Tercihler istikbalimizi belirler...

A -
A +
Bu bayram evdeyiz ama geçmiş bayramlardan size aktaracağım önemli bir analizim var. Birkaç yıl önce, aracımı yenilemek için kenara ayırdığım parayı çocuklarımla tatilde harcamak gibi bir deliliğe imza atmıştım. Tabii ki pandemiden önce. Bunun iki sebebi vardı:
- Satmak istediğim arabama çok düşük fiyat vermişlerdi.
- Yeni arabayı almak için elimdeki para zaten yetmiyordu.
Düşündüm ve karar verdim. Çocukları Bask Bölgesine götürecektim. Ben onların yaşındayken terör ve anarşi yuvası olan bölge bugün sanat, gastronomi, spor, sağlık ve kültürün merkezi hâline geldiği için seçtim aslında. Bir müzeyle bir bölgenin talihi ve ekonomisi nasıl değişmiş, onu göstermek istedim... Araba her zaman alınır ama böyle bir anıyı her zaman yaşamak mümkün olmaz. İyi ki yapmışız bu geziyi, avro 5 TL iken mümkün olan bugün 17,5 TL olunca yapılması imkânsız hâle geldi.
Çok iyi hatırlıyorum 2000'li yılların başında Bilbao'daki Guggenheim Müzesi'nin mimarı olan Frank Gehry İstanbul'a gelmiş ve TRT'nin Tepebaşı'ndaki binasının yerine muazzam bir eser koyacağını açıklamıştı. Daha önce TİM'in davetlisi olarak İstanbul'a gelmiş olan Gehry'nin sıkı bir takipçisi olduğum için epey heyecanlanmıştım. Çünkü sadece bir müzenin içindekilerle değil, müzenin binasıyla da bir şehre ve bölgeye fark getirilebileceğini kanıtlamıştı. Yani sadece bir mimar değil aynı zamanda bir aktivist ve düşünür olarak değerlendirilebilir Gehry.  
Gerçekten de Bilbao Havalimanından şehre doğru yol alırken, aracın şoförü "sağınıza bakın" deyince, oldukça heyecan verici bir manzarayla karşılaşmıştık. İçindeki tablolar ve sanat eserlerine daha sıra gelmeden bir şehrin çehresini, hatta politik duruşunu değiştiren bir bina vardı karşımızda. Oluşturduğu etkiye "Bilbao etkisi" ismi verilmiş bugün. Yani kişi başına düşen Millî Gelirin yerlerde süründüğü bir bölgeyi kalkındırmanın metodunun; bina dikmekle değil, yüksek tasarım ürünü bir müzeyle olabileceği bu örnekle tüm dünyaya anlatılmış...
Toplamda 84 milyon avroya mal olan müzenin başa baş seviyesine gelmesi çok uzun sürmemiş. Müzenin ziyaretçilerinin %70'i yabancı. İçinde ayrıca Michelin kıvamında bir restoran var. Müzeye ayrı bir hava ve gizem katıyordu. Çocukları tecrübe etsinler diye götürdüğüm bu restoranda Türk Şef adaylarıyla karşılaşmak beni memnun etmişti açıkçası. Ülkemizde de Türk yemeklerinden ne gibi harikalar oluşturduğunu tecrübe ettiğim için, Michelin Yıldızlı Restoranlarımızın ekonomiye katkısı konusunda heyecanlıyım diyebilirim. Geçenlerde bu gelişmenin önemini Uluslararası Gastronomi Zirvesinde dinleyicilere aktardım... 
 
 
Sanat ve kültür aynı zamanda panzehirdir...
 
Müzeye geri döneyim: Guggenheim Müzesi'ndeki tablolar insanı sıkmayan ama ciddi bir güvenlik ağıyla korunuyor. Dokunmaya ve yaklaşmaya yeltenen önce nazikçe uyarılıyor. Sonra nezaketi elden bırakmadan kolunuza giriyorlar. Elbette tabloların yanında birçok başka tasarım ve sanat eseri var. Tabloların bulunduğu ilk galeride bizi Morandi'nin eserleri karşıladı. Nispeten yeni dönem ressamlarından olan Morandi'nin sayamayacağım kadar çok eserinin yanında, 15. ve 16. yüzyıla ait ressamların da eserleri bulunuyordu. 
Ekonomist olduğum için tablolar ve diğer eserlerin değerinin yarım milyar avro civarında olduğunu söyleyebilirim. Böyle bir gezintiden sonra adam başı 110 avroluk bir yemek için "pahalı" denemiyor. Sadece "tecrübe" denebiliyor. Hele ki 14 tabaklık bir gezintiye çıkmışsanız. TL olarak bakarsak tabii ki şu an çok pahalı. Tam 4 yıl önce, bu riske girmek mümkündü. Şimdi değil. 
Merkezde yaşayan 350.000 kişi var ama, etrafıyla beraber 1 milyon nüfusa ulaşan Bilbao, 35-40 bin dolarlık kişi başına düşen Millî Gelir ile AB ortalamasının %30 üzerinde. Milyar dolarlık sanat eserleri ve tabloların yakışacağı bir yer olmuş açıkçası. Kaldığımız otel Guggenheim Müzesi'nin hemen karşısındaki Grand Hotel Domini, lobisinde bile sanat eserleri ve tasarımlar sergilenen bir güzellikteydi. Yani tabloların hepsi müzakereye açık şekilde sergileniyor. Eserlerin sahipleri bir gün karşı kaldırımda bulunan tasarım harikasının içinde olmayı düşünüyor besbelli. Kim istemez ki?
Özetle, Bilbao'dan San Sebastian'a hatta Fransa'daki Biarritz'e kadar Bask Bölgesinin kalkınması Guggenheim Müzesi sayesinde olmuş gözüküyor. Dört yıl önce gözümle gördüm inandım. 
Birçok uluslararası zirvenin bu bölgede yapılması bir rastlantı değil. Çetin mücadelelere, terör olaylarına, kıyımlara ve başkaldırmalara sahne olmuş bir bölgenin sanat ile kalkınmışlığını herkesin görmesi lazım. Her şey tercih meselesi aslında. Tercihler istikbalimizi belirliyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.