Her şeyin kıymetini, ehli bilir

A -
A +

"Nimetlerimin kıymetini bilir, şükrederseniz, yani emrettiğim gibi kullanırsanız, onları arttırırım. Kıymetlerini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetli azâb ederim."


Nimet, faydalı şey demektir. Şükür ise, bütün nimetleri İslâmiyete uygun olarak kullanmak demektir. Her nimetin, külfet karşılığı olduğunu da unutmamak lâzımdır. Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmaktan daha büyük bir nimet olmaz. Allahü teâlâ, nimetlerini dilediğine ihsân eder çünkü O, pek çok nimet ihsân edicidir. Âhırette Cennete gidecek olanlar, dünyada, birkaç gün dert, belâ çekmeselerdi, Cennetin lezzetlerinin kıymetini anlayamaz ve ebedî nimetlerin kıymetini bilemezlerdi. Açlık çekmeyen, yemeğin lezzetini anlayamaz, acı çekmeyen de, rahatlığın kıymetini bilemezdi. Malı alınteri ile kazanmayan, mîrâsa konan, kaçakçılık, istifçilik yapan, yahut kendisine piyango, toto vurmuş olan, malın kıymetini bilemez. Câhil kimseler de, ilmin, âlimin ve evliyanın kıymetini anlayamaz ve bilemezler.
Vaktiyle bir genç, Allah adamlarını, evliyâyı, ilmi yetmediği, anlayamadığı için inkâr eder, onları kabul etmezmiş. Bir gün Zünnûn-i Mısrî hazretleri, bu gençle karşılaşır ve bu gence yüzüğünü verip;
-Bunu çarşıya götür, bir altına sat buyurur. Genç yüzüğü alır, çarşıya götürür. Çarşıdakiler, yüzüğe bakarlar ve bir gümüşten fazla vermezler. Genç geri gelip durumu anlatınca, Zünnûn-i Mısrî hazretleri;
-Şimdi de bu yüzüğü mücevherâtçılara götür, bakalım ne verirler buyurur. Genç yüzüğü mücevherâtçılara götürür ve onlar yüzüğe bin altın fiyat biçerler. Genç geri dönüp durumu haber verince Zünnûn-i Mısrî hazretleri, gence dönüp;
-Senin Allahü teâlânın sevgili kullarını anlamadaki ilmin, çarşıdakilerin bu yüzüğün kıymetini bilmemeleri ve ona göre değer biçmeleri gibidir, buyurur. Genç bu söz üzerine tövbe ederek kalbinden o inkârı atar ve Allah adamlarına muhabbet etmeye başlar...
Netice olarak, insanların kavuştuğu her nimet, Allahü teâlâya îmân etmenin neticesinde, Onun merhameti ve ihsânıdır. İnsânlara gelen her musîbet ve felâket de, Allahü teâlâyı inkâr etmenin, kızgınlığın, nefretin ve düşmanlığın netîcesidir. Allahü teâlâ, bütün insanlara, sayılamayacak kadar çok nimet, iyilik vermiştir. Îmân, ilim, sıhhat, mal, evlât, büyük nimetlerdendir. Allahü teâlânın nimetini hakîr görmek, şükretmemek, nimete kıymet vermemek olur. Nimetin kıymeti bilinmeyince, hakkı gözetilmeyince elden gider. Şükredilince ve hakkı gözetilince elde kalır ve artar. Sûre-i İbrâhîmin 7. âyetinde meâlen buyurulduğu gibi:
(Nimetlerimin kıymetini bilir, şükrederseniz, yani emrettiğim gibi kullanırsanız, onları arttırırım. Kıymetlerini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetli azâb ederim.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.