Suriye’de en kritik döneme giriyoruz

A -
A +
Türkiye, Rusya ve İran’ın Soçi’de Suriye’nin geleceği konusundaki mutabakatı çok önemli başlıklar ihtiva ediyor:
-Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü korunacak.
-Ülkenin birliğini yeniden tesis etmek için Suriye halkının desteğini alacak bir anayasa hazırlanacak.
-BM gözetiminde serbest ve adil seçimler yapılacak.
-Siyasi tarafların katılacağı Suriye Ulusal Diyalog Kongresi toplanacak.
Bu başlıkların tümü geleceğe dair umut verici. 2010’dan bu yana ülkede devam eden çatışmaların nihayet sona ereceğine ve Suriye’de yeni bir dönemin başlayacağına ilişkin güçlü ipuçları var. Bu noktaya kolay gelinmedi. Türkiye, Rusya ve İran’ın -tüm engelleme çabalarına rağmen- inatla sürdürdükleri Astana süreci, ilk meyvelerini çatışmasızlık bölgelerinin ilan edilmesiyle vermişti. Bu bölgelere asker intikaliyle sükunetin teminine dair önemli bir adım daha atılmıştı. DEAŞ’ın bölgeden tamamen temizlenmesiyle birlikte, rejimin ve muhaliflerin siyasi bir zeminde bir araya gelmeleri için son safhaya geçildi.
Ama her şey güllük gülistanlık değil. Üç ülkenin mutabık kaldıkları kadar aynı ölçüde görüş birliği içinde olmadıkları ciddi konular da var. Sıralayalım:
-Türkiye’nin doğrudan tehdit algıladığı PYD/YPG terör örgütü, söz konusu siyasi diyalog mekanizmasının bir parçası olacak mı? PYD/YPG’nin, ABD’nin desteği ve yönlendirmesiyle Suriye’nin kuzeyinde özerk bir birim kurma teşebbüsü nasıl engellenecek?
-Esad ailesinin yeni Suriye’nin geleceğinde yeri olacak mı?
-Rejim tarafından hâlen terör örgütü olarak nitelendirilen ama Suriye muhalefetinin bir parçası olan gruplardan hangileri siyasi mekanizmalarda yer alacak?
-Üç ülkenin mutabakatıyla sürdürülen girişimlere ABD’nin katılım düzeyi ne olacak?
Bu mutabakat ve görüş ayrılığı başlıklarının ötesinde, ülkede tam bir sükûnet ve barış ikliminin tesis edilebilmesi için gerekli olan birçok konuda sonuca nasıl ulaşılacağı netleşmiş değil. Yaklaşık 20 yıl önce Bosna’da yaşanana benzer bir “çatışma sonrası durum” yönetimi sergilenecekse, bunu kimlerin, nasıl yürüteceği henüz belirsiz. Silahlar sustuktan ve taraflar çözüm için masaya oturduktan sonra acilen karar alınması gereken en az beş hayati konu var:
1-Çatışan tarafların silahları nasıl toplanacak? Tüm taraflar silahlarını teslim edecek mi? Suriye ordusu mevcut yapısını muhafaza edecek mi?
2- Yedi yıllık çatışma süresinde savaş suçu ve insanlığa karşı suç kapsamına giren, kitle imha silahlarının kullanılması, işkence, sivillerin katledilmesi gibi suçlara karışanların durumu ne olacak? Bosna için olduğu gibi suçlular Savaş Suçları Mahkemesi’nin önüne çıkarılacak mı? Suriye’nin Karadziçleri, Miloseviçleri, Mladiçleri mahkûm edilecek mi?
3- Suriye içinde veya dışında mülteci durumuna düşen milyonlarca insanın geri dönüşleri nasıl sağlanacak? Çoğunun evi, iş yeri yok olduğundan bunların Suriye’de yeni bir başlangıç yapmaları mümkün olacak mı?
4-Çatışmalarda birbirlerine silah doğrultmuş, birbirlerinden canlar almış tarafların, yeni dönemde bir arada, sıkıntısız yaşamaları için ne yapılacak? İntikam almak isteyenlerin önüne nasıl geçilecek? Pamuk ipliğine bağlı ateşkesin devamı için hangi tedbirler alınacak? Bölgeye BM Barış Gücü yerleştirilebilecek mi?
5-Bazı yerleşim birimleri haritadan silinmiş, ulaşım ağları yok olmuş, üretim merkezleri tahrip edilmiş bir ülkenin yeniden inşası için kimler sorumluluk alacak? Gerekli ekonomik kaynak nereden bulunacak?
Bu soruların şimdilik cevaplanamaması Suriye’de bugünden sonra yapılacak girişimlerin başarı şansını azaltıyor. Her ne kadar üç ülke de Suriye’nin toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığı için güçlü bir mutabakatı ortaya koymuşlarsa da, ortadaki manzara Suriye’nin uzunca bir süre daha gerçek bir barışa kavuşamayacağı kanaatini güçlendiriyor.
Türkiye, Rusya ve İran’ın liderliğinde ve garantörlüğünde sürdürülen çabaların Suriye halkının bir an önce huzura kavuşması için başarıyla sonuçlanmasını arzuluyoruz. Ama unutmayalım ki, bu kadar ciddi tehditler altındaki barış sürecinde ortaya çıkabilecek hayati sıkıntılar, Suriye’nin bölünmesine ya da -Bosna’da olduğu gibi- konfederatif bir yapıya dönüşmesine yol açabilir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.