ACIKLI BİR HESAPLAŞMA: SULTAN BAYEZİD VE EMÎR TİMUR

A -
A +
 
Sultan I. Bayezid’in parlak başlayan, parlak devam eden hayatı, acı bir şekilde sona ermiştir...
 
Türkistan, İran, Irak ve Suriye’yi istila eden Emîr Timur, önünden kaçıp Sultan Bayezid’e sığınan iki hükümdarın, Karakoyunlu Yusuf ve Celayirli Ahmed’in kendisine gönderilmesini, Padişah’ın oğullarından birinin rehine verilmesini ve Doğu Anadolu’nun eski sahiplerine iadesini istedi.
Padişah, Oğuz töresine ve İslam misafirperverliğine aykırı gördüğü teklifi sertçe reddetti. Bu hadise, Timur’a harb bahanesi oldu. Bunu fırsat bilen eski Anadolu beyleri, gizlice kendisine sığınıp onu Padişah’a karşı kışkırttılar.
 
Askerlik mi, siyaset mi?
 
Yıldırım Sultan Bayezid, evvelce sınır ihtilafı sebebiyle ters düştüğü Memlüklerle bir ittifak kuramadı. Sultan Berkuk da galip gelirse kendi topraklarını fethedeceğinden korkarak Sultan Bayezid’e mesafeli durdu. Padişah, Timur’un Hind ve Çin’in fethi derdine düşüp, buraya bir daha dönmeyeceğini düşünüyordu.
Ancak Timur, 1400’de geri dönüp Anadolu’ya girdi. Sivas’ı alıp feci şekilde yağmalayarak Sultan Bayezid’e ders verdiğini zannetti. Ama hesaplı hareket ederek üzerine yürümedi. Timur’un etrafındakiler, Sultan Bayezid’in Allah yolundaki mücadelesine hayrandı. Timur bile, onun için “Büyük bir İslam mücahididir” demişti.
Sultan Bayezid’in gurura kapılarak, Timur’a lazım gelen ehemmiyeti vermemesi, askerliği derecesinde bir siyaset adamı olmadığını gösterir. Timur ile anlaşsaydı, belayı başından def edebilirdi. Ama onun gibi Avrupa müttefik kuvvetlerini bozguna uğratmış bir hükümdarın, bir başkasına tabi olması psikolojik olarak çok zordur.
Harb meclisinde bazıları, Sultan Bayezid’e düşmanın çok güçlü olduğundan bahsedip, meydan muharebesinden kaçınarak çete harbiyle düşmanın yıpratılmasını tavsiye etti. Düşman, er geç memleketi terke mecbur olacaktı.
Bazıları da ülkedeki tahribatını engellemek için düşmanın derhal imha edilmesi lazım geldiğini söyledi. Padişah, bu ikinci fikri kabul etti. İstanbul kuşatmasını kaldırarak düşmanın üzerine yürüdü.
 
Yolun sonu
 
Timur, hasmını dolaştırarak yordu. İki ordu 28 Temmuz 1402 tarihinde Ankara yakınlarındaki Çubuk ovasında karşılaştı. Yorgun ve susuz Osmanlı askerleri, aynı dili konuştukları, aynı din ve mezhepteki düşmanla isteksiz savaştılar.
İlk hamlede Osmanlı sipahileri ani bir hücumla düşmanı bozdular. Timur, ihtiyat birliklerini ve üzerinden bomba atılan 32 tane zırhlı fili öne sürdü. Ömründe fil görmemiş Osmanlı atları ürktü.
Tam o esnada Osmanlı ordusundaki Karatatarlar karşı tarafa geçti. Osmanlı ordusunun sol cenahı çöktü. Eski Anadolu beyliklerine mensup askerler de karşı taraftaki beylerini görünce, saf değiştirdiler.
Bu hıyanetler, Yıldırım Bayezid için felaket oldu. İlk defa kendi dehasında bir kumandan ile karşı karşıyaydı. Yakınları Padişah’a geri çekilmeyi teklif ettiler. Eğer düşman takip etmezse, bu, bir muvaffakiyet sayılırdı. Padişah, kabul etmedi.
Kötü neticeyi gören Şehzade Süleyman ve Şehzade Mehmed, askerlerini kurtarabilmek için babalarının tavsiyesiyle geri çekildi. Padişah’ın kayınbiraderi Sırp Kralı’nın birlikleri de büyük zayiat verip çekildi. Padişah’a, kaçmak için son fırsat olduğu söylendi. O ise dövüşüp şerefiyle ölmeyi tercih ettiği cevabını verdi.
 
Ne kazandı?
 
Muharebenin sonunda, elinde balta ile dövüşürken atının ayağının sürçmesiyle yere düşen Padişah, esir edildi. İki oğlu Mustafa ve Musa da esirler arasındaydı. Timur, Avrupa hükümdarlarına mektup gönderip, kendilerini yenen adamı esir almasıyla övündü. Sultan Bayezid'in 6 bin kilometre öteden gelen Timur’a karşı zafer kazanma imkânı çok düşüktü.
120 bin Osmanlı askerinin, Timur’un 300 bin askeriyle 15 saat boyunca savaştığı Ankara Muharebesi, Orta Çağ’ın en büyük meydan muharebesidir. Osmanlıların kayıpları hakkında kaynaklarda 15 bin ila 45 bin arasında çeşitli rakamlar verilir.
Hiçbir muharebede 6 binden fazla kayıp vermeyen Timur bile burada 40 bin kayıp verdi. Muharebe, İstanbul’un fethini 50 sene ve Anadolu birliğinin tekrar kurulmasını 100 sene geciktirdi. Timur’un ne kazandığı meçhuldür.
 
ACIKLI BİR HESAPLAŞMA: SULTAN BAYEZİD VE EMÎR TİMUR
Asıl felaket
 
Timur, esir hükümdara saygı gösterdi. Anadolu’da nereye gitse yanında götürdü. Kızlarından biri ile torununu evlendirerek akrabalık kurmak istedi. Bir yandan da Anadolu’yu eski beylerine geri verdi. Osmanlı hazinesi ve ordunun geçtiği şehirler yağmalandı. Bursa ve İznik ateşe verildi.
Asıl felaket, harbin kaybı değil; Padişah’ın esareti oldu. Geri çekilseydi, Timur’un Sakarya’yı geçebilmesi zordu. Timur çekilir çekilmez, Sultan Bayezid kayıpları telafi edip, birkaç senede eski hâle döndürebilirdi.
Amasya Valisi Şehzade Mehmed babasını kurtarmak için teşebbüste bulundu. Ancak Padişah’ın bulunduğu yerin altına tünel kazan adamları yakalandı. Timur, tedbirleri arttırdı. Padişah’ı kafese koyduğu, Sırp Prensesi zevcesine sakilik yaptırdığı gibi şeyler uydurmadır…
Sultan Bayezid, bu acıklı hâle 7 ay dayanabildi. Üzüntüden hastalandı. 3 Mart 1403’te Akşehir’de astım krizinden öldü. 42 yaşındaydı. Cenazesi Bursa’ya getirilerek kendi yaptırdığı caminin yanındaki türbesine defnedildi.
Bir rivayete göre Timur “Sizi serbest bıraksam, kargaşayı önleyip iktidarı ele alabilir misiniz?” diye sormuş; buna müsbet cevap verince telaşlanarak kendisini zehirlemiştir. Teessüründen yüzüğünün kaşındaki zehri içerek intihar ettiği rivayeti uydurmadır.
Timur, Osmanlı ordusunu imha edemedi. Rumeli’ye geçme fikrinden caydı. Şehzadeler arasındaki birkaç senelik mücadeleden sonra, işler tekrar yoluna girdi. Osmanlı Devleti öyle güçlü esaslar üzerine kurulmuştu ki, üzerinden bu silindir geçtikten sonra 50 senede İstanbul’u fethedip bir imparatorluk hâlini aldı.
 
 
Çal çoban çal!
 
Sultan Bayezid’in ilk zevcesi Germiyanoğlu Süleyman Bey’in kızı Devlet Hatun’dur. Bu hanım, anne cihetiyle Mevlâna Celaleddin Rumî’nin torunudur. Padişah’ın siyasi mahiyette başka evlilikleri de vardır. Süleyman, İsa, Mehmed, Ertuğrul, Musa, Mustafa, İbrahim ve Kasım Çelebi adında 8 oğlu olmuştur.
İbrahim ve Ertuğrul babasının sağlığında ölmüştür. Muhtemelen Sivas müdafaasında öldürülen Ertuğrul’un ölümüne o kadar üzülmüştür ki, Bursa kırlığında gezerken, bir çobanın hazin kaval sesini işince, “Çal çoban çal! Sivas gibi bir kalen mi düştü? Ertuğrul gibi bir oğlun mu öldü?” dediği meşhurdur. Bu büyük teessür, Padişah’ın sonraki hareketlerinde âmil olmuştur.
Altı kızından Hundi Hatun, Buharalı âlim ve veli Mehmed Şemseddin ile evlenmiştir. “Emir Sultan” diye bilinen bu şeyh, kayınpederinin de yakın müşaviri idi. Tahta çıktığında ona kılıç kuşatmıştır. Türbesi Bursa’da meşhur ziyaretgâhtır.
Sultan Bayezid, kırmızı ve sarıya çalan beyaz yuvarlak yüzlüydü. Burnu kavisli idi. Baba ve dedesi gibi Horasani sarık sarar; Bursa kumaşından kadife çiçekli kaftan giyerdi.
Onun zamanında zenginlik arttığından, dinin vakarını ve devletin izzetini göstermek için debdebeli yaşardı. Bu, dedikoduyu mucip olmuştur. Hâlbuki devletin parasını harcamakta çok hassastı. Ankara Harbi evvelinde hazinedeki parayı teşvik için askere dağıtması söylendiğinde, kabul etmemişti.
 
 
Emniyet ve adalet
 
Muasırı olan Mısırlı Arap tarihçisi âlim İbni Hacer der ki: “Yeryüzündeki hükümdarların en iyisidir. İlmi ve âlimleri sever. Derdi olan birisi, rahatça bunu kendisine arz edebilir. Ülkesinde emniyet öyledir ki, bir kimse tek başına yanında mallarıyla hiç kimsenin taarruzuna uğramadan seyahat edebilir.”
Osmanlı tarihçisi Ahmedî der ki: “Baba ve dedesi gibi adil ve olgundu. İlim ehlini severdi. Dindarları hoş tutardı. Sayesinde Anadolu ve Rumeli’de mamur olmayan yer kalmadı. İbadetine devam ederdi. İçki içmez, çalgı bile dinlemezdi.” Nişancı Mehmed Paşa, Şükrullah Efendi gibi tarihçiler de benzer şeyler söyler.
Ankara mağlubiyeti millî vicdanlarda öyle teessür meydana getirmiştir ki, bunun mesulü olarak zevcesi Sırp Prensesi veya vezir Çandarlı Ali Paşa görülmüş; bunların Padişah’ı eğlenceye alıştırdığı ithamı yapılmıştır. Padişah’ın evvelce eğlenceye düşkün olduğu, ama sonradan vazgeçtiği de bazı kroniklerde yazılıdır.
                 ***
Kurban Bayramı herkese kutlu olsun. İnsanlığa hayırlar getirsin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.