak şeylerine, îmânı kuvvetlendirmek içindir. Böylece îmân, görmüş gibi sağlam ve vicdânî olur, kısaca inanmak yerine, etraflı ve derin îmân hâsıl olur."
Netice olarak, insanlara nasihat etmek, herkese yol göstermek, dinimizin emridir. Ancak nasihat, birinin yüzüne karşı olmamalı, umûmî olarak, ortadan söylemeli ve hiç kimse ile münâkaşa etmemelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.