Esas olan, ölü kalpleri diriltmektir!..

A -
A +

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki: "Câhiller, ölüyü diriltmeyi büyük kerâmet sanır. Büyükler ise, ölü kalpleri diriltmeye, hasta ruhları tedâvi etmeye ehemmiyet verir."

Evliyânın kerâmeti haktır. Hak olduğu Kur'ân-ı kerîmde bildirilmektedir. Âl-i İmrân sûresinin 37. âyetinde meâlen; (Zekeriyyâ mâbedde onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. Ey Meryem! Bu sana nereden geldi, dedi. O da, bu Allah tarafındandır. Çünkü, Allah dilediğine sayısız rızık verir, dedi) buyuruldu.

Tefsîr âlimleri bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde şöyle buyurmuşlardır:

"Zekeriyyâ aleyhisselâm, hazret-i Meryem'in yanına her girdiğinde, onun yanında yaz günlerinde kış meyveleri, kış günlerinde ise yaz meyveleri görürdü. Hazret-i Meryem'in Peygamber olmadığı söz birliği ile bildirilmektedir. Bu âyet-i kerîme, evliyânın kerâmetini inkâr edenlere karşı tam bir delîldir."

Kerâmet hissî ve mânevî olmak üzere iki kısımdır. Halk arasında kerâmet denince, hâtırlardan geçenleri söylemek, geçmişe ve geleceğe âit şeyleri haber vermek, su üzerinde yürümek, havada uçmak, bir ânda bir yerden bir yere gitmek ve insanların gözünden kaybolmak, duâsı derhâl kabul olmak gibi kerâmetler anlaşılır ve böyle hâller görülen kimselere evliyâ derler. Onların İslâmiyetin emir ve yasaklarına uyup uymadıklarına bakmazlar.

Mânevî kerâmetler ise; İslâmiyetin emirlerine tam uymak, mârifet-i ilâhiyyeye kavuşmak, hayırlı işlere koşmak, vazîfelerini yerine getirmekte gayretli olmak, güzel ahlâk sâhibi olmak, kalpten kin, haset, kötü düşüncelerin ve diğer kötü huyların gitmesi, elinde olanı vermek, benliği terk etmek, Allahü teâlâya karşı vazîfeleri yerine getirmek, alıp verdiği nefeslerde gafletten uzak olmak gibi hâller de mânevî kerâmetlerdir. Bunlarda mekir ve istidrâc bulunmaz.

Avâmın kerâmet olarak gördüğü şeylerde ise, gizli mekir bulunabilir. Muhammed Pârisâ hazretleri buyuruyor ki:

"İnsanların çoğu ölüleri dirilteni büyük bilmişler. Allahü teâlâya yakın olanlar ise, ölü rûhları diriltmişler. Doğrusu, kalpleri diriltmek yanında, ölüleri diriltmenin hiç kıymeti yoktur. Çünkü ölüyü diriltmek ona birkaç günlük ömür kazandırır. Kalplerin diriltilmesi ise, sonsuz hayata kavuşturur. Ölü kalplerin diriltilmesi, hârikaların en büyüğüdür. Allahü teâlâ, böyle kulları ile rahmet yağdırıyor. Onlar sebebi ile rızık gönderiyor. Onların sözleri devâ, acıyarak bakışları şifâdır. Yanlarında bulunanlar kötü olmaz. Onları tanıyanlar mahrum kalmaz."

Netice olarak, kerâmet vardır ve haktır. Fakat esas kerâmet, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin buyurduğu gibi:
"Câhiller, ölüyü diriltip, mezârdan çıkarmayı, büyük kerâmet sanır. Büyükler ise, ölü kalpleri diriltmeye, hasta ruhları tedâvi etmeye ehemmiyet verir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.