19 MAYIS 1919 NEYİN BAŞLANGICIDIR?

A -
A +
M. Kemal Paşa’nın hatıraları ve inkılapların müdafaası mahiyetindeki Nutuk, “1919 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım” diye başlar. Bu tarih, resmî inkılap tarihi sistematiğinde Ankara hareketinin başlangıcı sayılır.
 
 
I. Cihan Harbi, Türk-İslâm tarihinin belki de en büyük felâketlerinden biridir. Ağır bir mağlubiyetle bitmiş; harbin mesulleri kaçmıştır. Osmanlı hükümeti Mondros Mütarekesi’ni imzalamak mecburiyetinde kalmıştır. Buna istinaden müttefiklerin Anadolu’yu işgale kalkışması, millî vicdanı galeyana getirdi. Hemen her şehirde işgale karşı neler yapılacağına dair kongreler tertipleniyordu. Kongreleri tertipleyenlerin içinde İttihatçılar ağırlıktaydı. Zira İttihat ve Terakki, güçlü bir teşkilat kurmuş ve 10 yıllık bir diktatörlüğü sırasında bunu perçinlemişti. Bu sistem bugüne kadar devam etmiş; demokrasi devrinde hemen her parti, İttihatçıların bir yönünün (Türkçü, İslâmcı, liberal, sosyalist) takipçisi olarak kurulmuştur.
Bu esnada bir enkaz üzerindeki tahta oturan Sultan Vahideddin, artık dünyanın yegâne hâkimi İngiltere ile zıt düşmenin, harbin neticelerini daha da fecileştireceğinden korkuyor; memleketi diplomasi yoluyla kurtarmayı umuyordu. Anadolu’daki mukavemet hareketinin güçlü düşmana karşı bir zafer elde edeceğini beklemiyordu. Ama bu hareketi tek elde toplamak; böylece müttefiklerle yakında imzalanacak sulh antlaşmasında koz olarak ileri sürerek daha elverişli şartlar elde etmek istiyordu. İyi de bu işi kim yapacaktı? İstanbul işgal altındaydı.
 
Fırsat
 
Bu arada Doğu Karadeniz’de Rumlarla Türkler arasında patırtı çıktı. Mütârekenin tatbikine nezaret için Anadolu’ya yüksek rütbeli bir subay gönderilmesi gerekti. İngilizler, bunun İttihatçı ve Alman taraftarı olmayan üst rütbeli bir paşa olmasını şart koştu. Çöken Suriye Cephesi’nden İstanbul’a gelen ve o sıralar açıkta olan padişah yaveri M. Kemal Paşa [henüz soyadı yoktur] bu şartları taşıyan nâdir şahsiyetlerdendi. Padişahı sadakatine ikna etmişti.
Önceleri padişahın kızıyla evlenip harbiye nâzırı olmak isteyen Paşa, daha evvel kendisini emniyet altına alabilmek için İtalyan işgal komiseri Kont Sforza ile dostluk kurdu. Böylece müttefiklerin, eski İttihatçı sıfatıyla tutuklanacaklar listesinden çıkarıldı. Şişli’deki evinde Fethi Bey gibi arkadaşlarıyla bir komite kurup, siyasî darbe yapmayı ve padişahı tahttan indirmeyi planladıysa da, işgal kuvvetlerinin buna müsaade etmeyeceğini düşünerek vazgeçti. Bunun için İngiliz dostluğuna ehemmiyet verdi. Kurucusu olduğu Minber gazetesinde, ‘İngilizlerin, milletimizin hürriyeti ve devletimizin istiklâline karşı gösterdikleri hassasiyet ve hürmeti’ öven yazılar yazdı. İngilizler, Rusya’ya kaçan Enver Paşa’nın tekrar memlekete hâkim olarak Bolşevik tarzı bir idare kuracağından endişelenerek, onun ezeli rakibi ve hasmı olan M. Kemal Paşa’ya sıcak bakıyordu. 1913 Sofya ataşeliğinden beri takip ediyor; cumhuriyetçi ve modern fikriyatını biliyordu.
Bu arada dostu İngiliz gazeteci/istihbaratçı Ward Price sayesinde İngiliz istihbaratı ile irtibat kurdu. Pera Palas’ta ajan Rahip Frew ile görüştü. İngiliz generali Allenby ile de Suriye günlerine uzanan bir dostluğu vardı; hatta general, Şubat 1919’da M. Kemal Paşa’nın 6. Ordu kumandanlığına tayinini tavsiye etmişti. Paşa, bütün bu temaslar neticesi, İngiltere’nin Anadolu’da bir protektora idaresi kuracağını anladı. Bu sistemde söz sahibi olabileceğini düşünerek Anadolu’ya gitmeye karar verdi.
 
Padişahın niyeti
 
Dâhiliye Nâzırı Mehmed Ali Bey, Harbiye Nazırı Şâkir ve başyaver Avni Paşalar, M. Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesini organize ettiler. Kendisini Sadrazam Ferid Paşa ile görüştürdüler. [Bu şahsiyetlerin hepsi sonradan hasım olacak ve cumhuriyet kurulduktan sonra sürgün edilerek, yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.]  Nihayet Damat Ferid Paşa hükûmeti tarafından 9. Ordu Müfettişi sıfatıyla vâlileri bile azledebilecek fevkalâde salâhiyetlerle Anadolu’ya gönderilmesi kararlaştırıldı. Hükûmetin kasasında bulunan üç-beş kuruş tahsisat kendisine teslim edildi. Atlar, otomobiller verildi. Vâli ve kaymakamlara da paşaya her türlü yardımda bulunmaları emrolundu. Nutuk’ta da anlatıldığı üzere, Sultan, Yıldız Sarayı’nda kendisiyle görüştü; çeşitli ideolojik kesimlerce farklı tefsir edilen, “Paşa! Şimdiye kadar memlekete hizmet ettin. Bunların hepsi kitaba geçmiştir. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir: Devleti kurtarabilirsin” sözünü söyledi. Paşa, Nutuk’ta bu mülâkatı anlattıktan sonra, nedense gönülsüzlüğünü ifşa eder, kendisinin İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Anadolu’ya gönderildiğini söyler.
Resmî inkılâp tarihi jargonunda padişah, ‘İngiliz yanlısı hâin’ pozisyonuna konurken; bazı sağ kesimlerde bu sözler, padişahın Anadolu’da bir ‘millî mücadele’ başlatması olarak görülmüştür. Doğrusu padişah ve halk yeni bir savaş istememektedir. İngilizlerin de istemediğini düşünerek, Anadolu’da ince bir siyasetle, müttefiklere karşı avantajlı bir statü hâsıl etmeyi planlamaktadır. Düşmanın gözünü korkutup elverişli bir sulh antlaşması imzalatmak, sonra da müttefiklerin, Osmanlı Devleti’ni dünya barışı/emperyal menfaatleri tehlikeli görmekten vazgeçmesini ve ortalığın yatışmasını beklemek… Padişahın vatanı kurtarma planı budur. Karadeniz’de bir Pontus devletinin kurulmasının ve Enver Paşa’nın Anadolu’ya dönüşünün engellenmesi de cabasıdır.
Ancak Paşa’nın içinde hâlâ bir endişe vardı. Acaba kendisini İstanbul’dan uzaklaştırıyorlar mıydı?  Saray’a ve İngilizlere ne kadar güvenilebilirdi? Bu yüzden çeşitli gerekçeler ileri sürerek İstanbul’da kaldı. 15 Mayıs’ta Yunanlıların İngiliz desteğiyle İzmir’e çıkması üzerine işin ciddiyetine kanaat getirdi. 17 kişilik maiyeti ve İngiliz işgal komiserliğinin vizesiyle yola çıktı. Ve 19 Mayıs 1919’da Samsun limanına ayak bastı.
 
 
Gizli vazife
 
Padişahın Anadolu’ya gönderdiği yüksek rütbeli subay, halk için ümit ışığı oldu. Zira hemen herkes kendisinin gizli vazifeyle geldiğini düşünüyordu. Havza üzerinden Amasya’ya gelen M. Kemal Paşa burada bir tamim neşretti. Sonra da halkın tertiplediği Erzurum Kongresi’ne iştirak etmek üzere yola çıktı. Muhtemelen İttihatçı karakterli kongre azaları, kendisine karşı şüpheyle yaklaştı, hatta toplantıya almak istemediler. Şark ordusu kumandanı olup, mütâreke gereğince henüz ordusunu terhis etmeyen Kâzım Karabekir’in desteği ile kongreye iştirak edebildi. Burada hâdisenin nereye varacağını tam olarak idrak etti. Muhtemelen İngiliz istihbaratının sözleri hâlâ kulağında çınlıyordu.
İstanbul hükümeti endişelenerek veya müttefiklerin baskısıyla kendisini geri çağırdı. Bu emri dinlemeyince de, askerlikten tardedildi. İşte tarihin dönüm noktası burada cereyan etti: M. Kemal Paşa’nın, millî mücadeleyi teşkilatlandırmak üzere İstanbul’dan gizli vazifeyle gönderildiğine inananlardan Kâzım Karabekir, ordusunun emrinde olduğunu bildirdi. İşte Ankara hareketinin başlangıcı 19 Mayıs ise; şekillendiği tarih budur.
Cumhuriyetçi fikirler taşısa da, 19 Mayıs öncesinde ve sonrasında, tıpkı padişah gibi, M. Kemal Paşa’nın da aklında bir millî mücadele fikri yoktur. Onun öteden beri bunu düşündüğü; bu maksatla padişah ve İngilizlere rağmen gizlice İstanbul’dan ayrılarak Samsun’a çıktığı, resmî inkılap tarihi jargonuna ait romantik ifadelerdir. İngiliz planını eksik teşhis eden padişah, istemeyerek de olsa Anadolu hareketine yol açmış; ancak sonradan desteklediği bu hareket, saltanatına mal olan; hatta Osmanlı Devleti’ni tarihe gömen bir zaferle bitmiştir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.