İlk asırlarda mezhep var mıydı?

A -
A +

“Bilinen dört mezhep imamı zamanında, başka mezhep imamları da vardı. Bunların da mezhepleri vardı."

 
Sual: İngilizlerin Arabistan’da kurmuş oldukları bozuk fırkadaki Vehhabiler ve onların kitaplarını okuyanlar; “Mezhepler ikinci asırda meydana çıktı. Eshâb ve Tâbiin, hangi mezhepte idi?” diyorlar. Gerçekten böyle midir ve bunlara nasıl bir cevap vermelidir?
Cevap: Mezhep, gidilen yol demektir. Mezhep imamı demek ise, Kur'ân-ı kerim ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshâb-ı kiramdan işiterek toplayan, kitaba geçiren büyük âlim demektir. Açıkça bildirilmemiş olan bilgileri de, açık bildirilmiş olanlara benzeterek meydana çıkarmışlardır. Hadîkada deniyor ki:
“Bilinen dört mezhep imamı zamanında, başka mezhep imamları da vardı. Bunların da mezhepleri vardı. Fakat, bunların mezheplerinde olanlar azala azala bugün hiç kalmadı.”
Eshâb-ı kiramın her biri müctehid, derin âlim, mezhep imamı idi. Her biri kendi mezhebinde idi. Hepsi de, mezhep imamlarımızdan daha üstün, daha çok bilgili idi. Mezhepleri daha doğru, daha kıymetli idi. Fakat, bunların kitapları olmadığı için, mezhepleri unutuldu. Dört mezhepten başkasına uymak imkânı kalmadı. Eshâb-ı kiram hangi mezhepte idi demek, alay komutanı, hangi bölüktendir? Yahut, fizik öğretmeni, okulun hangi sınıfı öğrencisidir demeye benzemektedir.
Hicretten dörtyüz sene geçtikten sonra, mutlak ictihad yapabilecek kadar derin âlim kalmadığı, kitaplarda yazılıdır. Hadîkada bildirilen hadis-i şerifte, yalancı, sapık din adamlarının çoğalacakları bildirilmektedir. Bunun için, Ehl-i sünnet olan her Müslümanın, bilinen dört mezhepten birini seçerek ona uyması lazımdır. Seçtiği mezhebin İlmihâl kitabını okuyup öğrenmesi, imanını ve bütün işlerini buna uydurması lazımdır. Dört mezhepten birine uymayan kimse, Ehl-i sünnet olamaz. Buna Mezhepsiz ve Zındık denir. Mezhepsiz kimse, ya yetmişiki bozuk fırkadan birindedir, yahut da kâfir olmuştur. Böyle olduğu, Bahrda, Hindiyyede, Tahtâvîde, İbn-i Abidînde, El-besâirde ve Ahmed Sâvî tefsîrinde yazılıdır.
           ***
Sual: Adakta bulunan kimse, adağını yerine getirmezse günaha girmiş olur mu?
Cevap: Nezir, adak, bir ibadettir. Çünkü namaz, oruç, hacca gitmek ve başka ibadetler nezir olunur. Nezrin, adağın, yerine getirilmesini İslâmiyet emretmektedir. Yerine getirilmezse, günah olur.
İlk asırlarda mezhep var mıydı?
 
“Bilinen dört mezhep imamı zamanında, başka mezhep imamları da vardı. Bunların da mezhepleri vardı."
 
Sual: İngilizlerin Arabistan’da kurmuş oldukları bozuk fırkadaki Vehhabiler ve onların kitaplarını okuyanlar; “Mezhepler ikinci asırda meydana çıktı. Eshâb ve Tâbiin, hangi mezhepte idi?” diyorlar. Gerçekten böyle midir ve bunlara nasıl bir cevap vermelidir?
Cevap: Mezhep, gidilen yol demektir. Mezhep imamı demek ise, Kur'ân-ı kerim ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshâb-ı kiramdan işiterek toplayan, kitaba geçiren büyük âlim demektir. Açıkça bildirilmemiş olan bilgileri de, açık bildirilmiş olanlara benzeterek meydana çıkarmışlardır. Hadîkada deniyor ki:
“Bilinen dört mezhep imamı zamanında, başka mezhep imamları da vardı. Bunların da mezhepleri vardı. Fakat, bunların mezheplerinde olanlar azala azala bugün hiç kalmadı.”
Eshâb-ı kiramın her biri müctehid, derin âlim, mezhep imamı idi. Her biri kendi mezhebinde idi. Hepsi de, mezhep imamlarımızdan daha üstün, daha çok bilgili idi. Mezhepleri daha doğru, daha kıymetli idi. Fakat, bunların kitapları olmadığı için, mezhepleri unutuldu. Dört mezhepten başkasına uymak imkânı kalmadı. Eshâb-ı kiram hangi mezhepte idi demek, alay komutanı, hangi bölüktendir? Yahut, fizik öğretmeni, okulun hangi sınıfı öğrencisidir demeye benzemektedir.
Hicretten dörtyüz sene geçtikten sonra, mutlak ictihad yapabilecek kadar derin âlim kalmadığı, kitaplarda yazılıdır. Hadîkada bildirilen hadis-i şerifte, yalancı, sapık din adamlarının çoğalacakları bildirilmektedir. Bunun için, Ehl-i sünnet olan her Müslümanın, bilinen dört mezhepten birini seçerek ona uyması lazımdır. Seçtiği mezhebin İlmihâl kitabını okuyup öğrenmesi, imanını ve bütün işlerini buna uydurması lazımdır. Dört mezhepten birine uymayan kimse, Ehl-i sünnet olamaz. Buna Mezhepsiz ve Zındık denir. Mezhepsiz kimse, ya yetmişiki bozuk fırkadan birindedir, yahut da kâfir olmuştur. Böyle olduğu, Bahrda, Hindiyyede, Tahtâvîde, İbn-i Abidînde, El-besâirde ve Ahmed Sâvî tefsîrinde yazılıdır.
           ***
Sual: Adakta bulunan kimse, adağını yerine getirmezse günaha girmiş olur mu?
Cevap: Nezir, adak, bir ibadettir. Çünkü namaz, oruç, hacca gitmek ve başka ibadetler nezir olunur. Nezrin, adağın, yerine getirilmesini İslâmiyet emretmektedir. Yerine getirilmezse, günah olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.