Görelim “müttefikler” Türkiye’nin güvenliğini ne kadar önemsiyorlarmış?

A -
A +

Rusya-Ukrayna Savaşı patlak verince “müttefikler” Türkiye’nin öneminden bahsetmeye başladılar.

Türkiye’nin mezkur savaşa karşı almış olduğu tarafsız tutum bunda elbette etkili oldu. Fakat, sadece bu nedenden dolayı “müttefikler”in Türkiye’yi önemli gördüğünü söylemek yanıltıcı olabilir.

Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi Batı’nın Rusya ile karşı karşıya geldiği her durumda Türkiye “müttefikler” nezdinde önemli hâle geldi. İstemeseler de belli konularda Türkiye ile çalışmayı kendi çıkarlarına uygun gördüler.

Türkiye’ye karşı uyguladıkları politikada taktik değişikliklere gittiler, takındıkları hoyrat tavırları düşürdüler. Türkiye’nin öneminden, stratejik değerinden, Batı için ne kadar önemli bir müttefik olduğundan, Avrupa güvenliğine büyük destek verdiğinden bahsettiler…

Aynı durumla yeniden karşılaştık. Özellikle, 2013 yılından beri “müttefikler” Türkiye’ye karşı artarak devam eden örtülü açık ambargolar uygulamaktalar.

“Çok sevdikleri müttefikleri Türkiye”ye karşı yıllarca hasmane tutum takınmaktan geri durmadılar. Ellerinden ne geliyorsa devreye soktular. Terörü desteklediler, silah ambargosu uyguladılar. Türkiye karşıtı kümelenmelerin içinde yer aldılar.

Türkiye’nin yüksek perdeden yaptığı haklı itirazlara kulaklarını tıkadılar. Ne müttefiklik ne de uluslararası hukuku dikkate aldılar.

Ne olduysa Rusya-Ukrayna Savaşı’nın patlak vermesiyle oldu. Birden aydınlanmışçasına Türkiye’nin öneminden bahsetmeye başladılar.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği için başvuru yapması ve Türkiye’nin bu konuda aldığı tavır “müttefiklerin” ve müttefik olmak isteyenlerin Türkiye’yi yeniden keşfetmesine neden oldu.

Türkiye’nin istediği gayet açık ve basit:

Müttefiksek, teröre destek veremezsiniz. Ambargo uygulamanız doğru değil. Türkiye’nin güvenlik kaygılarını hesaba katmak durumundasınız!

Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik sürecinin başlamasını veto edince hem başvuran ülkeler hem de mevcut “müttefikler” Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anladıklarını dillendirmeye başladılar.

Geçmiş dönemlerde yaptıkları gibi Türkiye’nin veto engelini aşmak için “uysal müttefik” görüntüsü verme çabasına büründüler. Ama bu, eylemden çok söylem düzeyinde kendini göstermektedir.

 

Müttefikliği test etme zamanı

 

Sizin karşı davranışlarınıza rağmen, Türkiye, kendi güvenliğini sağlamak için Suriye’de yarım kalan işi bitirmek istiyor. Sınır güvenliğini sağlamak ve terörle mücadeleyi ileri bir noktaya taşımak için yeni bir operasyon hazırlığı içinde. Oluşturulmak istenen “terör koridoru”na yeni bir darbe vurmak için harekete geçiyor.

Hadi bakalım,

Madem Türkiye’nin güvenlik kaygılarını haklı buluyorsunuz, anlıyorsunuz, hak veriyorsunuz.

Destek olun o zaman Türkiye’nin terörle mücadele çerçevesinde attığı/atacağı sınır ötesi operasyonuna.

Müttefikiz ya,

Birimize yapılan saldırı hepimize yapılan saldırı olarak kabul ediliyor ya,

“Türkiye, NATO içinde terörden en çok çeken ülke” ya,

Türkiye’yi çok iyi anlıyorsunuz ya…

Hadi o zaman. Buyurun, işte size kendinizi gösterme fırsatı.

Gösterin müttefikliğinizi…

Ama nerde…

İki hafta önce “Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anlıyoruz. Terörden en çok çeken ülke Türkiye” diyenler, Türkiye’nin terörle mücadele ve sınır güvenliği için sınır ötesinde yeni bir operasyonu gündeme getirmesiyle gerçek yüzlerini/niyetlerini ortaya koymaya başladılar.

Bırakın müttefik olmak isteyenleri, mevcut müttefiklerden bile karşı duruş ortaya koymaktan çekinmediler.

ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon’dan “Olası operasyonlardan kaygı duyuyoruz. Bölge istikrarına zarar verir” tarzı açıklamalar geldi.

“Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anlıyoruz” diyen Batılı çevreler “müttefikleri Türkiye” için değil, alandaki ortakları terör örgütleri için kaygılanmaya başladılar.

Bazıları ise Deutsche Welle gibi daha sinsi bir şeklide sürece dâhil oluyorlar.

Neymiş efendim, Türkiye’den ülkelerine dönecek olan Suriyeliler bölgede demografik yapıyı bozacaklarmış!

Böyle müttefikler düşman başına…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.