Filistin için birleşme

A -
A +
Filistin yine ateş altında. Ramazanın son günlerinde başlayan İsrail katliamı bayramda da tüm hızıyla devam ediyor. Şehit Filistinli sayısı 100’ün üzerine çıktı. Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi Gazze’yi hedef gözetmeden bombalayan İsrail için sivillere zarar vermeme diye bir endişe yok. Azgın Yahudi yerleşimciler Batı Şeria’da Filistinlilere saldırıyorlar. İsrail’in içinde de İsrail vatandaşı Araplara yönelik tazyik ve kışkırtmalar tırmanışa geçti.
Son bir haftadır şu cümleleri çok sık işitiyoruz: 'İsrail saldırganlığını kınıyoruz’, ‘İsrail devlet terörü yapıyor’, ‘İsrail uluslararası hukuku hiçe sayıyor’, ‘Uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırıyoruz’, ‘İslam dünyası dağınıklıktan kurtulmalı’, ‘ABD İsrail saldırganlığını desteklememeli’... Bunların hepsi, yaşanılan duruma ilişkin milletçe duyduğumuz insani ve ahlaki tepkiyi dışa vuran, son derece samimi haykırışlar. Fakat aynı zamanda İsrail’in pervasızlığı karşısındaki çaresizliğin de izharı.
Filistinliler için ah-u figan edip, İsrail’i lanetleyip, bir de dönüp kukla Arap rejimlerini duyarsızlıkları sebebiyle suçlayarak Mescid-i Aksa’yı azgın Siyonistlerin hedefi olmaktan kurtaramayız.
Geçmişte de, defalarca tepkimizi ortaya koymadık mı? Meydanları dolduran yüz binler hep bir ağızdan ‘Kahrolsun İsrail’ diye bağırdılar da, İsrail kahroldu mu? Kuklalarının Müslüman başkentlerinde ateşe verildiğini gören Netanyahu ve suç ortakları, bu tablo karşısında ürkerek, daha fazla Müslüman kanı dökmekten vaz mı geçtiler? Filistinli bebeklerin yan yana dizilmiş cansız bedenlerini televizyonlarda seyreden Orta Doğu’nun kral görünümlü kabile reisleri, bu tablodaki mesuliyetlerini fark ederek utandılar mı? Hayır.
Saldırgan Siyonizmin önü kesilmezse, Filistin’de Filistinli kalmayacak; İsrail ev ev, mahalle mahalle Filistin’i yutacak; 10 yıl sonra Müslümanların elinde Mescid-i Aksa’nın minberi bile kalmayacak.
Bugün için İsrail’i -en azından yavaşlatmanın- tek yolu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun harekete geçirilmesidir. Güvenlik Konseyi’nde İsrail’e karşı tek bir karar bile -ABD’nin vetosu yüzünden- alınamaz. Hâl böyle olunca da 71 yıllık bir içtihada, Barış İçin Birleşme kararına müracaat etmekten başka çare kalmıyor.
1950’de Kore Savaşı sırasında Sovyetler Birliği arka arkaya vetolarıyla Güvenlik Konseyi’ni çalışamaz duruma düşürünce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 377 sayılı kararını aldı. O kararda şöyle yazıyor:
"Güvenlik Konseyi, daimî üyeleri arasında oy birliği olmadığından dolayı, barışın tehdit edilmesi, barışın ihlali veya saldırı fiilinin mevcut göründüğü herhangi bir durumda, milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza etmek hususundaki asli sorumluluğunu yerine getiremezse, Genel Kurul milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza etmek veya eski hâline iade etmek için, barışın ihlali veya saldırı fiilinin mevcudiyeti durumunda, gerekirse, silahlı kuvvetlerin kullanılması da dâhil, üye devletlere kolektif tedbirlerin alınması için uygun tavsiyeleri yapmak amacıyla derhâl konuyu ele alacağını kararlaştırır."
Böyle bir toplantı yapılabilmesi için iki yol var. Ya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 9 üyesi çağrıda bulunacak, ya da BM üye sayısının yarısından bir fazlası olan 97 ülke imza verecek.
BM Genel Kurulu daha önce bu şekilde 12 kez toplanmış. Bu toplantıların altısı Orta Doğu’yla ilgili. 1997’de Katar’ın girişimiyle toplanan Genel Kurul’un gündemi ise doğrudan Filistin Meselesi’ydi. Bu oturum 24 yıldır devam ediyor gözüküyor. Şimdi Türkiye’nin girişimiyle bu oturumu yeniden aktive etmek ve Filistin halkına karşı İsrail zulmünü yavaşlatacak müşahhas kararlar almak mümkün olabilir. BM Genel Kurul Başkanı’nın eski AB Bakanı Büyükelçi Volkan Bozkır olduğu düşünülürse, Türkiye’nin bu hususta neden liderlik yapabileceği daha iyi anlaşılır.
Yine de BM Genel Kurulu’nun yapabilecekleri de sınırlı olacaktır. Unutmayalım ki, mevcut Birleşmiş Milletler düzeni değiştirilmedikçe ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Kürsüsünden ilan ettiği gibi BM reforme edilmedikçe, Filistin Meselesi’nin adil ve kalıcı şekilde çözülmesi mümkün değildir. Küresel huzuru temin etmenin yolu Birleşmiş Milletlerin uluslararası barış ve güvenlikle ilgili mekanizmalarının yepyeni bir ruh ve anlayışla baştan aşağı yenilenmesidir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.