100 YILLIK BİR GÖLGE: PRENS PHILIP

A -
A +
74 yıl süren evliliğinde Kraliçe Elizabeth’i bir gölge gibi takip eden Prens Philip 100 yaşında vefat etti.   1921 Haziran ayında Prens Philip dünyaya geldiğinde, babası Orgeneral Prens Andreas, Anadolu’da, Yunan ordusunun Kuzey Cephesi’ndeki 2. Kolordu'nun kumandanı idi. Sakarya Harbi esnasında teçhizat kifayetsizliği sebebiyle askerlerini kırdırmamak adına düşmana taarruzu reddettiği için, harb kaybedilince tevkif edilip mahkemeye çıkarıldı. Bu esnada Yunanistan’da darbe oldu ve krallık devrildi. Hayati tehlike üzerine aile sürgüne çıkarken, 18 aylık Prens Philip de bir portakal sandığında gemiyle Fransa’ya geldi. Yunan kralları, Danimarka kraliyet ailesinden olduğu için Prens Philip aslında Alman'dır. Prens’in annesi Alice, Battenberg Dükü’nün kızıydı. İngiltere kralının taç giyme merasiminde babasıyla tanışıp evlenmişlerdi. Son çariçe, Alice’in teyzesi; Alman Kayzeri ve İngiltere Kralı da kuzenleriydi. Kız kardeşi, İsveç Kralı ile evlendi. Rus Çarı II. Nikola, İngiltere Kralı VII. Edward ve Danimarka Kralı X. Christian da, Prens Andreas’ın kuzenleri idi. 100 YILLIK BİR GÖLGE: PRENS PHILIP   Dönüm noktası   Prenses Alice, doğuştan sağırdı. Kraliçe Victoria’nın torunu olan annesinin gayretiyle hem işaret dilini, hem de İngilizce, Almanca, Fransızca ve nihayet Yunanca konuşmayı öğrendi.  Prens Andreas’tan 4’ü kız 5 çocuğu oldu. Prens Philip 7 yaşında İngiltere’ye tahsile gönderildi. 9 yaşında iken annesi hastalandı. Şizofreni teşhisi ile İsviçre’de bir kliniğe kapatıldı. Babası oğlunu Almanya’da bir mektebe verdi. Aile dağıldı. Genç prens Nazi tehlikesi üzerine İngiltere’deki dayısı Louis Mountbatten’in yanına gitti. Dayısı, Philip’i oğlu bildi. Battenbergler, Cihan Harbi’nin kaybı üzerine İngiltere’ye yerleşmiş; adlarını Mountbatten’a çevirmişlerdi. İskoçya’da Gordonstoun’da sıkı bir tahsil gördü. Çok çalışkan, zeki ve disiplinli idi. Royal Naval College’i bitirdi. Sonra İngiliz donanmasına girerek bahriye zabiti oldu. Bir hadise, hayatının seyrini değiştirdi. 1939’da kraliyet ailesi bir deniz seyahatine çıkmıştı. O zaman 13 yaşındaki Prenses Elizabeth, 3. dereceden kuzeni olan Philip ile tanıştı. Aralarında bir yakınlık meydana geldi. Harb esnasında Philip cepheye gitti. Ayrıca pilot olarak hava kuvvetlerinde hizmet etti. İyi bir kariyeri oldu. Harb bitince Kanadalı bir kızla evlenmek istedi; İngiliz tarihinin en meşhur deniz kahramanlarından birisi olan karizmatik dayısı Lord Mountbatten mâni oldu. Bu arada Prenses Alice, iyileşip Yunanistan’a döndü. Rahibe olup ölene kadar kendisini insanlara yardım işlerine verdi. Prens Andreas ise 1944’te Monte Carlo’da beş parasız vefat etti. Japon denizlerindeki oğlu cenazeye katılamadı. Sonradan evine gelip yüzük, kol düğmesi, saç fırçası ve eski birkaç elbiseden ibaret eşyalarını teslim aldı. Babası geride 17.500 sterlin borç bırakmıştı. Philip, artık hem evsizdi, hem de parasızdı.   Gri ülkeye renk   Tahtın vârisi olan Prenses Elizabeth’in, evlenebileceği namzetler mahduttu. Kanun gereği Katolik bir prensle evlenemezdi. Çoğu Protestan olan Alman prenslerinden biri ile de evlenemezdi. Zira Alman aleyhtarlığı hâlâ hâkimdi. Elizabeth, uzun boylu, sarışın, yakışıklı ve kendine güvenen teğmeni unutmamıştı. Dayısının teşvikiyle 25 yaşındaki Philip, 20 yaşındaki Prenses’e talip oldu. Kral da kabul etti. Ertesi sene 1947’de evlendiler. Churchill’in tabiriyle “Harb sonrasında gri Britanya’ya bir renk ışıltısı” getirdi. Bazıları bu evliliği yakıştıramadı. Philip fakirdi, ama soylu idi. İyi bir harb sicili vardı. Üstelik tam bir İngiliz centilmeni idi. Yunanlı gibi yetişmemişti. Mütevazı ve samimi idi. Kayınpederi ve kayınvalidesi kendisini seviyordu. Gençlerin birkaç koldan akraba olması da işi kolaylaştırıyordu. Philip’in, hepsi de Alman ordusunda vazife yaptığı için Nazilerle irtibatlı sayılan birer Alman soylusu ile evli kız kardeşleri düğüne çağırılmadı. Damat, Danimarka ve Yunanistan prensliğinden feragat ederek İngiliz vatandaşı oldu. Kral da onu Edinburgh Dükü yaptı. 1948’de Charles; 1950’de de Anne doğdu. Genç çiftler, ideal bir evlilik manzarası veriyordu. Philip ilk olarak eşinin arzusu üzerine sigarayı bırakmıştı. 1952’de genç çift resmî yurt dışı seyahatinde iken Kral öldü. Prenses Elizabeth tahta geçti. Philip de Prince Consort (Refakatçi Prens) oldu. Kralın zevcesi kraliçe diye anılır; ama hükümdar kraliçenin kocasına kral denmez. Philip, 1951’de donanmadan ayrıldı. Devam etse, deniz kuvvetleri kumandanı olması çok muhtemeldi. Böylece Kraliçe'nin gölgesinde bir hayat başladı...   Delişmen Prens   Hâlbuki Philip, gölgede kalmaya uygun bir karakterde değildi. İlk zamanlar Kraliçe Victoria’nın eşi Prens Albert gibi zevcesini yönlendirmeye çalıştı. Ama İngiliz anayasasında Prens Consort’un siyasi rolü hiç yoktu. Ailesine kendi soy ismini vermek istedi; olmadı. Çok zor geçen çocukluk sebebiyle kendine itimadı güçlüydü. Sert ve katıydı. Ama o bir hükümdarın eşiydi. Buna rağmen Kraliçe, hiçbir zaman kocasını ezmedi. Bilakis onu onore etmeye itina etti. Bu sefer dışarıda bir sosyal hayat kurmaya çalıştı. Her perşembe arkadaşlarıyla toplanıp yemek yemesi, gazetecilerin hemen bir skandal kokusu almasına yol açtı. Prens’in gizli bir münasebeti olduğu dedikodusu yayıldı. Bunun üzerine Prens, ayağını denk almaya başladı. Bu sebeple evlilik hayatında pek bir kriz yaşanmadı. Prens, kendisine bir yer tayin etti. Burada iyi bir iş çıkardı. Utangaç, ama fikirlerini kendine saklamasını bilen dirayetli Kraliçe ile ahenkli bir hayat yaşadı. Kraliçe'nin sakin, kontrollü ve muhafazakâr yapısı, Philip’in delişmen karakterini dengeledi. İkisi de âşık olabilecek tabiatta değildi; ama mantık ile sevgi bir araya gelmişti. Kraliçe'nin işini kolaylaştırmaya çalıştı. Güçlü bir kadına nasıl eş olunur gösterdi. Ama müstakil şahsiyetini de muhafaza etti. 1960 ve 1964’te Andrew ve Edward dünyaya geldi. Kraliyet ailesi, tipik bir İngiliz ailesi görüntüsü veriyordu.  Prens’in annesi 1969’da İngiltere’ye getirildi ve Buckingham Sarayı’nda oğlunun yanında öldü. Annesinin acı ve fedakârlık üzerine kurulmuş hayat hikâyesi, Ortodoks doğan, sonra Anglikan mezhebine geçen oğluna çok tesir etti ve dinî inançlarını kuvvetlendirdi.   Monarşinin faydası kime?   Açık sözlülüğü ile tanınırdı. Bu da zaman zaman kendisini ve Kraliçe’yi müşkül vaziyette bırakırdı Mesela 1986’da Çin seyahatinde çekik gözlerle alakalı ifadeleri krize sebep oldu. Bu gafları, sadece başına buyruk görünmek istemesinden değil, sıkıcı ortamı renklendirmek için yaptığı söylenirdi. Ancak bu hâli, kibar ve ince zekâsını, ailesine olan bağlılığını, spor tutkusunu ve kraliyet ailesi mensubu olmayı büyük bir ciddiyetle ele almasını gölgede bırakırdı. Bambaşka kişiliklere sahip çocuklarını, icabında baskı yaparak kendisi gibi yetiştirmek isterdi. Oğlunu, Diana ile evlenmeye zorlamıştır. 1961’de ilk defa televizyona röportaj veren hanedan azasıdır. Modern fikirli Philip, monarşiyi popüler kılarak halkın gözünde sempati kazanmasını temin etmek istiyordu. Tahtını kaybeden bir ailenin mensubu olduğu için, monarşilerin itibarını kaybetmesinden korkuyordu. “Ah bilseler, monarşinin faydası soylulara değil, halkadır” derdi.   Benim tarzım bu   İngilizceden başka Almanca ve (Kraliçe gibi) Fransızca bilirdi. Sportmendi. Kriketten yüzmeye kadar pek çok sporu yapardı. Atlı araba sürmeye bayılırdı. Hayatı boyunca 22 bin resmî faaliyete katılmış, 5500 konuşma yapmıştır. 700’den fazla cemiyetin hâmisi veya reisidir. Gençlerin bir sahada muvaffak olmasının, başka sahalara da müspet tesiri olduğuna inanırdı. Bu sebeple gençlik ve spor kulüplerine, açık hava müsabakalarına çok ehemmiyet verdi. Edinburgh Dükü Kupası’nı kurdu. Arada sülün avına çıksa da, tabiat ve hayvan hakları müdafii idi. Üstlendiği rolün kendisini ikinci plana attığı, mücadeleci yapısı sebebiyle bulunduğu mevkinin hassasiyetleriyle zaman zaman ters düşen doğuştan bir liderdi. Hususi hayatı ile alakalı hiç konuşmazdı. Kraliçe’ye normal bir insan gibi davranabilen bu tek kişi, “Benim asıl işim Kraliçe'nin hüküm sürmesine yardımcı olmaktır. En iyi düşündüğüm şeyi yaptım. Bir anda değişemem. Benim tarzım bu” derdi. 103 yaşında ölen Gloucester Düşesi ve 101 yaşında ölen Ana Kraliçe Elizabeth’den sonra, 100 yıllık ömrüyle kraliyet ailesinin en uzun yaşayan üçüncü ferdidir. Hanedanın en uzun yaşayan erkek ferdi olduğu gibi, 74 senelik evliliği de bir rekordur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.