SAHTE OSMANLILAR

A -
A +

Osmanlıların, İslâm tarihindeki parlak rolünü ve itibarını gören bazıları, kendilerini hânedana nisbet iddiasında bulunmuşlardır. Bu sahte iddiaları ile çok safdilleri de kandırmaya muvaffak olmuşlardır. Böylesine, Romanov, Habsburg gibi Avrupa hânedanlarında da rastlanır.

Ankara Savaşı sonrasında Emir Timur'un Semerkant'a rehine olarak götürdüğü Şehzâde Mustafa olduğu iddiasıyla 1419'da Rumeli'de birisi ayaklandı. Uzun süren mücadelelerden sonra yenilip asılan bu şahıs, Osmanlı hükûmetince 'düzmece' kabul edildi. Düzmece olmadığına inananlar da vardır.

Türk korkusunu bertaraf etmek için kullanılan vasıtalardan biri de sahte taht vârisleri olmuştur. Bilhassa XVII. asırda bunlardan boldur. Sultan II. Murad'ın oğlu olduğu iddia edilen Bâyezid, Calixtus Ottomanus adıyla Papa tarafından vaftiz edilmiş; Alman İmparatoru III. Friedrich'in maiyetinde gezmiş; kendisine şato verilmiş; 1496'da ölmüştür. Hakkında romanlar yazılmıştır. 1615'lerde Sultan III. Mehmed'in büyük oğlu olduğunu iddia eden Yahya adında bir Rum, Avrupa saraylarını dolaşmıştır. Sultan II. Osman'ın Ahmed adındaki şehzâdesi olduğunu iddia eden biri (1620-1706), Papa IX. Clementus tarafından vaftiz edilmiş; soyu Osmani adıyla Malta'da bugüne kadar gelmiştir. Halbuki Sultan II. Osman'ın yegâne oğlu Ömer ve Mustafa bebekken ölmüştür. Bir de Padre Ottomano adıyla padişahın oğlu olduğu iddia edilen bir genç vardır. Hacca giderken gemisi Venediklilerin eline düşen harem ağasının câriyesinin çocuğudur. Yıllarca Avrupa'da dolaştırılarak Fransa tarafından 1660'da Osmanlı tahtının vârisi ilan edilmiş; Venedik Harbi vesilesiyle Osmanlılara karşı kullanılan bu zavallı genç nihayet manastıra kapanarak Malta'da veremden ölmüştür.

Ahmed Nadir adında Polonya muhtedisi bir Rus ajanı; Sultan IV. Mustafa'nın oğlu olduğu iddiasıyla dünyayı dolaşmış; 12 lisan konuşan bu genç, Mısır'da yaverliğe getirilmiş; sonra (vazifesi bitmiş olacak ki) birdenbire kaybolmuştur. Bu sefer Lazar Brancovan adıyla Romanya'da ortaya çıkmış; Brancovan hânedanının vârisi olduğunu iddia ve sahte vesikalar ibraz etmişse de, kabul görmemiştir.

Bir Akkoyunlu tarihindeki bilgilere istinâden Sultan II. Murad'ın, Şehzâde Yusuf adında bir oğlu olduğu; Sultan Fatih tahta çıkınca Tebriz'e kaçırıldığı; buradan da Hindistan'a geçerek Âdilşahlar devletini kurduğu ve Osmanlı soyundan geldiği iddiasında bulunduğu söylenir.

Cem Sultan soyundan geldiğini iddia edenler Avrupa'da hâlâ mevcuttur.

1937'de İskenderiye'de Salâhaddin adında biri, Sultan Hamid'in oğlu olduğu iddiasıyla, bazılarını dolandırmaya çalışmış; hükümetçe hapsedilmişti. Bu sahtekârlardan biri, 50 senedir Amerika'da yaşayan Nadine Dowson Arabyan (1943) adında bir Ermeni kadınıdır. Babasının, Sultan Hamid'in İran prensesinden doğan oğlu olduğunu iddia eder. Başına fes geçirip kendisini IV. Selim adıyla padişah ilan eden bu adam, İskenderiye'de hânedanın da doktorluğunu yapan bir Fransız'ın üvey oğludur. 1991'de ölmüş; yerine torunu Nubar'ı bırakmıştır. Operet librettosuna benzeyen bu trajikomik maceranın vesikası, oyuncularının beyanlarıdır. Anlatılanların her kelimesi uydurmadır. Bir zamanlar gürültülü milletvekilliği ile adından söz ettiren Merve Kavakçı, Nadine'i gerçek sultan sanıp Amerika'da ziyarete giderek röportaj yapmıştı.

Gazeteci İsmet Bozdağ, son zamanlarında evlenip birkaç sene evli kaldığı karısı Hanzade Ulusoy'un Sultan Hamid'in torunu olduğunu iddia etmiştir. Karısının ölümünden 2 sene sonra ortaya attığı bu iddiaya şaşılmaz. Zira daha evvel de Sultan Hamid'in hatıraları diye iki uydurma kitap neşretmiştir. Kanada'da modellik yapan ve Prens Konstantin adını kullanan bir genç de, Sultan IV. Mustafa'nın soyundan geldiği iddiasındadır. Bu da uydurmadır.

Vaktiyle Paris'te Prens Salih adıyla hânedan mensubu olduğunu iddia eden; bu sıfatla Papa, Chirac, Ürdün ve Fas meliki gibi devlet adamlarına mektup yazarak çoğunu 25 biner frank dolandırmaya kalkan bir sahtekâr vardı. Erbakan'a bile mektup yazıp cevap almıştı. "İslâmcılık" iddiasındaki kişilerin, Osmanlı tarihi hususundaki bilgisizlikleri şaşırtıcıdır. Bu adam, Fransa'daki hânedan mensupları tarafından tesirsiz hâle getirildi. Büyükada'da oturan Nesrin adında meczup bir kadın, kendisini Neslişah Sultan diye tanıtarak çeşitli cemiyetlere girip çıkmaktadır. Hânedan mensupları, bu gibi sahtekârlara engel olmak maksadıyla, merkezi Paris'te bulunan Osmanlı Hânedanı Vakfı'nı (Maison d'Ottoman) kurmuşlar ve bir de şecere neşretmişlerdir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.