Tarihi belli olmayan seçimin yörüngesine girdik...

A -
A +

Haziran ayına büyük bir hızla girdik. Önce beklenenden daha düşük açıklanan enflasyon, diğer taraftan yükselen döviz kurları ve faiz tartışmaları derken, enflasyona endeksli tahvillere ait bilmece de devam ediyor...

Neredeyse gün aşırı bir başka şehirde, ayda en az bir kere de Ankara'ya gittiğim için sadece İstanbul'un değil, diğer şehirlerin de nabzını tutabiliyorum. Herhangi bir filtreden geçirmeden gözlemlerimi anlatayım:

İhracatçı sektörlerin ayakta kaldığını ve düşük faiz yüksek kur sayesinde kâr ettiğini Bakan Nurettin Nebati'den duyduk geçenlerde. Verdiği bilgi %100 doğru, pazar ve maliyet sorunları yaşasa da ihracatın yola devam ettiği aşikâr. Tasarruf açığı yaşayan ülkeye yabancı misafirler sayesinde para geliyor, yetmediği yerde Merkez Bankası'nın hem TL hem de döviz olarak müdahale ettiğini biliyoruz. Ancak herkes seçimlerin ne zaman olacağını merak ediyor.

Nereye gitsem, "Kasım mı mayıs mı" diye soruluyor. Açıkçası bunu benim bilmem mümkün değil. Sadece bazı çevrelerde kulak kabartıyorum, insanların ne dediğine bakıyorum. Açıkçası kimse bir şey bilmiyor. Bu arada Cumhur İttifakı'nın adayı belli ama hâlâ diğer taraftan bir açıklama yok. Büyük ihtimalle uzlaşma da yok. Ekonomik sorunların çözümü için vatandaşların önemli bir kısmı, şu ana kadar aday olduğunu ima edenlere kuşkuyla yaklaşıyor.

Diğer taraftan enflasyon, hayat pahalılığı, üretim maliyetleri, vergi ve dış ticaret rejimi gibi önemli konularda tatmin edici bir ilerleme kaydedilemedi desem yanlış olmaz. Enflasyon çok yüksek, hayat pahalılığı tahammül sınırlarını zorluyor, vergi oranları üzerindeki manevralar takip edilemiyor, dış ticaret rejiminin neyi kolaylaştırıp neyi zorlaştırdığına dair büyük bir akıl karışıklığı var. Kısa vadeli çözümler uzun vadeli sorunlar oluşturuyor. Tek merkezden koordinasyon yapılması gerekirken, bir sektör için bulunan çözüm diğerinin ipini çekiyor, enflasyonu düşürmek için bulunan acil çözümler üreticinin üretmekten vazgeçmesi riskini taşıyor...

Çözüm önerileri kısıtlanmamalı...

Tüm bunlar başka ülkelerde de yaşanıyor. Ancak bu şartların uzunca yaşandığı ülkeler AB ülkeleri ya da Kuzey Amerika değil elbette. Sürekli seçim ve gerginlik atmosferinde olan ülkelerde yaşanıyor bu acele ya da panik hâller. Bu sakin olmayan ortamda bürokratlara sürekli "çözüm üretin" denip, zaman kısıtı konduğunda maalesef "parlak" görülen çözümler geleceği karartabiliyor.

Peki ne yapmak lazım? İsteyen istediği kadar kızsın, bürokraside çözüm üretecek liyakatte insanların var olduğuna inanıyorum. Sadece "çözüm üret ama şuralara dokunma" dendiği zaman kısıtlar içinde reçeteler yazılıyor. Hâlbuki iktisat alternatifler bilimidir. "Piyasa ekonomisini seviyoruz ama" diyerek bir yere varamayız. Buradan hareketle kuvvetli bir bankacılık sektörümüz, güçlü ihracatçılarımız ve vatandaşımızın büyük sabrı var iken, acele değil üzerinde ciddi şekilde çalışılmış, gelecekte bizi sıkıntıya sokmayacak, bazı grup ve kişilerin değil toplumun menfaatine yarayacak, rekabet ortamını bozmayacak öneriler geliştirmek lazım.

Bu önerimi firmalar için de tekrar edebilirim. Patronların kendi menfaatlerine dokunan çözüm önerilerinden hoşlanmadığını gördük. Organizasyon şemasından tedarikçi seçimlerine, personel seçiminden pazar davranışlarına kadar dayatmacı işler yapan patronlara karşı direnen personelin işten çıkarıldığı ya da etkisiz hâle getirildiği sayısız örnek var. Yani iş hayatımız, sosyal hayatımız ve siyasetimiz birbirinden farklı değil.

Sözün özü: Sorunların çözümü için önce sorunun var olduğunu samimi bir şekilde kabul etmek lazım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.