Meşveret eden, pişman olmaz

A -
A +
Danışmak, insanı pişman olmaktan koruyan bir kale gibidir. Meşveret olunacak kimsenin, insanların hâlini, zamanın ve memleketin şartlarını bilmesi lâzımdır. Buna siyaset bilgisi denir...

Allahü teâlâ, meşveret etmeyi, bilenlere danışmayı, mühim olan işleri yapmadan önce, bunları tecrübeli, bilgili kimselerle istişâre etmemizi, bundan sonra yapmamızı, yaparken de, Allahü teâlâya tevekkül etmemizi, neticeyi Ondan beklememizi emretti. Bu emir, faydalı sebebe yapışmanın vâcib ve sebebin tesirini Allahü teâlâdan beklemek lâzım olduğunu bildirmektedir. Meşveret de, sebebe yapışmaktır. Meşveretten sonra tevekkülü emreyledi. Meşveret sünnettir, çok sevap ve çok faydalıdır.

Âl-i İmrân sûresinin 159. âyetinde meâlen; (Yapacağın işi önce meşveret et) buyuruldu.

Süleyman bir Cezâ hazretleri;
"Herhangi bir işini, bahîl yani hasîs, cimri kimselere danışma! Çünkü, seni sonra insanlar arasında rezil ve rüsva eyler. Sâlih kimse ile meşveret et!" buyuruyor.

Bedir gazâsında, Katâde bin Nu'mân hazretlerinin bir gözü yerinden çıkmıştı. Bunu keselim, çıkaralım dedilerse de, önce Resûlullah efendimize sorup, Onunla istişâre edelim dediler. Resûlullah efendimizin huzuruna varnıca, mübârek elleri ile, yuvasından çıkan gözü yerine yerleştirdiler ve  sıvazladılar. Katâde bin Nu'mân hazretlerinin gözü iyileşti ve öyle oldu ki hangi gözü çıkmıştı bilemediler. Bu hâl, istişârenin, sorup, danışmanın bereketi idi.

İnsan, malını, emniyet ettiği kimseye bıraktığı gibi, doğru söyleyeceğine emîn olduğu kimse ile istişâre eder, danışır, kendini beğenenlere danışmaz, onlarla istişâre etmez. Zira kendini ve yaptıklarını beğenmek ucubdur, kötü bir huydur. Ucub, kibirlenmeye, günâhları unutmaya sebep olur. Günâhlar ise, kalbi karartır. Halbuki kendini ve yaptıklarını beğenmeyip işlediği günâhları düşünen kimse, ibâdetlerini büyük görmez, yaptığı ibâdetlerin de, Allahü teâlânın bir lutfu, ihsânı olduğunu düşünür. Ucub sâhibi, Allahü teâlânın mekrini ve azâbını unutur, başkalarından istifâde etmekten mahrûm kalır ve hiç kimse ile meşveret etmez, hiç kimseye danışmaz.

Netice olarak meşveret, yani danışmak, insanı pişman olmaktan koruyan bir kale gibidir. Meşveret olunacak kimsenin, insanların hâlini, zamanın ve memleketin şartlarını bilmesi lâzımdır. Buna siyaset bilgisi denir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören, hatta sıhhati yerinde olması, lâzımdır. Meşveret olunan kimsenin, bilmediğini veya bildiğinin aksini söylemesi günâhtır. Hata ile söylemesi günâh olmaz. Bu şartları taşımayan biri ile meşveret edilirse, her iki tarafa da günâh olur. Din ve dünya işlerinde bilmeyerek fetva verene, melekler lânet eder. Bir kimse zararlı olduğunu bilerek bir emir verse, hıyânet etmiş olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.