Kazakistan’a müdahalenin hukukiliği

A -
A +

 

Kazakistan’da yaşanan olayların mahiyetinin ne olduğu ve arkasında kim veya kimlerin olduğundan daha mühim hâle gelen soru, Devlet Başkanı Tokayev’in daveti üzerine bu ülkeye giren Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütüne (KGAÖ) bağlı “Barış Gücü”nün ülkeyi ne zaman terk edeceğidir. Her ne kadar KGAÖ etiketi taşısa da, Kazakistan’a giren aslında Rus askerleridir. İttifak üyesi olan diğer ülkelerin Kazakistan’a polis, asker ya da sivil görevli yollaması, Rusya’nın yolladığı birlikler kadar önem taşımaz.

Bugün ülkeye yabancı güvenlik güçleri intikal etmeye başlamışken tartışmanın zamanı olmayabilir ama Rusya ve KGAÖ içindeki müttefiklerinin Kazakistan’a bu şekilde girmelerinin hukuki dayanağı olup olmadığını birilerinin sorgulaması gerekir. “ABD öncülüğünde NATO, 1999’da Yugoslavya’yı bombalarken hukuki bir dayanağı var mıydı?” diye sormayın. ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Irak’a, Rusya’nın Gürcistan’a ve Kırım’a, NATO’nun Libya’ya müdahalelerde bulunurken uluslararası hukuku nasıl ihlal ettikleri daha önce çok tartışıldı. O yüzden karşılaştırma yapmadan, sadece bu özel olaya odaklanalım.

Rusya ve müttefiklerinin Kazakistan’a birlik göndermesine hukuki dayanak olarak gösterilen hüküm Kolektif Güvenlik Anlaşması’nın 4. maddesidir. KGAÖ üyeleri bu maddeye atıf yaparak müdahale kararı alıyorlar. Söz konusu madde aşağıdaki şekildedir:

“Taraf devletlerden biri, herhangi bir devlet veya devletler grubu tarafından saldırıya maruz kalırsa, bu durum, işbu antlaşmanın tüm taraf devletlerine karşı saldırı olarak kabul edilecektir. Katılımcı devletlerden herhangi birine karşı bir saldırı eylemi olması durumunda, diğer tüm katılımcı devletler ona askerî de dâhil olmak üzere gerekli yardımı sağlayacak ve ayrıca BM Şartı'nın 51. Maddesine uygun şekilde müşterek müdafaa hakkını da kullanarak ona yardımcı olacaklardır.”

Kolektif Güvenlik Örgütü Antlaşması’nın can alıcı maddesi olan 4. Madde, NATO Antlaşması’nın 5. Maddesiyle büyük benzerlik göstermektedir. Her iki maddenin ortak tarafı, BM Şartı’nda yer alan ve “müşterek meşru müdafaa” hakkını düzenleyen ünlü 51. Maddeye atıf yapmakta oluşlarıdır. O hâlde, daha önce birçok olayda tartıştığımız bir hususu, Kazakistan bağlamında bir kez daha tartışmamız gerekir. O da Kazakistan’da yaşananların 51. Maddede bahsedilen “saldırı” durumu olarak mütalaa edilip edilemeyeceğidir.

11 Eylül 2001’deki terör saldırıları gerçekleştiğinde NATO Konseyi acilen toplanmış ve tarihinde ilk defa olarak NATO Antlaşması’nın 5. Maddesini işletme kararı almıştı. Tüm NATO müttefikleri “saldırıya uğrayan ABD ile tam dayanışma içinde” olduklarını açıklamışlar ve akabinde NATO üyesi ülkeler ABD’nin Afganistan harekâtına destek vermişlerdi. Yani NATO üyeleri, teröristlerin kaçırdıkları sivil uçakları kullanarak yaptıkları saldırıların, 51. Maddede tarif edilen “silahlı saldırı” kapsamında olduğuna hükmetmişlerdi. Bu karar çok tartışıldı. KGAÖ’nün Kazakistan’a giriş biçimi de en az o karar kadar tartışılmayı hak ediyor.

Sokaklarda hükûmeti protesto şeklinde başlayan ve kontrol altına alınamayınca Devlet Başkanı Tokayev tarafından “başka ülkelerde eğitilmiş teröristlerin eylemleri” olarak nitelendirilen şiddet dalgası, Kolektif Güvenlik Antlaşması’nın 4. Maddesindeki “bir devlet ya da devletler grubu tarafından” yapılan saldırı şeklinde yorumlanabilir mi? Şayet yorumlanıyorsa, bu devletin ya da devletlerin adı nedir? Ne Rusya ne de Kazakistan -varsa- böyle bir “saldırgan devleti” isimlendirmeye şimdilik yanaşmıyor. Ortada düşman bir devlet tarafından yapılan silahlı saldırı da yok zaten. Devlet Başkanı Tokayev, tüm çabalarına rağmen olayları bastıramayınca çareyi KGAÖ’yü yardıma çağırmakta buldu.

Böylece 11 Eylül terör eylemlerinden 21 yıl sonra “devlet kaynaklı silahlı saldırıyla” uzaktan-yakından alakası olmayan bir hadise daha, müşterek müdafaa için uluslararası hukuktaki tabiriyle casus foederis (bir anlaşmayı uygulanabilir ve bağlayıcı hâle getiren şart) şeklinde kullanılmış oldu. 1994’te kurulan KGAÖ evvelce 2010’da Kırgızistan’ın ve 2020’de Ermenistan’ın yardım taleplerini geri çevirmişti. Kendi tarihinde ilk kez böyle bir müdahaleye girişen KGAÖ’nün, Tokayev’in “yabancı devletlerce eğitilmiş silahlı saldırgan çeteler” iddiasını ikna edici bulmasından ziyade, Rusya’nın Kazakistan’a geri dönme konusundaki isteğinin etkili olduğunu kabul etmeliyiz.

Kazakistan’ın egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün idamesi Orta Asya Türk cumhuriyetleri için hayati önem taşır. Acaba Türk Devletleri Teşkilatının bir “ortak emniyet ve asayiş gücü” tesis edilmiş olsaydı, Kazakistan KGAÖ’den mi yoksa Türk Devletleri Teşkilatından mı yardım isterdi? Şüphesiz Türk dünyası bazı adımları atmak için daha seri hareket etmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.