MbZ’nin Türkiye ziyaretinin düşündürdükleri

A -
A +

Birleşik Arap Emîrlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed en-Nahyan’ın (MbZ) Türkiye ziyareti farklı yönleriyle tartışılıyor.

Ziyaret, Türkiye dışında BAE-Türkiye ilişkilerinin yakınlaşma nedenleri, zamanlaması ve bölgesel etkileri üzerinden ele alınırken, maalesef Türkiye’de ağırlıklı olarak siyasi kaygılar ve kısır çekişmelerin etkisiyle değerlendiriliyor.

“Dün iyiydiniz bugün kötü oldunuz veya dün kötüydünüz bugün iyi oldunuz” tarzında sokak ağzı kullanılarak dış politika ve bölgesel gelişmeler anlatılmaya çalışılıyor.

“Herkesle kötü olduk. Yalnız kaldık. Bir an önce sorun yaşadığımız devletlerle ilişkileri düzeltmek lazım” derken, sorun yaşanan devletlerle ilişkiler kurulmaya veya sıklaşmaya başladığında bu defa da “Neler oluyor? Zamanı mıydı şimdi ilişki kurmanın? tarzı tavırlara şahit oluyoruz.

BAE’nin Türkiye’ye karşı düşmanca tavrı devam ederken sesi çıkmayanlar, bu konuda iki çift sözü olmayanlar, içten içe “Bastır BAE. Biz içeriden siz dışarıdan sıkıştıralım da hükûmet düşsün” beklentisi içinde olanların MbZ’nin ziyaretinden büyük hayal kırıklığı yaşadıkları görülüyor. “Kur atakları devam ederken yapılmamalıydı bu ziyaret. Hiç iyi olmadı” der gibiler.

Uzun süredir Türkiye ile iyi ilişkileri olan diğer Körfez ülkesi Katar’a karşı takınılan olumsuz tavrın hedefine bu defa BAE’yi koydular. Siyasi iktidara muhaliflikleri ülke muhalifliğine dönüşmüş olanların yeni hedefi BAE mi olacak, göreceğiz.

Bu kesimin içinden kolay kolay çıkamayacakları ilginç bir ruh hâline büründükleri görülüyor. Yoksa, niye Türkiye ile iyi ilişkisi olan veya ilişki kurmaya çalışan ülkelere karşı hasım, olmayan ve düşmanlık yapan ülkelere karşı dost olsunlar?

 

Aslında Orta Doğu’da olan ne?

 

Dış politikada ilkesel tavır sadece söylemde olur. Uygulama tamamen reel politik çerçevede ilerler. Devletler ulusal çıkarlarını korumak için zaman zaman ilkesel tavır takınıyormuş gibi davranırlar. Bu durum özellikle büyük güçlerin dış politik tavırlarında daha çok kendini gösterir. Çıkar temelli dış politikalarına meşruiyet sağlama amacına yönelik olarak “ilkesel retorik” sıkça kullanılır.

Orta Doğu gibi tarihin hızlı aktığı coğrafyalarda ülkelerin dış politik söylem ve eylemlerinde hızlı değişikliklere daha çok rastlanılır. Çünkü dinamik coğrafyada statik dış politika olmaz. Bölgesel denklemde değişiklik yaşanırken hiçbir şey olmamış gibi davranılamaz. Yaşanan değişiklikler dikkate alınarak ulusal çıkarları korumaya yönelik yeni adaptasyon süreci devreye sokulur.

Orta Doğu’da siyaset yapıyorsanız çölde siyaset yaptığınızı bileceksiniz. Çölde gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı çok fazladır. Yani yirmi dört saatte sıcağın da soğuğun da en kötüsünü görürsünüz.

Aynı bunun gibi Orta Doğu’da siyaset yirmi dört saatte hızla değişebilir. İttifaklar altüst olur. Eskiler dağılırken yeniler kurulur. Azıcık Orta Doğu siyasi tarihine bakmanız bunu anlamanız için yeterli olacaktır.

Uzun süredir düşman olan ve kanlı bıçaklı bir süreç yaşayan tarafların bir bakarsınız “Emmi oğlu” olduklarını hatırlayarak “İbrahim Anlaşması”nı imzaladıklarını görürsünüz.

Eğer bir gün Orta Doğu’da bir şehrin tarihî bir sokağında hiç tahmin etmediğiniz iki kişinin/aktörün kahkahalarla tavla oynadığını görürseniz şaşmayın derim. Burası böyledir.

Bu yüzden “Dün iyiydik bugün kötü olduk. Dün kötüydük bugün iyi olduk” tarzı sığ yaklaşımlar hükümsüzdür.

 

Arap Baharı’nın bozduğu süreç tamir ediliyor

 

Arap Halk Hareketlerinin (Arap Baharı) getirdiği jeopolitik deprem Türkiye ile BAE gibi Orta Doğu’daki çoğu ülkeyi karşı karşıya getirdi. Yaşanan süreci Türkiye ile Katar olumlu görüp desteklerken diğer bölge ülkeleri tehdit olarak algıladılar.

Bölgede yeni yapılanmalar ve bloklaşmalar oldu. Nerdeyse on yıl ülkeler enerjilerini birbirlerine karşı harcadılar. İsrail dışında bölgede maliyet ödemeyen ülke kalmadı.

On yıl sonra bölge jeopolitiğini etkileyen uluslararası ve bölgesel gelişmeler yaşandı. Arap Baharı sürecinde kırılan jeopolitiğin tekrar tamir süreci devreye giriyor gibi.

BAE Veliaht Prensi MbZ’nin Türkiye ziyaretini de bu çerçevede okumak gerekir.

Bakarsınız bunu takip eden başka karşılıklı ziyaretlerde gündeme gelebilir.

Şaşmamak lazım…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.