Rusya ve İran’ın PKK sorunu

A -
A +
Bir önceki yazıda Avrupa ve Amerika’nın PKK/YPG politikasının uluslararası terörizmle mücadele açısından nasıl sorun oluşturduğuna ve Türkiye ile bu ülkelerin arasının bozulmasında ne tür etkileri olduğuna değinmiştik.
Rusya ve İran’ın PKK politikasının da aynı Batılı ülkeler gibi çok sorunlu olduğunu ifade etmek gerekir.
Onların PKK konusuna yaklaşımlarının da teröre karşı uluslararası dayanışma yerine çıkar eksenli olduğu görülüyor. Hatta Tahran açısından bakıldığında, PKK terörünün zaman zaman kendisini hedef aldığını ve nihai olarak hedefine ulaşmak için İran’ın toprak bütünlüğüne de kastedeceğini bile bile bu örgüte dolaylı destek veren bir politika izlemesi anlaşılması kolay bir tutum değil.
Amerikan yönetimi Suriye topraklarında geniş bir PKK/YPG bölgesi inşa ederken Tahran’ın bu gelişmeden aslında iki açıdan çok büyük rahatsızlık duyması gerekiyor.
Birincisi, bu PKK hâkimiyetindeki bölgenin Suriye Kürtlerinin yaşadığı bölgenin çok ötesine uzanarak ülkenin en büyük petrol bölgelerini de kapsaması İran’ın müttefiki Şam yönetimi açısından kabul edilebilir bir durum değil. Nitekim geçen hafta içerisinde Deyr ez-Zor bölgesindeki petrol sahasını elinde tutan PKK/YPG’ye yönelik İranlı milislerin de destek verdiği saldırı bunun açık göstergesiydi. Bu saldırı nedeniyle sadece Esad yönetimi değil İran da doğrudan ABD ile karşı karşıya geldi ve Amerikan güçlerinin karşı saldırısında çok sayıda İran destekli milisin öldüğü de söyleniyor.
İkinci olarak, eğer Tahran yönetimi, ABD’nin Suriye’de inşa etmeye çalıştığı “PKK ordusunu” sadece Türkiye üzerine baskı oluşturmak niyetiyle kurduğunu düşünüyorsa ciddi bir yanılgı içerisindedir. Zira Trump yönetiminin Orta Doğu’daki öncelikli düşmanı olarak İran’ı açıkladığını herkes biliyor. Bu konuda Washington’un İsrail ile aynı çizgide olduğu da biliniyor.
Bu şekilde, PKK üzerinden Suriye’de sınırlandırılmaya çalışılan İran’ın bir taraftan da kendi ülkesine yönelecek yeni baskı politikalarında da bu örgütü artık daha fazla karşısında görme ihtimali artarken Türkiye’nin Afrin’deki PKK/YPG varlığına yönelik mücadelesi karşısında çatlak sesler çıkarması kendi güvenliği açısından da tezat teşkil ediyor.
Tahran’ın, Zeytin Dalı Harekâtı’nın hedefinin Türkiye’nin Suriye’de kendisi için bir nüfuz alanı oluşturmak değil de ABD güdümünde bir PKK devleti oluşturulmasının engellenmesi olduğunu görmesi için ABD ile PKK arasındaki ilişkinin daha hangi düzeye gelmesi gerekiyor?
Yoksa Hamaney/Ruhani yönetimi, Washington’un 2019 yılı için PKK/YPG’ye savunma bütçesinden ayırdığı 550 milyon doların gerçekten DEAŞ’a karşı mücadele maksatlı olduğuna inanıyor mu?
İran, PKK/YPG karşısında kendi ülkesinin Türkiye kadar yakın tehdit altında olmadığını düşündüğü için bu sorunu erteleme eğiliminde görünüyor olabilir, ancak Amerikan yönetiminin YPG/SDG politikası şimdiden Tahran’ın Suriye topraklarının önemli bir kısmında nüfuzunu kaybetmesine yol açtı ve sıra kendi ülkesine geliyor.
Rusya’ya gelince, Moskova’nın PKK konusunda çoğu zaman Batılı ülkelerden daha toleranslı bir politika izlediği görüldü. Bu örgütü terör örgütü olarak tanımaya yanaşmayan Rusya, PKK’nın ülkesinde faaliyet göstermesine göz yumarken PYD’nin Moskova’da temsilcilik açmasına izin verdi.
Suriye iç savaşı sırasında PKK/YPG’nin giderek açık bir şekilde ABD’ye yaslandığını ve bu şekilde ülke topraklarının önemli bir bölümünü kontrol ettiğini görmesine rağmen Moskova’nın bu örgüte yönelik “sempatisi” uzun süre sona ermemiş ve kapıyı her zaman açık tutmak istemiştir. Ülkenin en önemli petrol bölgelerini ele geçirerek Suriye’nin yeniden inşası konusunda çok ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarını kontrol etmesine rağmen Rusya’nın PKK/YPG’ye yönelik politikası yeterince netleşmemiştir.
Türkiye’nin Afrin’e yönelik müdahalesine hava sahasını açarak “destek vermesi” sonrasında PKK/YPG tarafından ihanetle suçlanması Moskova ile bu örgüt arasında artık bir yol ayrımına gelindiği görüntüsü oluştursa da, Rusya-Esad güçlerinin kontrolü altındaki bölgeden örgütün Afrin’e silah ve terörist takviyesi yapmasına izin verilmesi Moskova’nın hâlâ PKK/YPG’ye kapıyı açık tutmak istediğinin göstergesidir.
Görüldüğü gibi, Batılı ülkeler gibi Rusya ve İran da PKK/YPG’yi bir terör örgütü olarak değil, gerektiğinde kendi çıkarları doğrultusunda kullanılabilecek bir “araç” olarak da görmeye devam ediyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.