Dışarıda siyasi depremler olurken, içeride uyumayalım!

A -
A +

Biz içeride şu şunu demiş, o bunu söylemiş, kim kimi hedef almış?

Bu hafta Cumhurbaşkanlığı yarışında kim öne geçti? gibi iç siyasetin kısır tartışmalarıyla uğraşırken yanı başımızda neler oluyor?

Irak’ta kaosu kim derinleştiriyor?

Bölge yeniden bir istikrarsızlık tüneline mi giriyor?

Bazılarının umurunda değil.

Âdeta gözlerini dünyaya kapamışlar.

Tek odaklandıkları nokta; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gitsin de ne olursa olsun. İsterse kıyamet kopsun havasındalar.

Dünyada ve bölgede siyasi, ekonomik ve jeopolitik depremler oluyorken bizim muhalefetin dış politikayla hiçbir ilgisi yok gibi.

Ne bir açıklama ne bir değerlendirme görebiliyoruz.

Seçim süreci hızla yaklaşırken iktidar alternatifi olduklarını söyleyenlerin Türkiye’nin karşı karşıya geldiği temel sorunlarla ve yanı başında gelişen sıcak gelişmelerle ilgili derli toplu bir yaklaşıma şahit olamıyoruz.

ABD ile ilişkileri,

AB ile ilişkileri,

Rusya ile ilişkileri,

Komşularla ilişkileri nasıl yürütecekler?

Suriye, Irak, Doğu Akdeniz, Ege ve Kafkasya konusunda ne düşünüyorlar?

Terörle mücadele gibi bir gündemleri var mı bilemiyoruz.

6+1’den Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili açık, anlaşılır, kapsamlı bir çalışma bekliyoruz.

 

Irak’a çökenler Irak’ı bırakmak istemiyor.

 

2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesi Pandora’nın kutusunu sonuna kadar açtı. Bölge dışı ve bölgeden Irak’a dâhil olanlar kutudan çıkanlarla birlikte Irak’ı “bir bilinmez”e doğru sürüklüyorlar.

İran, âdeta kâbus gibi Irak’a çökmüş durumda.

“Ben olmadan, benim istemediğim bir hükûmet Bağdat’a hâkim olmaz. Olmaya kalkarsa ona Bağdat’ı dar ederim” diyor.

İşgalci güç ABD, işgal sonrası iki parçalı bir Federal Irak oluştururken, İran bölünmeyi daha da derinleştiriyor.

İran tarafından Irak’ın Arap kimliği günbegün eritiliyor.

İran, Iraklı her grubun içinde kendi güdümünde olacak kişilerle hareket ediyor. Eskiden Arap, Kürt, Türkmen gibi gruplarla Irak’ı anlamaya çalışırdık. Şimdi bunlar Irak’ı anlamak ve anlamlandırmak için yeterli olmuyor.

Her grup kendi arasında da bölünmüş durumda.

Irak giderek birilerinin işine yarayacak ve bir daha bütün olarak ayağa kalkamayacak şekilde atomize oluyor.

İran, Iraklı her etnik ve mezhebi grubun içinde kendi namına çalışacak kişileri örgütlemiş.

Her Şii bile İran için muteber ve güvenilir değildir.

İran’a hizmet ediyorsa itibar görür. Yok, Arap ve Irak milliyetçisi ise, dış müdahaleye karşı duruyorsa, yabancı güçler ülkeden çıksın, elini çeksin diyorsa, onlar İran için “siyasi Sünni”dir.

Bakın, 10 Ekim 2021 tarihinde yapılan seçimlerin üzerinden dokuz ay geçmesine rağmen Irak’ta hükûmet kurulamıyor.

2005’ten beri yapılan seçimlerde Irak’ta genelde İran’a sıcak bakan kişiler hükûmet kurabildiler. İran bir şekilde Bağdat siyasetinde dediğini yaptırdı. En azından karşı olduğunun iktidara gelmesine müsaade etmedi.

Son seçimlerde İran’a biraz mesafeli duran, Irak milliyetçisi, yabancı güçlerin Irak’tan çıkmasını isteyen ve siyasi reform talepleriyle taraftarı giderek artan Mukteda es-Sadr’ın galip gelmesi İran’ı oldukça rahatsız etti.

Irak’ta son aylarda yaşanan sıcak gelişmeleri bu çerçevede okumak lazım.

Türkiye’nin üzerine atılmaya çalışılan Duhok’ta sivillerin ölümüne ve yaralanmasına neden olan “planlı” saldırı İran’ın Irak siyasetini dizayn girişimiyle ilgilidir.

Söz konusu saldırı, gruplar arası ve grup için bölünmüşlükleri Türkiye karşıtlığı üzerinden İran yanlısı bir siyasinin etrafında toplanmaya ve hükûmet kurmaya ikna girişimiydi.

Ama olmadı.

Evdeki hesap Bağdat’a uymadı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.