Orta Doğu’da meşruiyet krizi

A -
A +
Orta Doğu’da Osmanlı barışı bozulduktan sonra toplumsal ve siyasal düzen bir türlü tam olarak sağlanamadı. Bölgede süregelen istikrarsızlığın nedenleri uzmanlar tarafından hep tartışıldı. Ortak nedenler ileri sürülürken farklı nedenlere de dikkat çekildi. Genelde, bölgedeki sorunların kaynağı olarak etnik, dinî/mezhepsel farklılıklar, kaynak laneti, dış güçlerin müdahaleleri, İsrail-Filistin meselesi gibi kronik sorunlar gibi başlıklar öne çıktı.
Genel olarak, “meşruiyet krizi” diye tanımlayabileceğimiz yönetimlerin halk desteklerinin ya olmaması ya da az olması diğer meseleler kadar dikkate alınmadı. Oysa, 1940-1960’lı yıllarda milliyetçi tonuyla ortaya çıkan toplumsal hareketler, 2011 yılı başı itibarıyla “demokrasi talebi” görüntüsüyle kendini gösterdi.
Biraz derinlemesine baktığımızda, Orta Doğu’da yaşanan sosyal ve siyasal sorunların ana kaynaklarından birinin “meşruiyet krizi” olduğu anlaşılır.
 
Peki, nedir bu meşruiyet krizi?
 
Demokratik coğrafyalarda yönetimlerin sahip olduğunun aksine, halk desteğinin olmaması veya sınırlı olmasıdır. Yöneticilerin serbest ve adil seçimlerle halk tarafından seçilmemeleridir. Yani, siyasi iktidarın halkın rızası ve onayına dayanmamasıdır.
 
Nelere neden oluyor meşruiyet sorunu?
 
1- Devlet farklı yapılanıyor. Serbest ve adil seçimler yoluyla başa geçmiş yönetimlere benzemiyor. Demokratik ülkelerde yönetim ve devlet mekanizması halka hizmet etmek üzere yapılanırken, Orta Doğu’da örneğine çok sık rastladığımız gibi, devlet kurumları halkı kontrol edecek şekilde yapılanıyor.
2- Özellikle devletin güvenlik yapılanması halkı kontrol edecek tarzda şekillendiriliyor. Söz konusu özellik ister adı Mısır ve Suriye örneğinde olduğu gibi cumhuriyet olsun, ister Suudi Arabistan ve Ürdün örneğinde olduğu gibi krallık olsun, isterse Birleşik Arap Emîrlikleri örneğinde olduğu gibi emîrlik olsun, kaygı aynı olunca yapılanma ve davranışlarda benzerlikler kaçınılmaz oluyor.
3- Önemli bir konuda hareket edilirken öncelik halkın çıkarı yerine rejimin kaygıları oluyor. Mevcut durumdan faydalanan klik rejimin ayakta kalması için her türlü girişimi yapmaktan geri durmuyor. Rejimin güvenliği için “şeytan”la bile ittifak/iş birliği yapılabiliyor. İsrail’le imzalanan İbrahim Anlaşması gibi.
4- Demokratik ülkelerde siyasal talep iktidar değişikliği anlamına gelirken, Orta Doğu’da rejim değişikliğini işaret eder. Bu yüzden siyasal talepte bulunan halk, düşman kitle olarak görülüyor ve ülkenin askerî, istihbarat ve polis teşkilatları “düşman kitle” olarak görülen halkı kontrol edecek şekilde yapılandırılıyor.
5- Her ne kadar ülke içinde rejimi korumak için bir yapılanmaya gidilse de meşruiyet sorunu yaşayan yönetici elit yine de kendini güvende hissetmez. Muhtemel bir devrimci dalgadan ve yönetim içinde organize olmuş bir darbeden korkar. Korkuyu bir türlü üzerinden atamayan rejimin sahibi olan elit, kendini daha güvende hissetmek için dış müttefik arayışına girer. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emîrlikleri, Mısır ve Ürdün’ün ABD ile veya Esad Rejiminin Rusya ile ilişkilerinde olduğu gibi asimetrik bir ilişki yapısı ortaya çıkar. Her ne kadar ilişkiler iki ülke arasındaymış gibi gözükse de esas olan, koruyan-korunan ilişkiye dayanan bir hiyerarşinin varlığıdır.
6- Meşruiyet sorunu yaşayan rejimler bağımlı oldukları için irade ve doğal kaynak kullanımı konusunda rahat hareket edemezler. “Koruyan ülke” vesayetini her kritik süreçte hatırlatır. İç ve dış politikada nasıl hareket edileceğini gösterir. İhtiyacınızdan fazla olan silahları almak zorunda bırakır. Bölgesel müttefiklerin kimler olacağını size işaret eder. Düşmanlarınızı bile belirler. Süreç ilerledikçe “koruyan ülke” “sömüren ülke”ye dönüşür.
7- Söz konusu rejimler bağımlı oldukları için ülke içi ve bölgesel barışın önünde en büyük engeli oluştururlar. Rejimlerin güvenliği için yapmayacakları şey olmayacağından atılan imzaların ve verilen sözlerin fazla bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu yüzden, maalesef bölgede istikrarın yakalanması kolay olmayacak ve kırılganlık devam edecektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.