İran’da Türkiye karşıtı kampanyanın nedeni

A -
A +
Uzun süredir İran’da Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik acayip bir kampanya yürütülüyor. Neredeyse her gün İran medyasında Türkiye ve Erdoğan ile ilgili olumsuz haberlere yer veriliyor.
Artık bu Türkiye ve Erdoğan karşıtı tavır günlük “Kötüleme Seansları”na dönmüş durumda. Bu yaklaşımın tesadüfi olduğu söylenemeyecek kadar açık. İran gibi bir ülkede medyanın rejimin kontrolünde olduğunu başta İran ve İranlılar olmak üzere dünya âlem biliyor.
Rejimin haberi ve yönlendirmesi olmadan önemli bir ülke ve onun cumhurbaşkanı hakkında “seansa” dönüşmüş kötüleme süreci işletilemez. Nitekim söz konusu Türkiye’ye yönelik kötüleme seansının içinde yer alan açıklamaların ağırlıklı kısmı doğrudan rejimin kontrolünde olan medyada yer almakta ve açıklamalarıyla destek verenler ise ya Devrim Muhafızları’nda ya da devletin önemli bir kurumunda görevli.
Genellikle olumsuz haber ve yorumlarla birlikte Erdoğan’ın kötü çekilmiş resimlerinin maksatlı olarak kullanıldığına ve başlıkların itina ile seçildiğine şahit oluyoruz. Neredeyse işi gücü bırakmışlar tüm zamanlarını Türkiye ve Erdoğan’ın yaptıklarına harcıyorlar.
Gazeteler genellikler Türkiye karşıtı manşetlerle çıkıyor. Biraz detay haber ve röportajlara baktığınızda “Türkiye ve Erdoğan’ın İran’ın en büyük düşmanı” olduğu tezini işlediklerine şahit oluyoruz.
 
Jeopolitik hırsla hareket sonuç vermedi
 
Açıkça söylemekte fayda var; İran son yıllarda bölgede kaybedenlerin başında geliyor. Bir taraftan içeride halkını mutlu edemezken diğer taraftan bölgede önemli mevzilerde kaybediyor.
2000’lerin başında, yani 11 Eylül 2001’den sonra ABD’nin Afganistan’a müdahalesi ve Taliban’ı tasfiyesi ve akabinde Irak’ı işgali ve Saddam’ı devirmesi en çok İran’daki rejimi mutlu etmişti.
En hafif tabirle İran, ABD’nin bölgeye müdahalesinde kolaylaştırıcı rol oynamıştı. Tabii bu tavır belli alanlarla iş birliği şeklinde devam etmişti. İran, ABD sayesinde hem Taliban’dan hem de Saddam’dan kurtulmuştu.
ABD’nin bölgesel müdahalelerinden sonra bölgede artan İran etkisinden, yeniden canlanan “Şii Jeopolitiği”nden, İran’ın uzayan kolundan, Kasım Süleymani’den, Devrim Muhafızları ve özellikle Kudüs Gücü’nden bahsedilmeye başlanmıştı.
İran, yazılan çizilen ve özellikle ileri sürülen görüşlerin de etkisiyle yanlış bir yol seçti. 1979’dan beri kuşatılmışlığı aşmak için komşularla iş birliğini geliştirmek yerine jeopolitik hırsla hareket etmeyi tercih etti.
Gelinen nokta itibarıyla baktığımızda İran açısından elde var sıfır. Jeopolitik hırslarla hareket ettiği tüm alanlarda kaybetti. İran halkının ambargo altında zorla elde ettiği kaynaklar rejim tarafından boş hayaller uğruna harcandı, gitti.
İran’daki rejimin “İşte tarihî fırsat yakaladık” diyerek jeopolitik hırslara kapılarak hareket etmesinin üzerinden yaklaşık yirmi yıl geçti. Bugünden geriye bakıldığında İran, “Kazandım” dediği her yerde kaybetti. Harcadığı insan ve para kaynağı da cabası.
 
İran nerelerde kaybetti?
 
İran, Karabağ/Kafkaslar, Irak ve Afganistan gibi jeopolitik olarak en iddialı olduğu yerlerde kaybetti.
Suriye, Yemen ve Lübnan gibi yerlerde de maliyet ödemeye devam ediyor.
Geçen yıl Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan "44 Gün Savaşı" olarak da tarihe geçen Karabağ Savaşı’nın Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanması İran’ı rahatsız etti. 1990’ların başında Karabağ ve çevresi işgal edilirken Ermenistan’ın yanında olan İran, son savaşta istediği desteği tam olarak veremedi. Türkiye ise tereddüt etmeden Azerbaycan’ın haklı davasının yanında oldu.
İran, işgalci müttefikini Kafkaslarda koruyamadı. Yani, şartlar İran’ın 1990’larda olduğu gibi davranmasına müsaade etmedi.
Şimdi İran’ın önünde iki yol var; ya eskiden olduğu gibi jeopolitik hırslarla hareket ederek işgalci Ermenistan’ın yanında olmaya devam edecek ya da Kafkas Altılısı’nın içinde yer alarak istikrarın bir parçası olacak.
İkinci olarak, Irak’ta yapılan son seçimlerde İran yanlısı partilerin kaybetmesi İran’ı rahatsız etti
İran 2003’ten beri alışık olduğu Irak siyasetine müdahil olmaktan vazgeçmek istemiyor. İran müdahil oldukça Şii dahi olsalar Iraklılar, İran’ın olağan dışı müdahalelerinden kurtulmak istiyorlar. Seçim süreci ve sonucu bunu işaret ediyor.
Üçüncü olarak, Afganistan’da ABD ile anlaşarak Taliban’ın tekrar yönetimi ele geçirmesi İran’ın hoşlanacağı bir durum değildir. İstemediği bir sonuç ortaya çıkmıştır.
İran, yirmi yıl önce gördüğü “Jeopolitk Rüya”nın hızlı bir şekilde sona erdiğine şahit olmaktadır. Söz konusu rüyanın kötü sonuçlanmasında en büyük pay rejimin kendisine aittir.
Kontrol edilemeyen “Jeopolitik hırs” ve iş birliğinden uzak tutum İran’ı "kaybedenler kulübü"nün başına yerleştirmiştir.
Son günlerde artan Türkiye ve Erdoğan karşıtlığının asıl nedeni budur.
“Kötüleme seansları”yla Türkiye’nin bölgesel etkisini kırmaya çalışırken kendi başarısızlığını İran ve bölge kamuoyundan gizlemeye çalışmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki, hâlâ ders alınmamış…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.