"Mümin yalan söyleyemez ve hâinlik yapamaz..."

A -
A +
Kur'an-ı kerimde meâlen buyuruldu ki: "Ey îmân edenler! Allahü teâlâya ve Peygamberine ihânet etmeyin. Sonra bile bile kendi emânetlerinize ihânet etmiş olursunuz." 

İhânet; hâinlik etmek, güveni kötüye kullanmak, sadâkat göstermemek, isyân etmek, karşı gelmek, karşısındakini küçük düşürmek, tahkîr etmek, hafife almak gibi anlamlara gelmektedir.
Hâin ise; birine kendini emin, güvenilir tanıttıktan sonra o emniyeti, güveni bozacak iş yapan kimseye denir. Emin olmanın zıddıdır. İkiyüzlülük, hâinlik alâmetidir. Hâin, emânete hıyânet eden, fenâlık eden kimsedir. Allahü teâlânın emrini yapmamak, Ona ihânet etmek, horlamak, kıymet vermemek olur.

Enfâl sûresinin 27. âyet-i kerimesinde meâlen;
(Ey îmân edenler! Allahü teâlâya ve Peygamberine ihânet etmeyin. Sonra bile bile kendi emânetlerinize ihânet etmiş olursunuz) buyurulmaktadır.

Peygamber efendimiz çeşitli hadîs-i şerîflerde buyurdu ki:
(Ümmetim belki her günâhı işleyebilir ama, yalan söyleyemez ve hâinlik yapamaz.)

(Mümin, insanların emîn olduğu kimsedir.)

(Müminde her huy, her tabîat bulunabilir. Yalnız hâinlik ve yalancılık bulunmaz.)

Hasen-i Basrî hazretleri; "Siz emniyet içinde meclislerde oturursunuz. İhâneti yalnız altın ve gümüşte aramayın. En büyük ihânet, kendisine güvenilerek yanında konuşulan sözleri ilgili kimselere götürmektir" buyurmuştur.

Vaktiyle paraya ihtiyâcı olan birisi Seyyid Alevî hazretlerine gelerek yardım ister. O da, o kimseyi zengin birine gönderir. Zengin, gece olduğu için para verme işini ertesi güne bırakır. Borç isteyen kişi evine döner ve ödünç olarak alacağı parayı ödememeye niyet eder. Ertesi gün parayı almaya gittiğinde, o zenginin kapısına iki kişi gelerek, para isteyenin hâin olduğunu, kendisine para verilmemesini tembihlerler ve bunun Seyyid hazretlerinin emri olduğunu bildirirler. Borç isteyen kişi şaşkınlıkla oradan ayrılıp doğruca Seyyid hazretlerinin huzûruna varır ve durumunu anlatır.

O zaman Seyyid Alevî hazretleri;
-Biz hâinlerle alışveriş yapmayız buyurur. Bunun üzerine o kişi yaptığı niyete pişman olup, özür diler.

Süleymân bin Cezâ hazretleri buyuruyor ki:
"İki günahtan çok kork! Birisi emrinde olan insanlara zulmetme! En büyük zulüm, onların İslâm bilgilerini öğrenmelerine, ibâdet yapmalarına mâni olmaktır. İkincisi din ve dünya yolunda hâin olma! Her günahtan kork! Bir kimse, bir günah işlemek istese, fakat Allahü teâlâdan korkarak ondan vazgeçse, Hak teâlâ o kimseye Cennet-i a'lâda bir köşk ihsân eder. Bir Müslüman sana zarar verirse sen ona iyilik et! Hiç kimsenin ayıplarını yüzüne vurma."

Netice olarak, Peygamber efendimizin buyurduğu gibi: (Kibri, hâinliği ve kul borcu olmayan mümin hesapsız Cennet'e girecektir.)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.