Sokak, grup toplantılarına benzemiyor

A -
A +
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in bu haftaki grup toplantısında yapmış olduğu konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı İsrail Başbakanı Netanyahu ile bir tutması çoğu kesim tarafından tepkiyle karşılandı. İsrail’in haksız ve hukuksuz her eylemini en fazla, en yüksek tonda ve Birleşmiş Milletler dâhil her uluslararası ortamda dile getirmekten çekinmeyen bir liderin, İsrail saldırılarında, çocukların da içinde olduğu sivillerin öldürüldüğü bir zamanda Netanyahu’ya benzetilmesi akıl alır gibi değildi. Konuşmanın arkasından Akşener’in Erdoğan’ın memleketi Rize ve ilçelerine yaptığı ziyaret sırasında İkizdere’de bir vatandaşla girmiş olduğu diyalog ve bazı vatandaşların tepkilerine karşı takındığı tavır yeni tartışmalara neden oldu. Açıkça söylemek gerekirse; Akşener’in bir hafta içinde hem grup toplantısındaki konuşması hem de İkizdere’de vatandaşla girdiği diyalog siyasetteki dilin ve davranışın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.   Halkla iletişim kurmak grup toplantısında konuşmaya benzemiyor   Her hafta siyasi partiler salı ve çarşamba günleri TBMM’de kendilerine ayrılan grup salonlarında parti gruplarını topluyorlar. Liderler partili milletvekilleri ve partililere kendilerince önemli gördükleri konuları içeren konuşmalar yapıyorlar. Diğer parti liderlerine ve temsilcilerine cevaplar veriyorlar. Hatta önceden ayarlanmış bazı vatandaşları kürsüye davet edip konuşturuyorlar. Anlayacağınız, salon sadece partililerden oluştuğu için liderlerin konuşmaları alkışlarla sık sık kesiliyor. Ortam gayet steril. Vatandaşla doğrudan bir diyalog yok. Liderlerin ve partililerin huzurunu kaçıracak en ufak bir gelişme olmayacağından herkes emin. Alkışlarla konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan liderler yine alkışlarla kürsüden iniyorlar. Gelgelelim sokak, grup salonlarına, sokaktaki vatandaşlarda salondaki davetli partililere benzemiyor. Sokakta her siyasi görüşten, meslekten, meşrepten insanlar var. Hepsinin de kendine göre önemli gördüğü, dile getirmek istediği, çözüm bulmak için koşturduğu konular mevcut. Sokakta liderlerle karşılaşan vatandaş içinden geldiği gibi derdini anlatmaya, sorusunu sormaya, sözünü söylemeye çalışıyor. Hatta bazen vatandaş öfkesini de yansıtıyor. Ağır tahrik ve şiddet içermediği sürece vatandaşın söz ve tavırları siyasetçiler tarafından normal karşılanmalıdır. Yönetmeye talip olan sizlersiniz. Bu yüzden vatandaşın sizi anlamasını bekleyemezsiniz. Sizler onları anlamaya çalışmalısınız. Grup toplantıları gibi steril ortamlarda herkes konuşur, önemli olan sokakta liderliği konuşturabilmektir. Vatandaşla diyalog kurabilmek, öfkeyi kontrol edebilmek ve ortamı yönetebilmek siyasetçinin olmazsa olmazları olmalıdır.   Siyasette dil ve üslup   Siyasette liderliğin önemli özelliklerinin biri de dil ve üsluptur. Bazen sözün şehvetine kapılarak bazen ise kasıtlı olarak kullanılan kötü ve tahrik edici sözün, hiç tahmin edilmeyen kötü sonuçlar doğurduğuna maalesef çok şahit olduk. Siyasetçilerin konuşmaları ve tavırları sadece kendi tabanları üzerinde etki yapmaz aynı zamanda hedef alınan liderlerin tabanlarını da etkiler. Sözlerin hangi ortamda kullanıldığı ise etkinin derecesini tayin eder. Elbette ki siyasette eleştiri esastır, olması gerekir. Siyasi rekabetin yürümesi için olmazsa olmazdır. Ancak kitleleri tahrik ve rencide eden, maksadı aşan dil ve üslup siyasetin aracı olamaz. Siyasette dilin ve tavrın ne kadar önemli olduğunu son bir hafta içinde bir siyasetçinin hem konuşmasında hem de vatandaşla karşılaşmasında bir kez daha gördük. Bir de siyasetçinin yanında olup, vatandaşlara karşı şiddet kullanan en hafif tabirle “zavallılar” var. Sizler ayrı bir yazının konusu olacak kadar “önemlisiniz”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.