Irak’ın Kuzeyinde Referandum

A -
A +
Kriz davulla zurnayla geliyor.
Ankara’nın defalarca yaptığı uyarılara rağmen Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Eylül ayında “bağımsızlık” referandumu yapma kararından geri adım atmıyor. Referandumda “evet” çıkması durumunda, Bölgesel Yönetim’in Irak’tan bağımsızlığını hiç vakit geçirmeden ilan edeceğini söyleyenler var.
“ABD nasıl tepki verir?", “Rusya acaba ne der?”, “AB yeni devleti tanır mı?” tartışmasına girmeyeceğim. Zaten bu konu hakkında tartışmanın bölge dışı aktörlerin muhtemel tepkileri üzerinden yapılmasını son derece anlamsız buluyorum.
İki aktörün ne diyeceği hepsinden önemli: Irak ve Türkiye...
Bağdat yönetiminin, Bölgesel Yönetim tarafından bağımsızlık yönünde atılacak herhangi bir adımı tanıması söz konusu olamaz. Hatta, Irak merkezî hükûmetinin rızası alınmadan yapılacak toprak bütünlüğünü bozucu böyle bir eylem karşısında silahlı çatışma çıkacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Şaka değil. Ülkenin bölünmesi söz konusu. Herhâlde uzaktan çaresizce seyredecek değiller.
Gelelim Türkiye’nin ne dediğine ve ne diyeceğine.
Türkiye’nin 2003’teki ABD-Irak savaşından beri bu yana “bağımsızlık” konusuna yaklaşımında zerre değişiklik olmadı. Açık ve net biçimde, “Irak’ın toprak bütünlüğünden yana” olduğumuzu söylüyor ve “bağımsızlık” için bir referandum yapılmamasını telkin ediyoruz.
Ya referandum yaparlarsa, referandumda “evet” çıkarsa ve “bağımsızlık” ilan ederlerse. Ya ilan edilen bağımsızlığı Batılı müttefiklerimiz diplomatik olarak tanırsa? O hâlde ne yapacağımız belli mi? Değil. “Biz o zaman yapacağımızı biliriz” demek çözüm mü? Değil.
Eski dışişleri bakanlarından Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu zamanında çok söyledim, çok yazdım. Dış politikada “kırmızı çizgi” ilan edildiğinde, o çizgilerin “yumuşatılması” diye bir şey olmaz. Yumuşatırsanız, bundan böyle de inandırıcılığınız kalmaz. Halbuki, dış politikada bir ülkenin itibarı, sözünün arkasında ne kadar durduğu ile doğru orantılıdır. Söylediğini yapacaksın, yapabileceğini söyleyeceksin.
Dış politika temenni mahiyetinde sözlerle yapılamaz. Hele Orta Doğu coğrafyasında temenninin katiyyen sonuç vermediği örneklerle sabittir. Geleceği en iyi tahmin eden, onu inşa edendir. Dolayısıyla, “Türkiye’nin bağımsız bir Kürt devletinin varlığına tahammülü var mıdır?” sorusuna verdiğimiz cevap “hayır” ise, bu noktadan sonra bağımsızlığın gerçekleşmemesini temenni etmek çizgisinin çok ilerisine geçilmesi gerektiği açıktır.
Daha net olarak söyleyeyim: Türkiye isterse bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşunu engelleme gücüne sahiptir ve bu oluşumu engellemelidir.
Yok eğer yukarıdaki soruya cevabınız bu kadar net bir “hayır” değilse, o zaman da daha sonra erozyona uğrayıp, bölgesel ve küresel düzeyde itibar kaybına yol açabilecek kırmızı çizgiler çizilmemelidir.
Son husus, Irak’taki Türklerin durumudur.
Üzülerek görüyorum ki, Irak’ın kuzeyindeki referandum tartışmaları, sanki bölgede Kürtlerden başka hiçbir etnik grup yokmuş gibi bir cehalet çizgisinde gidiyor. Cehalet değilse bu görmezden gelme ancak, bölgede Kürt ulus devletini kurdurmaya dönük planlara isteyerek alet olmakla izah edilebilir. Böyle gönüllü ve kullanışlı “aletler” memleketimizde mebzul miktarda var. Onlara sesleniyorum.
Irak’ın kuzeyinde etnik Kürtler ve Araplar kadar hak sahibi olan Irak Türklerini göz ardı ederek hiçbir plana ve projeye soyunmayın. Yıllarca İngilizlerin Lozan’dan itibaren tercih ettiği şekilde “Türkmen” olarak isimlendirilerek, Anadolu Türklerinden farklılarmış gibi bir izlenim uyandırılmış olsa da, Irak Türkleri ile Türkiye Türkleri arasında hiçbir fark yoktur. Bulgaristan Türkü, Batı Trakya Türkü, Tebriz Türkü, Azerbaycan Türkü, Kıbrıs Türkü ne ise Irak Türkü de odur.
1950'lerin sonundan itibaren Irak Türklerine dönük sindirme ve yok etme kampanyalarına rağmen Türkler Irak’taki güçlü nüfus varlıklarını muhafaza edebilmişlerdir. Saddam dönemindeki, nüfus yapısının değiştirilmesi ve Araplaştırma kampanyalarını, 2003’ten sonra Kürtleştirme kampanyaları almıştır. Irak’ın kuzeyindeki tapu dairelerinin içindeki belgelerle birlikte neden ateşe verildiğini çok iyi hatırlıyoruz.
Türkiye’nin, önümüzdeki süreçte Irak Türklerinin varlıklarını ve yaşamsal haklarını güvence altına alacak bir mekanizmanın kurulabilmesi için gösterdiği çabalar, en az Kürt devletinin kurulmasının engellenmesi kadar önemlidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.