Peygamber Efendimiz biliyordu...

A -
A +
Resûlullah Efendimiz, ümmetinin başına gelecekleri biliyordu ve bunları da haber verdi.
 
 
Sual: Peygamber Efendimiz, ümmetinin başına gelecekleri biliyor mu idi ve biliyorsa tavsiyesi ne olmuştur?
Cevap: Peygamber Efendimiz, ümmetinin başına gelecekleri biliyordu ve bunları da haber verdi. Mesela bir hadis-i şerifte;
(Benden sonra, ümmetim arasında ayrılıklar olacaktır. O zamanda olanlar, benim sünnetime ve Hulefâ-i râşidînin sünnetine yapışsın! Dinde meydana çıkan şeylerden uzaklaşsın! Dinde yapılan her yenilik bidattir. Bidatlerin hepsi dalalettir. Dalalet sahiplerinin gidecekleri yer, Cehennem ateşidir) buyuruldu.
Bu hadis-i şerif, bu ümmette çeşitli ayrılıklar olacağını haber vermekte ve Resûlullah efendimizin ve Onun dört halifesinin yolunda olana sarılınız denmektedir. Sünnet, Resûlullah efendimizin, sözleri, bütün ibadetleri, işleri, itikatları, ahlakı ve bir şey yapılırken görünce, mani olmayıp susması demektir. Nitekim bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Ümmetim arasına fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışan için yüz şehit sevabı vardır!) Yani nefse, bidatlere ve kendi aklına uyarak İslâmiyetin hududu dışına çıkıldığı zaman, benim sünnetime uyana, kıyamet günü yüz şehit sevabı verilecektir. Çünkü fitne fesat zamanında İslâmiyete uymak, kâfirlerle harp etmek gibi güç olacaktır.
           ***
Sual: Dinen zaruret ve harac ne demektir?
Cevap: İnsanı bir şey yapmaya zorlayan semavi sebebe, yani insanın elinde olmayarak hasıl olan sebebe Zaruret denir. İslâmiyetin emir ve yasak etmesi, tedavi edilemeyen şiddetli ağrı, bir uzvun yahut hayatın telef olmak tehlikesi ve başka bir şey yapamamak mecburiyeti hep zarurettir. Bir farzın yapılmasına mani veya haram işlemeye sebep olanı önlemenin meşakkatli, güç olmasına Harac denir.
           ***
Sual: Eshab-ı kiramın veya dört mezhep imamının, birbirini taklit edip birbirlerine uydukları olmuş mudur?

Cevap: Bir müctehidin kendi ictihadına göre amel etmesi lazımdır. Başka müctehide uyması caiz değildir. Eshab-ı kiramın hepsi müctehid idi. Bunun için bazı işlerde birbirlerine uymamışlardır. Bunun gibi, imam-ı Ebu Yusuf’un, bir cuma günü, tekrar abdest almaması ve imam-ı Şafii'nin, imam-ı a'zam Ebû Hanife'nin kabri yanında namaz kılarken, rükudan sonra ellerini kaldırmaması, başkasını taklit olmayıp, kendi ictihadlarına göre hareket etmelerindendir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.