Teröristler kime hizmet eder!

A -
A +

Türkiye’yi kana bulayan, asker, polis, sivil, kadın, erkek, çocuk, Kürt, Türk, Arap ayrımı gözetmeden çok sayıda insanımızın canına kasteden teröristler neyi amaçlıyor olabilir?

PKK bu şekilde Kürtlerin haklarını savunduğunu mu zannediyor? Kadın, çocuk ayrımı gözetmeden ve Kürtleri de öldürerek Kürtlerin haklarını savunmak mümkün mü?
Eğer Suriye’nin kuzeyinde yapmak istedikleri gibi, Türkiye topraklarının bir kısmını koparıp bir PKK devleti kurmak istiyorlarsa bunu başaramayacaklarını görmüyorlar mı? Türkiye devleti buna izin vermeyeceği gibi, PKK despotizmi altında yaşamak istemeyen Kürtlerin de buna destek olmayacağını biliyorlar aslında. Türkiye’nin, sınırlarının ötesinde bir Kürt devletiyle değil, asıl olarak terörist PKK’nın kurmaya çalıştığı devletle sorunu olduğunu da biliyorlar. Irak’ın kuzeyinde Barzani önderliğinde oluşturulan özerk yönetim Ankara için bir sorun oluşturmuyor. Hatta Barzani yönetimiyle gerek ekonomik gerekse siyasi alanda çok iyi ilişkilere sahip olması Türkiye’nin Kürtlerle sorunu olmadığını gösteriyor.
Peki, hangi Kürtlerle sorunu var Türkiye’nin?
Yerli olmayan Kürtlerle sorunu var…
Kendisini, Kürt halkının değil, Türkiye’nin ve bölgenin kendi çıkarları doğrultusunda dizayn edilmesini isteyen küresel aktörlerin hizmetine sunanlarla sorunu var.
Kürt halkının haklarını savunma iddiasıyla yola çıkıp işi onları öldürmeye vardıranlarla sorunu var.
Hükümetin Kürt sorununun çözümü konusunda attığı adımlardan rahatsız olup, “böyle giderse Kürtler üzerindeki otoritemi kaybedeceğim” endişesiyle bölge halkı üzerinde tasallut kurmak isteyenlerle sorunu var.
Bu tür Kürtlerle Türkiye’nin Kürt vatandaşlarının da sorunu var zaten…
Bu türden, yerli olmayan, kökleri ve ipleri dışarıda olan ve Orta Doğu’yu karıştırmak isteyen küresel güçlerin oyuncağı olan bütün herkesle sorunu var Türkiye’nin…
Bunların Türk, Kürt ya da Arap kökenli olması veya PKK/PYD, FETÖ/PDY ya da DAEŞ örgütüne mensup olması fark etmiyor. Sırtını dışarılarda bir yerlere dayamak suretiyle bilerek, isteyerek veya bilmeden onların taşeronluğunu yaparak ülkemizin huzuruna kasteden, insanını katleden, Türkiye’yi yolundan çevirmeye çalışan bütün teröristleri ve niyetlerini çok iyi tanıyor halkımız.
Bunların yaptıkları katliamlarla kimlere hizmet ettiklerini de çok iyi biliyor.
PKK’nın yaptığı bu eylemlerle derdinin Kürtlerin hakkını savunmak olmadığını Kürt vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu çok açık bir şekilde görüyor. Şimdi bunu görmeyen Kürtlere de bu oyunun anlatılması çok büyük önem taşıyor. Türkiye, Türk’üyle, Kürt’üyle ve diğer halklarıyla bir bütün olarak küresel bir aktör olma yolunda ilerleyebilmek için Kürt sorununu çözme konusunda önemli adımlar atmışken, kimlerin bundan rahatsız olup PKK’yı yeniden Türkiye’ye saldırmaya teşvik ettiğini herkesin anlaması gerekiyor. ABD’nin ayartmasıyla, Suriye’nin kuzeyinde Kamışlı’dan Afrin’e kadar uzanan bölgede bir devlet kurabileceği ve bunu Türkiye topraklarına uzatabileceği illüzyonuna inanıp Ankara ile uzlaşma arayışlarını terk eden PKK’nın bu tavrıyla başta Sur, Cizre ve Nusaybin olmak üzere Türkiye’de yaşanan yüzlerce ölümden nasıl sorumlu olduğunu da herkesin görmesi gerekiyor.
Artık açık bir şekilde görülüyor ki, ABD ve diğer bazı Batılı ülkelerdeki birtakım maceracı/müdahaleci çevrelerin de desteğiyle PKK/PYD kendi devletini kurmaya çalışıyor, Kürtlerin haklarını falan düşündüğü yok…
Bu amacına ulaşmak için oluşturduğu çatışma ve kaos ortamında ne kadar insanın hayatını kaybettiği ve bunların ne kadarının Kürt olduğunun da ne PKK ne de onu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirenler için hiçbir önemi yok.
            ***
Peki, ne yapmak gerekiyor Türkiye’nin ve bölgenin huzurunu ve refahını hedef alan bu şer lobisi karşısında?
Öncelikle PKK’nın geldiğimiz noktada kimlerin oyuncağı hâline geldiğinin, özellikle onun Kürt halkının haklarını savunan bir örgüt olduğunu zannedip ona sempati duyan Kürtlere anlatılması gerekiyor. Kürtlerin büyük bir çoğunluğu zaten son bir yıldır yaşanan gelişmelerle birlikte bunu anladı, ancak PKK ve sivil uzantılarının yoğun propagandasına maruz kaldığı için hâlâ bu gerçeği görmeyen insanların varlığı bu konuda daha çok çaba sarf edilmesi gerektiğini gösteriyor. Aynı çalışmanın DAEŞ ve FETÖ tabanına yönelik olarak da yapılması ve bu örgütlerin gerçekte kimlere hizmet ettiklerinin yoğun bir şekilde anlatılması gerekiyor.
İkinci olarak PKK, FETÖ ve DAEŞ terör örgütlerinin muhtemel yeni saldırılarına karşı güvenlik tedbirlerinin artırılması gerekiyor. Türkiye’nin aynı anda bu kadar örgütün yoğun saldırısına maruz kalması tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Bundan dolayı devletin milletiyle birlikte topyekûn olarak bu saldırıya karşı koyması gerekiyor. Bu çerçevede halkın da terör saldırıları konusunda teyakkuz hâlinde olması ve gördüğü şüpheli durumları güvenlik güçlerine bildirmesi önemlidir. 15 Temmuz darbe girişiminin de milletin kararlı duruşu sayesinde atlatıldığı düşünülürse, milletin bu terörist tehditler konusunda desteğinin sürmesi büyük önem arz ediyor.
Üçüncü olarak, Türkiye’nin söz konusu bu terörist örgütlere yönelik dış desteği kesmesi gerekiyor. Bu konuda Ankara’nın her türlü diplomatik araçları kullanması, gerekirse ittifak ilişkilerini gözden geçirmesi ve Cerablus operasyonu örneğinde görüldüğü gibi, gerektiğinde sınır ötesi askerî operasyonlar yapması da oldukça önemlidir.
Dördüncü olarak, terör saldırılarında hayatını kaybeden Türkiye’nin şehitlerine ve gazilerine sahip çıkması, onları gerçek anlamda baş tacı etmesi en önemli husustur. Unutmamalıyız ki, “şehitler tepesinin boş kalmaması” ve sürekli “bekleyen birilerinin olması” vatanımızın ve milletimizin bekasının yegâne güvencesidir.(*)
Başta Cizre şehitleri olmak üzere, bu terör örgütlerinin saldırılarında hayatını kaybeden bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
.....
 (*) Şiirine atıfta bulunduğumuz Arif Nihat Asya’yı da rahmetle anıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.