Biden’ın Orta Doğu politikası -II-

A -
A +
Ocakta Amerikan başkanlığını devralacak Biden’ın Orta Doğu’ya yönelik politikasının nasıl olacağına ve Trump’a göre nelerin değişip nelerin değişmeyeceğine dair yazıya kaldığımız yerden devam edelim... Bu çerçevede en fazla merak edilen konu, Trump döneminde Orta Doğu’da kurulan İsrail, BAE, Suudi Arabistan ve Mısır ile birkaç küçük devletten oluşan blokun Biden döneminde de devam edip etmeyeceği meselesidir. ABD’deki İsrail lobisi tarafından dizayn edilen ve Washington tarafından desteklenen bu ittifak Orta Doğu siyasetinin şekillenmesi konusunda en belirleyici faktör olmuştu. Libya’dan Yemen’e, İran’dan Katar’a ve Suriye’den Sudan’a birçok konuda bu ittifakın üyelerinin birlikte hareket ettikleri görülüyordu. Söz konusu ittifak çerçevesinde İsrail ve Amerikan yönetimleri Orta Doğu’daki müttefiklerini bölge sorunlarında İsrail’in çıkarlarını tehdit etmeyecek şekilde davranmaya teşvik ediyorlar, buna karşılık ABD ise bu ülkelerdeki kendisiyle iş birliği yapan yönetimleri “iç ve dış tehditlere” karşı destekliyor ve ayakta tutuyordu. Peki, Biden döneminde de Washington’un Orta Doğu’daki müttefikleriyle ilişkisi bu şekilde mi yürüyecek? ABD’nin Orta Doğu siyasetinde çıkarlar mı öne çıkacak yoksa Biden ekibinin dilden düşürmediği demokrasi ve insan hakları gibi idealler mi? Eğer uluslararası ilişkilerde hep gördüğümüz gibi “çıkarlar” öne çıkacaksa, İsrail’in çıkarları mı yoksa ABD’nin çıkarları mı daha belirleyici olacak? Doğrusunu söylemek gerekirse Biden döneminde de ABD’nin Orta Doğu politikasında temel belirleyici “çıkarlar” olacaktır. Trump döneminden farklı olarak insan hakları ve demokrasi kavramları çıkarları kamufle eden baskı araçları olarak daha fazla öne çıkacaktır. Yani Biden yönetimi, insan hakları ve demokrasi sorunlarını gerekçe göstererek Mısır, BAE ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini bozmayacak ya da bu ülkelerle ilişkilerini bozacak şekilde onlara insan hakları ve demokrasi baskısı yapmayacaktır. ABD’deki İsrail lobisi, Orta Doğu’da kendisini memnun eden müttefiklerini koruyacak güce hep sahiptir. Ama eğer bu ülkelerdeki otoriter rejimler ABD ve İsrail çıkarları aleyhine kararlar almaya başlarlarsa o zaman ağır insan hakları ve demokrasi eleştirileriyle karşı karşıya kalabilirler. ABD’nin Orta Doğu politikasında asıl belirleyici olan “çıkarlar” açısından baktığımızda ise, Trump dönemine göre İsrail-Amerikan çıkarları ikileminde Amerikan çıkarlarının daha fazla dikkate alınacağı bir Biden dönemi söz konusu olabilir. Belki Trump’ın İsrail lobisini çok memnun eden Kudüs’ün başkent olarak tanınması ve Amerikan büyükelçiliğinin bu şehre taşınması gibi kararları geri alınmayacaktır ama örneğin İran konusunda İsrail’i rahatsız edecek adımların atılması ihtimali vardır. Her ne kadar İran konusunda Obama dönemi “normaline” dönülmeyeceği konusunda herkes hemfikir olsa da, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere diğer küresel güçlerin İran’la anlaşma konusundaki ısrarları Washington’un Tahran’la yeni bir anlaşma imzalaması ve bu ülkeye karşı uyguladığı yaptırımları kaldırması sonucunu doğurabilir. Bu anlaşma İran için Obama döneminde varılan uzlaşıdan ağır şartlar içerse de ekonomik olarak çok zor durumda olan Tahran’ın anlaşmaya yanaşması ihtimal dahilindedir. Bu noktada İsrail, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’in bütün dikkatlerini Biden’ın İran politikasına verecekleri kaçınılmazdır. Obama’nın İran’la anlaşmasının bu ülkelerde yol açtığı rahatsızlığın boyutları düşünüldüğünde Biden’ın İran konusunda anlaşma isteyen küresel aktörlerle anlaşmaya şüpheli bakan bölgesel müttefikler arasında kalacağını öngörmek yanlış olmaz. Biden’ın İran’la anlaşma yolunu seçmesinin Orta Doğu’daki mevcut bloklaşma açısından ciddi sonuçları olabilir. Trump döneminde inşa edilen İsrail-BAE-S. Arabistan-Mısır-ABD blokunun çatırdaması söz konusu olabilir ve İsrail’in Washington’a vereceği tepkilere bağlı olarak bu ittifakın Arap üyelerinin İsrail ile ilişkileri de çok derinden etkilenebilir. Herkes Biden döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinde önemli çalkantılar bekliyor ama asıl önemli gelişmelerin ABD’nin Orta Doğu’daki otoriter Arap rejimleriyle ve İran’la ilişkilerinde yaşanması muhtemeldir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.