Nereden çıktı bu “Helalleşme” işi?

A -
A +
 

Bir haftadır Türkiye’de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşeceğiz” kampanyası konuşuluyor.

Kampanyası diyorum çünkü planlı bir kampanya çerçevesinde belirli kesimlere yönelik taktik söylemlerin kullanıldığına şahit oluyoruz.

Kılıçdaroğlu, bu hafta yaptığı grup konuşmasında “Helalleşmek” istediği kesimleri seçici bir şekilde saydı.

Bu bağlamda yaptığı konuşma, ilginçtir ki CHP’ye uzak kesimleri ikna etmez iken CHP’li olarak bilinen kesimlerden de ciddi eleştiriler aldı.

 

Kılıçdaroğlu ne yapmak istiyor?

 

Kılıçdaroğlu önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor. 2010 yılından beri genel başkan olarak katılmış olduğu seçimlerde yakinen gördüğü üzere CHP’nin oyu aşağı yukarı aynı yerde, yani yüzde 25’ler seviyesinde duruyor.

Bir türlü CHP’nin oy oranını yukarı yönlü harekete geçiremedi. Ancak içine girmiş olduğu ittifaklarla veya iş birliğiyle, 2019 Yerel Seçimlerinde olduğu gibi bazı yerlerde sonuç alabildi.

Şimdi aday olmak istediği için hem kendini hem de partisi CHP’yi yeni toplumsal kesimlere “pazarlamak” istiyor.

Tarihsel bagajından dolayı bir türlü gönlünü kazanamadığı kesimlerin desteğini almayı amaçlıyor.

Anlayacağınız, tüm çaba seçim stratejisinden ibaret. Ötesi yok.

“Biz değiştik. CHP eski CHP değil. On yılda çok şey yaptık. Geçmişte bizim de hatalarımız oldu. Helalleşeceğiz.” gibi cümlelerle özellikle CHP ve zihniyetinden mağdur olmuş kesimler ikna edilmeye çalışılıyor.

Tabii bu arada Kılıçdaroğlu’na bu aklı verenlerin bir kısmı boş durur mu?

CHP’ye geçmişte demediğini bırakmayan ama son zamanlarda CHP ile flört eden söz konusu kesimler, girdiği her seçimi kaybetmiş olan Kılıçdaroğlu’nu “Büyük Devrimci” ilan etmeye başladılar bile.

CHP’nin kayığına binmeye dünden razı olanlar, razı olmayanları “Helalleşme” kampanyasıyla ikna etmeye çalışıyorlar.

Bu sürecin akıl daneleri, “Tamam, biz CHP ile birlikteyiz ama sorun niye birlikteyiz?” sorusuna, “CHP değişti. Bunu yapan Kılıçdaroğlu. Bakın ‘Helalleşmek’ de istiyor.” söylemiyle yeni pozisyonlarını anlatmaya çalışıyorlar.

 

Ne CHP değişti ne de Kılıçdaroğlu?

 

Değişen ne CHP ne de Kılıçdaroğlu. Değişen Türkiye’dir. Bunun mimarı/mimarları da bellidir.

Olan şey; değişen Türkiye’de CHP’nin de “Ben değiştim” demek zorunda kalması ve ona göre kendine yeni pozisyon belirleme çabasıdır.

Bunun yanında, değişen bir şey daha var; dün AK Parti’nin içinde veya yanında olup da bugün farklı nedenlerle kendine CHP’de ikbal arayanların davranışlarıdır.

Bunlar yeni pozisyonlarını anlatmak için değişenin kendileri değil de CHP olduğunu söyleyerek bir yerlere varmaya çalışıyorlar.

Farkındaysanız, CHP’nin değiştiği ve Kılıçdaroğlu’nun “Demokrat Amcalığı” kampanyasını esas CHP’liler değil de CHP’nin kayığına binmiş/binmek isteyenler yürütüyor.

Yıllarını CHP’ye vermiş olanlar da “Neler oluyor bizim partide?” tavrındalar.

 

Söylemi boş verin, eyleme bakın

 

50+1’in etkisiyle seçime yönelik başlatılan söylemi bırakın, eyleme bakın.

Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasının üzerinden on yıl geçti. Bu süre zarfında CHP ve zihniyetinin çektirdiği kesimler için politika değişikliğine gidilip “nedamet” getirilebilinirdi.

Cumhuriyet tarihinde yaşanmış olumsuz gelişmeleri seçici bir şekilde torbaya koyarak işi sulandırmak yerine sadece CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun doğrudan müdahil olduğu konuları gündeme taşıyıp toplumdan özür dilenebilirdi.

Örneğin AK Parti ve MHP’nin başörtüsüne özgürlük düzenlemesinin iptali için Grup Başkan Vekili olarak CHP heyetiyle birlikte Anayasa Mahkemesine başvuru yaptığı için pişman olduğunu açıklayarak işe başlayabilirdi.

Ama nerede o anlayış!

İşin “göbeğinde” değil de başörtüsü meselesini çözenler kendileriymiş gibi davranmaya devam ediyorlar.

Neyse bu da bir gelişme sayılır.

Değişimin olmadığını gösteren sadece birkaç hatırlatma yapalım;

Millet terörle mücadele ederken, Kılıçdaroğlu ve partisi terörle iç içe olanlarla iş birliğini derinleştirdi.

Millet tarihin en kanlı darbesiyle uğraşırken, Kılıçdaroğlu “kontrollü” ve “tiyatro” söylemleriyle işi başka yöne çekmeye çalıştı.

Millet, ABD’nin Türkiye karşıtı bölgesel politikalarına karşı çıkarken, Kılıçdaroğlu ABD’nin yeni Başkanı Biden’dan “demokrasi” talebinde bulunmayı uygun gördü.

Millet sınır ötesinde terörle mücadele eden evlatlarına destek olmak ve elini güçlü kılmak için çabalarken, Kılıçdaroğlu ve partisi meclise gelen tezkereye “Hayır” diyerek HDP ile “tezkere kardeşliği” kurdu.

Diyarbakır anneleri terör örgütünden çocuklarını kurtarmak için HDP binaları önünde oturma eylemi başlatırken, Kılıçdaroğlu ve ekibi, HDP’lilere desteğe koştu.

İttifak ortağı partinin yöneticisi bir şehit yakınına ağza alınmayacak küfürler ederken, Kılıçdaroğlu ve ekibi “küfürbaz”ı savunma telaşına düştü.

Bir tarafta Kılıçdaroğlu “değiştik” derken diğer tarafta CHP medyasındaki muhafazakâr kesime yönelik “hakaret ayinleri” hız kesmeden devam ediyor.

Karar sizin…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.