“ŞAH-I CİHAN’A KIYDILAR” SULTAN GENÇ OSMAN’IN FECİ SONU

A -
A +
 
 
Sultan Genç Osman’ın feci sonu, Kerbelâ Fâciasına benzetilmiş; sadece Osmanlı memleketinde değil, uzak beldelerde dahi büyük teessüre sebep olmuştur.
 
Sultan II. Genç Osman, Hotin Seferi’nde tam muvaffakiyet elde edilememesinin sebebini ordunun gayretsizliğine bağladı ve dönüşte yoklama yaptırdı. Ocağın mevcudunu, maaş defterindekinden az bularak parayı kesti. Bu da mevcut olmayan askerleri var gibi göstererek yevmiyelerini alan zabitleri ortaya çıkardı.
 
Hacca azimet
 
Orduda ıslahat projesini hakikate dönüştürebilmek için hacca gitmeye niyetlendi. Hac dönüşü, Suriye, Mısır ve Anadolu’dan Türk asıllı askerler toplamayı düşünüyordu. Bu fikrini Şeyhülislâm Esad Efendi’nin kızı olan zevcesine açmış; o da babasına söylemişti.
Gerek Şeyhülislam, gerekse şeyhi Aziz Mahmud Hüdâî, padişahlara haccın farz olmadığını izah ederek kendisini vazgeçirmeye çalıştıysa da dinlemedi. Hocası Ömer Efendi onu teşvik ediyordu. Haber hemen duyuldu. Padişah otağı Üsküdar’a kurulacağı gün, yeniçeriler ayaklandı.
Akşam işin vahametini anlayan padişah hacca gitmekten vazgeçtiğini ilan ettiyse de, hocasını azletmeye yanaşmadığı için isyan süratle büyüdü. Ertesi gün isyancılar huzura çıkıp 6 kişinin kellesini istediler. Padişah bu istidayı getiren ulema mümessillerini hapsetti.
Bunun üzerine isyancılar duvardan iplerle saraya girdiler. Sadrazamı ve kızlar ağasını öldürdüler. Padişahın acıyıp öldürtmediği amcası önceki padişah Sultan Mustafa’yı tekrar tahta çıkarttılar. Sarayburnu’ndan Mudanya’ya geçip mukavemete devam etmek isteyen padişah, bütün teknelere el konulduğunu gördü.
 
İntikam
 
Tek başına kalan Padişah, vezir Ohrili Hüseyin Paşa’nın ahmakça tavsiyesiyle Yeniçeri Ocağı’na sığındı. Onlara nasihat vermeye kalkıştı, ama kulak asan olmadı. Hatta arayı bulmaya çalışan yeniçeri ağası bile katledildi.
Aslında isyancılar padişaha ilişmek istemiyorlardı. Onu tahttan indirip saraya kapatacaklardı. Ama Sultan Osman’ın ilk fırsatta kendisini cezalandıracağın düşünen bir zümre, başlarında Sadrazam Kara Davud Paşa olduğu hâlde padişahın defterini dürmüştü.
Davud Paşa, bazı yeniçeri zabitlerini elde edip padişahı Yedikule’ye götürdü. Hiçbir hanedan mensubuna yapılmamış fena muamelelere ve işkencelere maruz kalan Sultan Osman, üzerine yürüyen 10 cellada karşı nefsini müdafaa edip üçünü yere serdiyse de, atılan bir kemendle devrildi. İçlerinden biri hayalarını sıkmak suretiyle kendisini şehid etti. 18 yaşındaki genç ve talihsiz padişah, Sultanahmed’de babası Sultan I. Ahmed’in yanına defnedildi.
 
Kutu
Yok olsun!
 
İlk defa bir padişah darbe ile tahttan indirilip öldürülüyordu. Yeniçeriler hemen padişahın şehadetiyle alakaları olmadığını söylediler ve faillerin cezalandırılmasını istediler. Büyüyen hadiseler neticesinde isyanın tertipçisi Kara Davud Paşa idam edildi.
Faciadan dolayı şuuruna büsbütün halel gelen ve saray dehlizlerinde Sultan Osman’ı çağırıp, “Gel, beni bu yükten kurtar” diye feryad eden Sultan Mustafa tahttan indirildi.
Tahta çıkan Sultan IV. Murad, ağabeyinin katlinde medhaldar olan yeniçeri ortasını (bölüğünü) kaldırdı; masum olanları başka ortalara dağıttı. Bundan sonra her 3 ayda bir ulufe (maaş) dağıtılırken bu 65. ortanın ismi okunup, “yok” cevabı verilince hep bir ağızdan “yok olsun” diye bağırmak âdet oldu. Kapıkulu askerleri uzun zaman insan içine çıkamadı.
Yeni padişah, ağabeyinin yolunda yürüdü; ama onun hatalarına düşmedi. Sultan III. Selim’e kadar da Sultan Genç Osman gibi ıslahatçı bir padişah gelmedi. Bu, Türk tarihi için büyük bir kayıptır.
Gururu, hazineyi korumak adına cimriliğe varan tutumluluğu, disiplin adına yersiz sertlikleri, askerî ve ilmî bürokrasiyi karşısına aldı. Daha tecrübeli olsaydı ve aklı başında müşavirleri de bulunsaydı, muvaffak olabilirdi.
 
Kutu
Tokat
 
Sultan Osman hacca gitmeden az evvel bir rüya görmüştü. Herkese anlattığı için tarihe geçen rüya şöyledir: Padişah, üzerinde zırh, tahtında oturup Kur’ân-ı kerim okurken, Resulullah aleyhisselâm geliyor. Sırtından zırhını ve elinden Kur’ân-ı kerimi alıp bir tokat aşkediyor. Yüzüstü kapaklanan padişah, ayaklarına kapanmak istiyorsa da, Cenab-ı Peygamber dönüp gidiyor.
Sultan rüyasını önce hocasına tabir ettirdi. O;
-Hacca gitme niyetinizde terk tereddüdü olduğu için tembihtir. Rüyada ayağına yüz sürmeye kavuşamadınızsa da, inşallah kabr-i şeriflerine yüz sürersiniz, şeklinde tabir etti.
Kalbi mutmain olmayan padişah bir de Aziz Mahmud Hüdâî’ye sordu. O da İstanbul’dan ayrılmasının büyük ve felâketli hâdiselere sebep olacağını söyleyerek uzun ve manalı nasihat etti. Padişah bunun üzerine evliya türbelerini ziyaret edip, adaklar kesti ve affı için Allah’a yalvardı. Ama hacca gitmekten vazgeçmedi.
 
Kutu
İkinci Kerbelâ Fâciası!
 
Hâile-i Osmaniye diye anılan ve bazı menbalarda Kerbelâ Fâciası’na benzetilen bu elim hadise, sadece Osmanlı memleketinde değil, uzak ecnebi beldelerde dahi büyük teessüre sebep oldu. Millet buna sebep olanları lanetledi. Sipahiler kanını dava ederek ayaklandı; ardından Anadolu’da isyanlar çıktı. Abaza Destanı’ndaki şu beyitler enteresandır:
Al kanla yatar ol nâzük teni
Mecruh edip uçurdular canını
Gâzi Sultan Osman Han’ın kanını
Ölünce çalışır alırım demiş
 
Kutu
Kıyamet alameti
 
Şairler, şehid padişaha mersiyeler yazdılar ki en meşhuru Nev’î’ye ait olanıdır:
Bir şâh-ı âlişân iken, Şâh-ı cihâna kıydılar
Gayretli genç arslan iken, Şâh-ı cihâna kıydılar
Gâzi bahâdır hân idi, Âli-neseb sultan idi.
Nâmiyle Osman Han idi, Şâh-ı cihâna kıydılar.
Hükmetmeğe kâdir iken, emr-i Hakk’a nâzır iken
Haccetmeye hâzır iken, Şâh-ı cihâna kıydılar.
Ey dil ciğerler oldu hûn, derdim bir iken oldu on
Kan ağladı ehl-i fünûn, Şâh-ı cihâna kıydılar.
Eşrât-ı sâatdir bu dem, rûz-ı kıyâmetdir bu dem
Kula nedâmetdir bu dem, Şâh-ı cihâna kıydılar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.