Kerametle istidrac arasındaki fark

A -
A +
İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında; keramet ve istidrac sahiplerinin nasıl ayırt edileceğini bildirmektedir.
 
Sual: Evliya olmayanlarda da olağanüstü hâller meydana gelmektedir. Bu olağanüstü hâllerin hangisinin doğru olduğu anlaşılabilir mi, anlaşılırsa nasıl anlaşılır?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Seyyid Abdülhakîm bin Mustafa Arvâsî hazretleri buyuruyor ki:
“Kerametle istidrac arasındaki fark şöyledir: Keramet sahibi olan kimse, keramet ile meşgul olmaz ve onunla övünmez. Bilakis, kendisinden bir keramet zuhur edince, bu hâlin istidrac olabileceği endişesi ile Allahü teâlâdan korkusu iyice artar. Onun kahrından sakınması son derece fazlalaşır. Yahut da, bu hâl, amellerinin dünyada cezası olabilir diye düşünür. Fakat istidrac sahibi olan kimse, bu durum, güzel hâller, ameller ve bu amellerin neticeleridir diye zanneder. Bunlar mekir, aldatma ve saptırma değildir diyebilir. Kendinde bir olgunluk ve üstünlük olduğu hayali ile insanlara hakaret nazarı ile bakar. Allahü teâlânın azabından emin olur, kötü akıbetten sakınmaz. Bu sebepten kamil ve derin âlimler buyurmuşlardır ki:
'Allahü teâlâdan uzaklaşanların, yani dalalete düşenlerin ekserisi, keramet gösterme makamında düşmüşlerdir.'
Şüphesiz, olağanüstü hallerin zuhurundan ve çeşitli belalardan sakınıp, korkanlar, Allahü teâlâdan başka şeylere bakmayanlar, mekre, aldatmaya düşmezler ve Allahü teâlâdan uzaklaşmazlar. Onlar âlemlerin Rabbinin makbulüdürler. Bel'am bin Bâura, Bersîsa ve bunlar gibi kimseler, zamanlarında çok ibadet ve ağır riyazetler yapmaları sebebi ile çeşitli harikalar ve keşif sahibi olmuşlardı. Lakin, bu hâllerin meydana gelmesinden mağrur oldular. Bu sebeple mekr-i ilâhîye uğradılar, köpek ve domuz mertebesine düştüler. İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında; harikaları, kerametleri ve veli olmak için bunlara ihtiyaç olmadığını, keramet ve istidrac sahiplerinin nasıl ayırt edileceğini bildirmektedir.
Rivayet olunur ki; Firavun bir zaman Nil Nehrinin yanına gider. O yürüdükçe Nil Nehri akar, durdukça da dururdu. Şüphesiz ki, bu gibi hâller, mekr-i ilâhîdir, aldatmadır. Sahibinin perişan olmasına, Haktan uzaklaşmasına ve mahrumiyetine sebep olur. Bakara suresinin 26. âyet-i kerimesinde mealen;
(...Birçoğunu şaşırtıp, saptırır ve yine onun ile birçoğunu hidayete erdirir... ) buyuruldu.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.