NATO’nun “sorunlu çocuğu” kim?

A -
A +
Londra’daki zirve vesilesiyle gerek dünya basınında gerekse Türk medyasında NATO ile ilgili çok sayıda haber ve analiz yayınlandı. Neredeyse bütün yayınların ortak vurgusu NATO’nun önemli sorunların gölgesinde böyle bir zirveyi gerçekleştirdiği yönünde.
Önemli üyelerden biri olan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un zirve öncesinde “NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiği” yönündeki açıklaması İttifak çevrelerinde büyük bir şok etkisine yol açarken sorunların ne kadar derin olduğunu gösterdi.
Bunun yanında Türkiye ile ABD arasında YPG/PKK terör örgütü üzerinden yaşanan sorunların NATO savunma planlarının bloke edilmesine varacak şekilde İttifak’ı etkilemesi bir başka soruna işaret ediyor.
Türkiye aynı meselede sadece ABD ile değil, aynı zamanda Avrupalı NATO üyeleriyle de sorun yaşıyor. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Fransa Cumhurbaşkanı Macron arasında yaşanan son tartışma gösterdi ki, Avrupa’da en fazla Fransa YPG/PKK’nın hamiliğine soyunmuş.
Bunun yanında ABD ile sorun yaşayan tek NATO üyesi de Türkiye değil kuşkusuz.
Berlin ile Washington arasında Rusya ile enerji iş birliği üzerinden yaşanan kriz derinleşirken, NATO savunmasına yetersiz katkısı konusunda ABD’nin Almanya’ya yönelik eleştirileri de devam ediyor.
Berlin’in Baltık Denizi altından inşa ettiği ikinci bir doğalgaz boru hattı ile NATO’nun Doğu Avrupalı üyelerini bypass edip kendi ülkesini doğalgaz dağıtım merkezi hâline getirme yönündeki çabaları Washington tarafından yaptırım tehdidiyle engellenmeye çalışılıyor. ABD, Almanya’nın bu şekilde davranarak saldırgan politikalar izleyen Rusya’yı cesaretlendirdiğini ve bu ülkeye karşı uygulanan yaptırımları etkisiz hâle getirdiğini savunuyor.
Polonya ve Baltık devletleri de Almanya’ya bu konuda çok öfkeliler. Rusya saldırganlığının Gürcistan ve Ukrayna’nın ardından kendilerini de hedef alacağından endişe duyan bu ülkeler NATO çatısı altındaki müttefikleri Almanya’nın bu endişeleri görmezden gelmesinden dolayı çok rahatsızlar.
Berlin’in bu tavrı Doğu Avrupa ülkelerinin güvenlik meselelerinde neden Almanya’ya değil de ABD’ye yakın durduklarını da açıklıyor. Bu ülkelerin Rusya karşısında hissettikleri tedirginlik, “Artık NATO’nun bir anlamı kaldı mı?” sorusunun onlar için cevabını da veriyor:
Evet, Polonya, Baltık Devletleri ve Çekya gibi ülkeler için NATO hâlen daha çok önemli bir örgüt ve onlar “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” diyenlerden de, Rusya ile iş birliği yapanlardan da çok rahatsızlar. Fransa ve Almanya’nın tavırlarından dolayı bu ülkeler NATO’yu Amerika ile eş değer görüyorlar aslında. Onlar için NATO demek, Rusya tehdidi karşısında ABD’nin desteği demek.
NATO dayanışması konusunda hayal kırıklığına sahip olan sadece bu ülkeler değil kuşkusuz. Türkiye de, kendi güvenliğine yönelik en büyük tehdit olan terörle mücadele konusunda NATO çatısı altındaki müttefiklerinin çoğunun desteğine sahip olamadı. Aksine ABD ve Fransa gibi önemli NATO üyelerinin terör örgütlerine desteğine şahit oldu. Bu ülkeler açık bir şekilde YPG/PKK’ya silah yardımında bulunurken, Türkiye’nin güvenliği için Suriye’nin kuzeyinde bu örgüte karşı gerçekleştirdiği operasyonlara sert bir şekilde karşı çıktılar. Terör örgütünü korumak için ellerinden geleni yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar.
Ankara’nın, NATO müttefiklerinin bu tavrını sorunsallaştırması Türkiye’nin bazı Batı medya organlarında “NATO’nun sorunlu çocuğu” olarak tanımlanması sonucunu doğurmuş.
Türkiye’nin, PKK/YPG’nin terör örgütü olarak tanımlandığı bir savunma planının NATO tarafından yayınlanmasına yönelik girişimleri ABD tarafından bloke edilince, bu haksız blokajı aşmak için Polonya ve Baltık Devletlerinin güvenliği için hazırlanan bir savunma planını engellemesi ve Rusya ile geliştirdiği iş birliği bu tanımlamanın gerekçesi olarak sunuluyor.
Fransa ve Almanya’nın Rusya ile daha yakın ilişkiler geliştirmesi, Macron’un NATO’ya dair açıklamaları, bazı NATO üyelerinin YPG/PKK’ya açık destekleri dururken “sorunlu çocuk” olarak Türkiye’nin görülmesi asıl soruna işaret ediyor herhâlde.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.