Rus gazına alternatif Doğu Akdeniz gazı

A -
A +

Türkiye-Rusya ilişkilerindeki gerilim devam ediyor. Her ne kadar, krizin başladığı günden bu yana ilk üst düzey temas iki ülkenin dışişleri bakanları arasında Belgrad’da 3 Aralık’ta yapılmış olsa da, çözüme ilişkin herhangi bir somut öneri dile getirilmiş değil. Aksine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, her geçen gün konuya ilişkin söyleminin tonunu sertleştiriyor. Rusya Federasyonu Parlamentosunda yaptığı son konuşmada kullandığı ifadeler hiçbir diplomatik nezaket kuralına uymadığı gibi, devam eden sürecin iki ülkeye verdiği zararı artırıyor.

Türkiye iki haftayı aşkın süredir Rusya konusuyla uğraşırken, Kıbrıs’ta da ilginç gelişmeler yaşanıyor. KKTC cumhurbaşkanlığına Mustafa Akıncı’nın seçilmesinden sonra tekrar hız kazanan Türk ve Rum tarafı arasındaki müzakerelerde çözüme yaklaşıldığı yönünde sinyaller geliyor. Hatta her iki taraftan da çok önemli bazı isimler Nisan 2016’da Ada’nın geleceğini tayin edecek bir referandumun yapılması kararına çok yaklaşıldığını söylüyorlar. Hatırlanacağı gibi, daha önceki BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın himayesinde yürütülen görüşmeler sonrasında 24 Nisan 2004’te yapılan referandumda, Kıbrıs Türk halkının %65’i çözüme “evet” derlerken, Kıbrıslı Rumların %75’inin “hayır” oyu vermesiyle Annan Planı raftan kalkmıştı.

Annan Planı’ndan bugüne geçen süre zarfında köprünün altından çok sular aktı. Her şeyden önce GKRY 1 Mayıs 2004’ten itibaren AB üyesi oldu. Dolayısıyla, bir çözüme ulaşıldığı takdirde Kıbrıs Türkleri de AB’ye girmiş olacaklar. Ama AB tek ve bütünleşmiş bir Kıbrıs’ta ısrarcı olduğundan, KKTC’nin varlığı sona erecek. En iyi ihtimalle Kıbrıs Türk tarafı bir federe devlet çatısı altında, bütünleşmiş ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit haklara sahip bir parçası hâline gelecek. Aradan geçen son 12 yılda meydana gelen bir diğer önemli değişiklik de, Arap ayaklanmaları sonrasında bölgede ortaya çıkan siyasi tablo. Bilhassa Suriye’de yaşananlar bağlamında Ada’nın stratejik önemi arttı.

Ada’daki İngiliz üsleri Suriye’deki çeşitli gruplara yönelik operasyonlarda bir süredir kullanılıyor. İngiltere Parlamentosu’nda geçen hafta alınan karar çerçevesinde bu üslerin önümüzdeki günlerde daha yoğun biçimde gündeme geleceği tahmin edilebilir. Yine Suriye gelişmeleri sebebiyle Doğu Akdeniz’deki Rus askeri mevcudiyetinin artması, sorunlu bölgeye çok yakın bir konumda bulunan Kıbrıs’ın gündemde olmasına yol açıyor. Son olarak, 2004’te sadece fizibilite aşamasındayken, Mısır-İsrail-Kıbrıs Adası üçgeninde bulunan ve bazı parsellerde çıkartılmaya başlanan doğalgaz, bölgenin jeopolitik öneminin yeniden tanımlanmasına yol açtı.

Bu son iki unsuru yan yana değerlendirdiğimizde, yani Rusya’nın artan askerî yığınağını ve Kıbrıs civarındaki zengin doğalgaz rezervlerini aynı tablo içinde gördüğümüzde, Putin’in sadece DAEŞ’le mücadele için Suriye’ye müdahale etmekte olmadığı çok net ortaya çıkar. Rusya bir yandan, Doğu Akdeniz enerji rezervlerinin çıkartılıp işletilmesinde söz sahibi olmak istiyor, hem de ekonomisinin en önemli ihraç kalemi olan enerji ham maddelerinin fiyat istikrarını korumak için, kendi çıkarlarına aykırı olabilecek şekilde söz konusu enerji kaynaklarının Avrupa pazarına girişini kontrol etmek istiyor.

Türkiye-Rusya ilişkileri bugünkü hâlinde olmasaydı bile Ankara tarafından mutlaka değerlendirilmesi gereken Doğu Akdeniz enerji rezervlerine erişim, bir süre daha eski hâline dönmesi mümkün gözükmeyen ilişkiler sebebiyle bugün daha da öncelikli hâle gelmiş durumda.

İşte bu noktada, Kıbrıs’taki müzakerelerin gidişatına ilişkin Türkiye’nin dikkate alması gereken çok önemli bir parametre daha ortaya çıkmış durumda. Kıbrıs enerji kaynaklarının paylaşımında, Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin yerinin ne olacağı şüphesiz masada pazarlıklara konu edileceklerin arasında sayılıyor. Fakat enerji kaynakları söz konusu olunca ister istemez başka devletler de çeşitli yollarla Kıbrıs’ta çözüm sürecine kendi çıkarları doğrultusunda müdahil olmaya çalışıyorlar. GKRY ile ‘özel’ finansal ilişkileri olduğu kadar, doğalgaza da ilgi duyan Rusya’nın Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov geçen hafta Kıbrıs’ta, Rum yetkililerle bu konuları görüştü. Lavrov’dan bir gün sonra ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Ada’daydı. Lavrov’dan farklı olarak, Türk tarafıyla da bir araya gelen Kerry’nin  dosyasında enerji konusu da yer almaktaydı.

Türkiye ile KKTC arasında enerji konusunda ne gibi bir koordinasyon mekanizması olduğunu bilmiyorum. Ankara şayet Kıbrıs müzakerelerinin bu boyutuna zamanında ve güçlü bir şekilde müdahil olursa, Doğu Akdeniz gazının en makul güzergâh olan Türkiye üzerinde Avrupa’ya sevk edilmesi mümkün olabilir. Bu durumda, orta vadede Türkiye’nin Rusya’ya doğalgaz konusundaki bağımlılığı da hafiflemiş olur. Yunanistan, Türkiye’nin bu yöndeki muhtemel hamlesini engellemek için Türkiye-Rusya krizinde kendisini Moskova’nın yanında konumlandırdı bile. Herhalde Yunanistan’ın bu pozisyonu alması sadece ‘Ortodoks Dayanışması’ yüzünden değil...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.