“Azgın Azınlık”ın kur sınavı

A -
A +

Son bir buçuk iki aydır içinden geçtiğimiz süreç çok kişi ve kesimi iyot gibi açığa çıkardı. Döviz kurundaki hızlı yükseliş ve başta gıda olmak üzere emtia fiyatlarındaki artışla birlikte her gün ayin yaparcasına hareket edenlere şahit olduk.

Altılı ganyan oynayanların at yarışı izlediği gibi televizyonların sağ alt köşesindeki kur değişimini izleyerek tutum almaya ve topluma umutsuzluk pompalamaya devam ettiler.

Bir taraftan sureti haktan görünüp üzüldüklerini gösteren mesajlar verirken diğer taraftan kur artışına paralel olarak duydukları heyecanla adrenalin artışı yaşadılar.

Gizlemeye çalışsalar da esas niyetlerinin ne olduğu anlaşılmayacak gibi değildi. “Ha gayret! Bu süreç seçim çizgisine kadar sürmeli” yaklaşımlarını gün aşırı gösterdiler.

Dertleri ne kur ve emtia artışı ne asgari ücret ne de halkın yaşadığı sıkıntılardı. Onların esas derdi; yaşanan sürecin getireceği siyasi sonuçtu.

Kur ve emtia artışını ileri sürerek günlerce asgari ücretin ne olacağını konuştular. Belli rakamlar etrafında dönüp durdular. Asgari ücretliyi düşünüyormuş gibi davrandılar.

Bu süre zarfında hükûmetten gelen “Asgari ücretliyi/Dar gelirliyi ezdirmeyeceğiz” açıklamaları bile dikkatlerini çekmedi.

Ne zaman işçi ve işveren kesimiyle yapılan görüşmeler neticesinde tarafları memnun eden asgari ücret açıklandı o zaman yeni bir tavır ortaya koymaya başladılar.

“Tamam. Rakam fena değil de işverene yük olmaz mı? Büyükler değil ama Kobiler zorlanmaz mı?” soruları gündeme taşındı.

“Zaten kısa zaman içinde kur artışı ile birlikte verilen zam anlamsız hâle gelecek” açıklamaları artarak devam etti.

Ellerindeki tüm birikimi ganyana bağlayanlar gibi bütün umutlarını kur artışına bağladılar.

Kur arttıkça umutlandılar, heyecanlandılar, “Oluyor bu defa galiba” demeye başladılar.

Öyle bir havaya büründüler ki; bir taraftan olumlu gelişmeler görmezden gelinirken ve üstü örtülürken diğer taraftan yatırımcılar tehdit edilmeye ve Türkiye’yi ziyaret eden ülke liderleri kötülenmeye başlandı.

“Biz havamızı bulmuşken sırası mı şimdi iktidarın elini güçlü kılacak adımlar atmak, ziyaretler yapmak be kardeşim” tavrı içine girdiler.

Ellerinde ülkeyle ilgili bir plan program olmadığından önlerindeki tüm düğmelere basmaya devam ettiler.

Hem “Tefecilere çalışıyoruz” dediler hem de faizlerin düşürülmesini doğru bulmadılar.

İktidar tarafından açıklanan yatırım, üretim, ihracat ve istihdama dayalı modele karşı çıktılar.

Alternatifini ortaya koymadan açıklanan ekonomik modelin yürümeyeceğini anlatmaya başladılar.

Hükûmet yeni modeli anlatmaya ve uygulamaya koyarken bunlar kuru izleyerek umutlanmaya devam ettiler.

Kimi uzmanlığına güvenip Evanjelik Papazlar gibi ezberlerini topluma değişmez kurallar olarak anlatırken kimi “Genel Kabul Görmüş İktisat Kuralları”ndan dem vurdu.

Ne olduysa 20 Aralık’ta oldu.

Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından beklenmedik şekilde “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” ürününün açıklanması döviz kurunun hızla gerilemesine sebep oldu.

Kur artışından haz duyanlar ve televizyonların sağ alt köşesindeki artışa bel bağlayanlar “Neler oluyor. Rakamları nereden alıyorsunuz. Bir yanlışlık olmasın. Bu olamaz” tarzı cümleler kurmaya başladılar.

Günlerdir kur artışından rahatsız gibi davranarak sureti haktan gözükenlerin bir anda suratları düştü. Moralleri bozuldu.

Kur artışına bağladıkları hayalleri düşüşle birlikte sönüp gitti ve yerini öfke almaya başladı.

Beklentileri o kadar büyüktü ki kurda yaşanan düşüş sırasında üzüntülerini bile gizleyemediler.

Alelacele kurdaki düşüşü durdurmanın telaşına kapıldılar. Eski hazine görevlisi de Merkez Bankası Başkanı da aynıydı.

Utanmadan kurdaki düşüşü “Alım fırsatı olarak” satmaya çalıştılar.

Bunların yaşadığı hayal kırıklıkları ilk değil.

Son ABD Başkanlık seçimlerinde de “Biden gelecek. Erdoğan gidecek” tarzı havaya girdiler.

Aynı kur artışını izledikleri gibi ABD Başkanlık seçim sonucunu izlediler.

Kendilerine başkan seçiyorlarmış gibi heyecanlandılar, umutlandılar. Fakat kısa zamanda Biden’ın ABD çıkarları için çalıştığını ve bu uğurda her adımı atacağını gördüler.

Aceleleri vardı ama bekledikleri olmadı. Üzüldüler…

Sonuç; büyük bir hayal kırıklığı.

Şimdi kur artışı ve düşüşünde de aynı heyecan ve hayal kırıklığını yaşadılar.

Bu kısacık sürede muhalefetin bir ekonomik planının ve programının olmadığı da ortaya çıktı.

Ekonomi kurmayları “Azgın Azınlık”ın içinde kayboldu gitti.

Ellerindeki tek argümanın “Erdoğan gitsin. Sonrasına bakarız” olduğu anlaşıldı.

Bu tür muhalif anlayış ancak bizde olur.

Niye iktidar yüzü görmediklerinin nedeni bir kez daha ortaya çıkmış oldu…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.