RUSYA'NIN SURİYE HAREKÂTI

A -
A +
Rusya Federasyonu Hava Kuvvetlerine mensup savaş uçaklarının Suriye'de bombardımana başlaması sadece bu ülkede yaşanan durumu daha da karmaşık hâle getirmedi, aynı zamanda ABD ile Rusya arasında son 20 yıldır hiç rastlamadığımız ölçüde bir gerilime yol açtı. Kimilerinin "yeni büyük oyun" olarak nitelendirdikleri Suriye düğümünün ne zaman ve ne şekilde çözüleceğini kestirmek daha da  zor hâle geldi.

ABD ve -o zamanki adı SSCB olan- Rusya en son İkinci Dünya Savaşı yıllarında aynı anda aynı ülkeyi bombalamışlardı. 1941 sonundan itibaren resmî bir antlaşmaya bağlanmamış olsa da ittifak ilişkisi içine girerek Almanya ve Japonya'ya karşı birlikte savaşan iki devlet "silah arkadaşlığı" yapıyordu. O yıllarda Sovyet lideri Josef Stalin, Amerikalıların ABD başkanı için yaygın olarak kullandıkları "Sam Amca" takma isminden mülhem, "Jo Amca" olarak anılıyordu. Öncelikli hedef Nazileri ortadan kaldırmak ve Japonya'yı dize getirmek olduğundan Washington'da hiç kimse "kızıl tehlike"den bahsetmiyor, ABD başkanı F.D. Roosevelt ile Stalin aralarına İngiltere Başbakanı Winston Churchill'i de alarak, Yalta'da dünya basınına dayanışma pozları veriyorlardı...

Aradan 70 yıldan fazla zaman geçti. SSCB yıkıldı. Rusya, Soğuk Savaş'ın bitiminden sonra yaşadığı sarsıntıları büyük ölçüde atlatarak, yeniden bir süper güç hâline geldi. Özellikle 1990'ların sonunda yaşanan Kosova krizinden itibaren, iki devlet birçok konuda görüş ayrılığına düşmeye başladılar. ABD'nin 2003'te Irak'a, Rusya'nın 2008'de Gürcistan'a saldırmaları, ABD ve müttefiklerinin 2011'deki Libya harekâtı ve kısa süre önce Rusya'nın Kırım'ı önce işgal ardından ilhak etmesi iki süper devlet arasındaki sürtüşmeyi artırdı. Eski CIA çalışanı Snowden'in Rusya'da "misafir" edilmesi, petrol fiyatlarının düşmesinde ABD'nin parmağının olduğu şeklinde bir algının Rusya'da oluşması ve Batılı devletlerin Rusya'ya ekonomik yaptırımlar uygulaması gibi gelişmeler de taraflar arasındaki gerilime hız kazandırdı.
Yine de, iki ülkenin aynı anda Suriye'de hava operasyonu yapabileceğini kimse beklemiyordu. Özellikle  üç aydır Rus savaş gemilerinin Türk Boğazlarından da geçerek Lazkiye ve Tartus limanlarına askerî mühimmat ve araç taşıdığı biliniyordu. Zaten Ruslar da, Baas rejimine yapmakta oldukları bu yardımı gizlememiş, çoğu zaman gemilerin güvertesindeki askerî araçların üstünü örtmeye ihtiyaç bile duymamışlardı. Rusya uzmanları, Baas ordusunun modernize edilmesi ve eksikliklerinin giderilmesi suretiyle, Moskova'nın Şam'a teknik ve askerî danışmanlık kapsamında bir destek verdiği yorumlarını yapıyordu. Rus savaş uçaklarının, Azerbaycan-İran-Irak güzergâhını kullanarak Suriye'ye gelmeleri ardından da, hiç beklemeden bombardımana başlamasıyla bütün bu yorumlar anlamını kaybetti. Rusya sadece perde gerisindeki destekçi olmaktan çıktı, doğrudan alanda "savaşan" bir aktör hâline geliverdi.
"Yeni Rusya'nın Çarı" lakaplı Vladimir Putin, BM Genel Kurulu'nun geçtiğimiz haftaki toplantısında yaptığı konuşmada Esad'ın muhatap alınması gerektiğini, Suriye'deki tek meşru hükümetin Şam'da bulunduğunu ifade etmiş ve bu sözleriyle de ABD Başkanı Barack Obama'yla taban tabana zıt bir tutum içinde olduğunu gözler önüne sermişti. Nitekim Obama konuşmasında, Esad'ın içinde olacağı bir çözümün kabul edilemeyeceğinin altını çizmiş ve Baas yönetiminin meşruiyetini çoktan yitirdiğini belirtmişti.

Şayet rejim muhaliflerinin birkaç gündür yaptıkları açıklamalar doğruysa ve Rus savaş uçakları DAEŞ mevzilerinin yanında Esad'a karşı mücadele eden hatta bir bölümü ABD tarafından eğitilmiş ve donatılmış silahlı güçleri de bombalıyorsa, Rusya'nın Suriye'de gerçekten "büyük" oynadığını kabul etmemiz gerekiyor. Putin, her ne yapıp Esad'ı çözüm masasına oturtmaya çalışıyor. Suriye'nin geleceğine karar verilirken, taraflardan birinin Rusya'ya medyun ve bağımlı Baas olması için çaba sarf ediyor. Şüphesiz ABD ile çatışma riskinden şu an için bahsetmek mümkün değil. Soğuk Savaş esnasında bile, iki nükleer gücün vekaleten savaşın ötesine geçerek birbirleriyle silahlı mücadeleye girdikleri bir çılgınlıktan uzak durduklarını biliyoruz. Bugün de bir ABD-Rusya savaşı -hele Suriye yüzünden- çıkacak değil.

Diğer yandan, Putin ABD'nin bu ölçüde karşısına geçmesini göze alarak bazı adımlar atıyorsa, hedeflediği "pasta" Suriye'den birkaç kalıcı üs edinmenin ötesinde olmalı. Önümüzdeki günlerde, bizler "ABD ile İran arasındaki buzlar eriyor" demeye devam ederken, Moskova-Tahran hattında yepyeni bir stratejik iş birliği kurulması açıkçası sürpriz olmamalı. Hele bir de buna Bağdat'ın dâhil olması hâlinde, birkaç yıldır iyice belirginleşen "Sünni-Şii eksenleri arası mücadele" yeni bir boyut kazanacak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.