ABD’ye yaslanma zamanı artık geçti!

A -
A +
Avrupa’daki Trump fırtınasının yol açtığı şokun etkisiyle Merkel’in ağzından tam olarak şu cümleler döküldü: “Başkalarına tam olarak güvenebileceğimiz zamanlar biraz geçti. Son günlerde bunu tecrübe ettim... Biz Avrupalılar kendi geleceğimizi kendimiz belirlemeliyiz.”
Diğer Avrupalıların bu konuda ne düşündüğü bilinmez, ancak ABD ile Avrupa arasında Soğuk Savaş döneminden beri kurulan güvenlik ortaklığı düşünüldüğünde Avrupa ve dünya politikası açısından bu sözler çok önemli bir kırılmaya işaret ediyor. Dünyanın en büyük dördüncü ekonomisine sahip olan Almanya’yı 12 yıldır yöneten bir başbakan yeni Amerikan başkanıyla NATO ve G-7 zirveleri çerçevesinde yaptığı görüşmeler sonrasında böyle bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyor.
Açıkça, “artık bu başkan tarafından yönetilen Amerika’ya güvenemeyiz, kendi başımızın çaresine bakalım” anlamına gelen bu sözler ABD ve Avrupa’da geniş yankı buldu. Amerika’daki Trump muhalifleri Merkel’in bu açıklamalarını, Trump’ın ABD’nin geleneksel ittifak ağlarını tahrip ettiği eleştirileriyle iç siyasi kavganın aracı olarak kullanırken, Trump ve ekibinin bu sözlere nasıl tepki vereceği merak konusu.
Merkel’in “biz Avrupalılar kendi başımızın çaresine bakalım” derken hangi Avrupalıları kastettiği de ayrı bir mesele...
Brexit ile birlikte Avrupa Birliği’nden ayrılma yolunu seçen İngiltere’yi kastetmediği açık. Rusya karşısında duydukları endişe nedeniyle geleneksel olarak güvenlik konularında ABD ile birlikte hareket etmeyi tercih eden Doğu Avrupalı AB üyelerinin ise Merkel’in “biz Avrupalılar” tanımına ne kadar uydukları da soru işareti. ABD ile Merkel’in Avrupası arasındaki ayrışmada bu ülkelerin ABD’yi tercih edeceklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Polonya, Macaristan ve Çekya’nın zaten uzun zamandır Almanya orijinli Avrupa Birliği müdahalelerinden rahatsız olduğu biliniyor.
Aslında Almanya’nın kendisi de Rusya’nın saldırgan politikaları karşısında Washington’un desteğine muhtaç. Soğuk Savaş sonrasında Avrupa merkezli bir güvenlik yapılanması oluşturulması konusunda yaşadıkları görüş ayrılıkları hatırlanırsa, “kendi başlarının çaresine bakma” konusunda pek başarılı olamayacakları ihtimalinin altını çizmek gerekir. Ancak Merkel’in açıklamaları, Almanya’nın Avrupa Birliği çatısı altında işleyen bir ortak güvenlik mekanizması geliştirilmesi konusunda yeniden faaliyetlerini yoğunlaştıracağı anlamına da gelebilir. Bu durumda NATO’ya alternatif bir Avrupa askerî gücü ve ABD’nin Avrupa güvenliğindeki rolünün geleceğine dair tartışmalar yeniden alevlenebilir. Doğu Avrupalı AB üyelerinin bu tartışmalarda nasıl bir pozisyon alacakları ise merak edilmeye değer.
Berlin-Washington ilişkilerinde gelinen noktanın Almanya’nın dış politikasını nasıl etkileyeceği de oldukça önemli.
Bugüne kadar sırtını ABD’ye yaslayarak bir yandan kendi ekonomik kalkınmasına odaklanan ve diğer yandan kendisine yakın coğrafyada nüfuz alanı oluşturmaya çalışan Almanya’nın artık kendi güvenliği için daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalacak olması hareket alanını sınırlandıracaktır. ABD’nin desteğini eskisi kadar arkasında hissetmemesi ayrıca Berlin’in Rusya karşısında daha tavizkâr bir politika izlemesi sonucunu doğuracaktır.
Trump şokunun Almanya’nın Türkiye konusundaki müdahaleci politikasını değiştirmesine etki edip etmeyeceğini ise zaman gösterecek. Geçen yüzyılın başındaki Osmanlı-Almanya ilişkisine benzer şekilde Türkiye’nin iç ve dış politikası üzerinde nüfuz kurmaya çalışan Almanya bu tutumuyla iki ülke ilişkilerinin iyice bozulmasına yol açtı.
Şimdi ciddi şekilde ABD’nin baskısını üzerinde hisseden, Rusya karşısında kendisini güvende hissetmeyen ve Brexit sonrasında Avrupa Birliği’ni bir arada tutma konusunda önemli meydan okumalarla karşı karşıya kalan Merkel hükûmetinin Türkiye politikasını gözden geçirme vakti geldi. Zira kendi ayakları yere sağlam basmazken başka ülkelerle uğraşmanın maliyeti Berlin için çok daha yüksek olacaktır.
Müdahale ve manipülasyonlara devam edip Ankara ile gergin ilişkilere sahip olmak yerine, karşılıklı egemenliğe saygı ve iş birliği temelli bir ilişkiye yönelmesi Almanya’nın en azından Türkiye cephesinde rahat nefes almasını sağlayacaktır.
Berlin, Türkiye konusundaki yanlış politikalarını düzeltip iş birliğine yönelmeye karar verse bile, Almanya’daki Türkiye düşmanı lobinin bu tavır değişikliğine nasıl tepki vereceği ise başka bir mesele...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.