"Yaralı merkep gibi olmayın!"

A -
A +
Vaktiyle bir kimsenin merkebinin sırtında bir yara çıkar. Yara öyle derindir ki; deri kalkmış, et  gözükmektedir. Sahibi, merkebin yarasına bir bez bağlar ve o bez de yaraya yapışır. Ve bir gün...

Dünya, Allahü teâlânın râzı olmadığı, âhıreti yıkıcı yerlerde kullanılan şeyler demektir. Dünya sevgisi âhırete hazırlanmaya mâni olur. Çünkü kalp onu düşünmekle, Allahı unutur. Beden, onu elde etmeye uğraşarak ibâdet yapamaz olur. Dünya ile âhıret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur.

Din Büyükleri, dünya sevgisini, insanın içinde bulunan bir "ur" diye tarif etmişler ve;

"Ur çıkmayınca nur girmez" buyurmuşlardır. Peygamber efendimizi gören Eshâb-ı kirâmın, kendilerinde ilk hissettikleri husus; kalblerinden dünya sevgisi, para sevgisi şeklindeki 'ur'un çıkması, yerine 'nur'un gelmesiydi. Nur gelince de, her taraf aydınlanıyordu. Ehl-i sünnet âlimleri ve bütün evliyâ, sırf kalplerdeki dünya sevgisi yani ur çıksın diye, talebelerine, sevenlerine hep Allahü teâlânın, Peygamber efendimizin, Eshâb-ı kirâmın sevgisini anlatmışlar ve kitaplarına yazmışlardır. Yoksa, kitap okumaktan maksat, kafaya bir şeyler doldurmaksa, teybi doldurup, kitaplarla beraber onlardaki bilgiler çantada da taşınırdı. Kalplerdeki dünya sevgisi yani o ur çıkmadıktan, temizlenmedikten sonra, o bilgilerin ne faydası olur ki!.. 

Mevlana Celâleddin-i Rûmî hazretleri Mesnevi'de, sevenlerine, talebelerine, şöyle bir hâdise anlatarak nasihat verir:

"Vaktiyle bir kimsenin merkebinin sırtında bir yara çıkar. Yara öyle derindir ki; deri kalkmış, et  gözükmektedir. Sahibi, merkebin yarasına bir bez bağlar ve o bez de yaraya yapışır... Bir  zaman sonra, yarası iyileşti zannederek o bezi çekip çıkarmak ister. Yara daha iyileşmediği için, ete yapışan bezi çıkarırken eti de beraber çeker. Merkep acıdan derhâl çifte atmaya başlar. Bu merkebin elli tane yarası olsa ve bu elli yaraya da yapışmış elli bez bulunsa, artık siz onları çekip çıkarmaya çalışırken merkebin hâlini düşünün!

İşte dünya hırsı da, insanda bu yaralar gibidir. Bu yaralara yapıştırılan bez de mal, mülk gibidir. Kimin hırsı fazla ise, yarası da fazladır! Mal hırsı kaplamış bir insandan bir şey istemek, yarasına yapışmış bezi çekmek gibi bu adama acı verir. Bu insan, misâlini verdiğimiz yaralı merkebe benzer. Siz sakın yaralı merkep gibi olmayın!"

Netice olarak ilim, beyne yazılmaz, kalbe yazılır. Çünkü insan, ölürken her şeyden mahrum kalır ve o anda hiçbir şey hatırlayamaz, ama kalbi çalışmaya devam eder. Mühim olan, kalbin Allah demesidir. Bir kimse, Din Büyüklerini seviyorsa, onlara muhabbeti, itâati tamsa, kalbi Allah der. İşte böyle, Allah diyerek vefat eden, îmânla âhırete gitmiş olur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.