Hollanda, devlet olmayı Osmanlıya borçlu!

A -
A +

16. yüzyılda Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu’nun İspanya koluna bağlı bir eyalet olan Hollanda’nın dış dünyada itibarı sıfırdı. Ayrıca Hollandalıların Protestanlık mezhebine bağlı olmaları onları Katolik Habsburgların yanında ikinci-üçüncü sınıf bir millet nazarına itiyordu. Yıllarca bu baskılar altında kalan ve hiç itibar edilmeyen Hollandalılar 1566’da isyan etme noktasına geldiler.
İsyan etmek kolay olsa da yanınızda ve arkanızda bir güç olmazsa daha çok ezilmeye ve daha fazla köleleştirilmeye mahkûm olmaktan kurtulamazsınız. Bu itibarla kendinizi bir müttefik ve güç bulmak zorunda hissedersiniz.
Nitekim Hollandalılar 1568’den itibaren Osmanlıların kapısını aşındırmaya başladılar. Bu arada 1590’dan itibaren Hindistan ve Atlantik’te ticarete önem verdiler. Ancak Hollanda henüz bağımsız bir devlet olarak tanınmıyordu. Bu itibarla Akdeniz’de Fransız ve İngiliz bayrakları altında ticaret yapabiliyorlardı. Kendi bayrakları altında ticaret yapabilmek için Osmanlı Sultanı I. Ahmed Han’ın kapısını çalmak zorundaydılar.
PADİŞAHLA GÖRÜŞEBİLMEK İÇİN!..
1612 yılında ünlü elçileri Cornelis Haga bu maksatla İstanbul’a geldi. Lakin I. Ahmed Han’ın huzuruna çıkması kolay değildi. Cornelis Haga’nın bilhassa Kaptan-ı derya Kayserili Halil Paşa ile önceye dayalı irtibatı bulunuyordu. Fakat İstanbul’a geldiğinde Halil Paşa Kaptan-ı derya değildi. Buna rağmen padişahla görüşebilme imkânını ayarlayacaktı.
Bunun için görüştüreceği kişi ise padişahın büyük kıymet verdiği Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri’ydi. Halil Paşa, Cornelis Haga’yı kayığa bindirip Üsküdar’a geçirdi ve Aziz Mahmud Hüdai dergâhına götürdü.
Haga burada Şeyh’in elini büyük bir hürmetle öperek saygılarını sundu. Bu görüşmenin neticesinde Haga, 1 Mayıs 1612’de Topkapı Sarayı’nda I. Ahmed Han’ın huzuruna kabul edildi.
Orada kullanılan şu ifadeler tarihe kazınacaktı:
“Kralımızı kulluğa kabul buyurup gemilerimizi başka bayrakla yürütmek mihnetinden bizi kurtarırsanız memnun kalacağız...”
Hollanda’nın bu ticari imtiyazları kazanması İngiltere, Fransa ve Venedik’in işine gelmemekteydi. Onlar bu durumdan dolayı büyük zararlara uğrayacaklardı. Bu sebeple Haga’nın İstanbul’a gelişinden itibaren padişahtan bu izni almaması için her türlü entrikayı denediler. Bütün gayretlerini sarf ettiler.
Katolik İspanya’ya karşı eskiden beri Avrupa’daki mücadeleleri destekleyen Osmanlı Devleti bütün bu dünya gücünün arzularını bir tarafa iterek Hollanda’ya istedikleri ticaret imtiyazlarını verecekti...
KÖLE ZİHNİYETİYLE HAREKET EDİYORLAR
Hollanda’ya devlet olma yolunu, tüm dünyayı karşısına alarak Osmanlı Türkü kazandırmıştı. İşte bazen bu tarihî ağırlığın altında kalarak ezilirsiniz. Yahut da kendinizi ispat edip köle zihniyetli olmadığınızı gösterirsiniz.
Hollanda bugün maalesef köle zihniyetiyle hareket etti.
Avusturya, Almanya ve İsviçre’den sonra bu ülkede ya­­şayan Türklere referandum yapmak için mitingleri yasakladığını açıkladı. Bu mitingleri engellemek adına skandal girişimlere imza attı. Mitinge katılacak Türk Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu’nun Rotterdam’a gelişi engellendiği gibi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya Hanım’a saygısızca davranışlarda bulunuldu.
Televizyon ekranlarından canlı olarak izlenen ve bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden bu gelişmelerin elbette çok önemli anlamları olmalıdır. Bu anlamı en iyi Türk halkının değerlendirmesi gerekmektedir.
Elli yıl kapısında beklettikleri AB’ye almadıkları Osmanlı torunu Türklerin son on beş senedir kaydettiği gelişmeler başlarını ağrıtmaktadır. Bırakın Türkiye’yi AB’ye almak düşüncesini, İngiltere’nin ayrılma kararıyla birlikleri dağılma sürecine girmişken güçlenen Türkiye’nin kapısını çaldıkları günleri hatırlamaktadırlar. Yarın tekrar Türkiye’nin kapısını aşındırma günleri korkusu onları şaşkın etmektedir.
İşte bu sebeple Türk milleti nasıl bir dönüşümün eşiğinde olduğunu anlamalıdır. Yıllarca Avrupa uşaklığından kurtulamamış olanlar bir yana milletimiz, anayasa referandumu ile neyin kapısını açmakta olduklarının bilincine varmalıdır.
“Evet” demenin ne manaya geldiğini iyi idrak etmek durumundadır.
TÜRKİYE, UYKULARINI KAÇIRIYOR
Zira Avrupa, Türkiye’nin son on beş senede yakaladığı güçlü büyüme hızını, kendilerinden yıllarca borç alıp boyun bükme durumundan, borç verme noktasına geldiğini, büyük yatırım hamlelerini kolaylıkla başardığını gördü. Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde istedikleri gibi at oynatma ve istihbarat faaliyetlerinde bulunma noktasından çıktığını anladı. Bu durum onların uykusunu kaçırmaktadır. Bu durum onları, Türklere karşı akıl almaz, diplomasi kaidelerine uymaz davranışlara itmektedir.
15 Temmuz’un kazandırdığı birlik ve beraberlik ruhu, Avrupa’nın yaptığı terbiyesizliklere 16 Nisan günü ‘Dur!’ diyecektir.
Tarihin verdiği dersleri unutmayalım...

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.