Irkçılık kendiliğinden hortlamaz

A -
A +

Artık herkes PEGIDA adını duydu. Açılımı: "Batı'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar"... Almanya kökenli İslam düşmanı, ırkçı ve son derece tehlikeli bir hareket. İfade özgürlüğünü savunuyor görüntüsü altında açıkça Müslümanları ötekileştiren, dışlayan, hatta hedef gösteren faaliyetlere imza atıyorlar. IŞİD ve El Kaide'nin şiddet eylemlerini tüm İslam dünyasına teşmil ediyor ve "Avrupa'da Müslümanlara yer olmadığını" söylüyorlar. Avrupa'yı Hıristiyan köklerden kaynaklanan evrensel değerler üzerinde yükselen bir uygarlık olarak tanımlayıp, Müslümanları cüzzamlı statüsüne sokmaya çalışıyorlar.

Dresden'deki son PEGIDA mitingine 17.500 İslam düşmanı Alman destek verdi. Daha önceki eylemlere katılımlarla mukayese edildiğinde, PEGIDA çizgisine yakın olanların sayılarının giderek arttığı söyleniyor. Almanya'daki bazı lokantaların kapılarına, ırkçılığın yaygın olduğu dönemde ABD'deki ve Güney Afrika'daki uygulamaları hatırlatırcasına, "Müslümanlar giremez" tabelaları asılmaya başladı. Bu olup bitenlere karşı çıkanlar ve İslam düşmanlığının Avrupa'nın temellerine dinamit koymak anlamına geleceğini savunanlar olsa da, bunların sesi son derece cılız çıkıyor.

Mayısta yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ortaya çıkan tablo, AB ülkelerinin tamamında aşırı sağ partilerin ciddi oranda güç kazanmakta olduklarını ortaya koymaktaydı. Bu durum akılda bulundurulduğunda, AB hükümetlerinin aklıselim ile davranarak gerekli önlemleri almamaları durumunda, PEGIDA eylemlerinin, bulaşıcı bir hastalık gibi tüm Avrupa'ya yayılma ihtimali yüksek görünüyor.

Lafa gelince, "çok seslilikten", "çeşitlilikten", "çokluk içinde uyum"dan bahseden çoğu Avrupa liderinin bu türden hareketler karşısında net ve sert bir duruş sergilememelerinin en önemli nedeni siyasal kazanç beklentisi. AB'nin lokomotifi niteliğindeki Almanya ve Fransa'da merkez sağ partiler, yerel ve genel seçimlerde aşırı sağ görüşlerden de oylarını alabilmek için ırkçılığa karşı dik duruş sergilemek bir kenara, tabiri caizse bu olanlara çanak tutuyorlar: Helal etiketli ürünlerin marketlerde satılmasının yasaklanmasından, sünnetin yasa dışı bir fiil sayılarak çocuklarını sünnet ettirenlerin cezalandırılmasından, örtünen kadınların sokağa çıkmasının engellenmesinden söz ediyorlar. Dahası bu yönde yasalar çıkarmaya kalkışıyorlar.

Eski kıta Avrupa; tarihinde kim bilir kaçıncı kez kitlesel bir hezeyanla, ırkçılık uçurumunun eşiğine doğru uygun adım yol alıyor. PEGIDA virüsü henüz kuluçka aşamasındayken durdurulmalıdır. Aksi takdirde çok renkli, huzurlu Avrupa idealine "elveda" denmesi yakındır.

Eğer sessiz ve tepkisiz kalmaya devam ederlerse, bundan böyle Avrupa'da Müslümanlara yapılacak her türlü saldırının bir numaralı sorumluları Avrupa devletlerinin kendileri olacaktır. Hem İslam İşbirliği Teşkilatı'na hem NATO'ya üye olan tek devlet olarak Türkiye, katılım müzakerelerini sürdürdüğü Avrupa Birliği makamlarına yükselmekte olan bu tehlikeyi her fırsatta hatırlatmalıdır. Belki bu müzakere süreci Türkiye'nin AB'ye üye olarak alınmamasıyla sonuçlanabilir. Türkiye'yi kültürel kimlik farklılıkları dolayısıyla dışlayan AB, kendi kuruluş değerleriyle çelişkiye de düşebilir. Fakat asıl vahim olan, Türkiye'nin AB üyeliği ihtimalinin de bahane olarak kullanıldığı bir kampanyayla Avrupa'nın Müslümanlara yasak bölge hâline getirilmesini hedefleyenlerin 21. Yüzyıl Avrupası'nda hâlâ siyaset yapabilmeleridir.

2015'in hepimiz için hayırlara vesile olmasını dilerim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.