Paralel Yapı: Siyasal Aklı Paralize Etme Girişimi

A -
A +
17 ve 25 Aralık 2013 tarihi, siyasi tarihimiz açısından önemli bir kırılma noktasıdır. Bu hadisenin akabinde bir ironi ile başlıklandırdığım 'Operasyonel Yargısal Vesayet: Dam Üstünde Yargıç Var!' 'Açık Görüş' yazımda, bu sürecin 'olağan siyasal zemini, yerel ve/ya küresel dinamiklerle tanzim ve tayin etmeyi amaçladığını' vurgulayarak tanzim edici nitelikteki bu yargısal aktivizmin yol açtığı ekonomik, politik ve sosyo-psikolojik maliyetin ağırlığına işaret etmiştim. Demokratik sistemi zedeleyici neticeler doğuran bu olağanüstü sürecin araçsal aktörü, yargısal mekanizma olmuştur. Koruma tedbirlerindeki orantısızlık, sahte delil üretilmesi, mahkemenin işleyişine ilişkin bilgi ve belgelerin basına sızdırılarak masumiyet ilkesinin ihlal edilmesi, kişilerin özel hayatının gizliliğinin ihlali, devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin medyaya servis edilmesi, iştirak halinde işlenmiş olan basit suçların suç örgütü bünyesinde işlendiği kabulüyle özel yetkili mahkemelerde savunma hakkını ihlal edici şekilde yapılan yargılamalarla doğal ve kanuni hakim ilkesinin ihlal edilmesi vb. operasyonel süreçlerin hukuk ihlalleri olarak sıralanabilir.
Siyasal aklı paralize etmeye kast eden bu yargısal aktivizmin sene-i devriyesinde, sürecin demokrasi tarihimiz açısından intaç ettiği maliyetin muhasebesi yapılmalıdır. Derin tarihi kökleri ile kendisini üreten siyasal akla tasallut eden marazların tespiti bu noktada önemlidir. Ergenekon davaları ile başlayıp devam eden bu yargısal aktivizmi doğuran süreç, paralel yapı odaklı yeni bir vesayet biçiminin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu süreçte, güç temerküzüne dayalı bir yapılanma olarak tezahür eden bir 'kolektivist kimlik' tarafından, meşruiyetini millet iradesine referansla kuran siyasal aklın paralize edilme girişimine tanık olunmuştur. Seçkinci ve elitist bir paralel iktidar üreterek siyasal alanı tahakküm altına alan bu kolektivisit yapı, anonimleştirici bir yapılanma içinde bireyi ve bireysel düşünceyi buharlaştırmıştır. Bir vesayet aracına dönüşen paralel örgütlenme, oluşturduğu iktidar alanında bir hiyerarşi içerisinde kolektif hareket eden bir sosyolojik bünye üretmiştir. Metafizik açıdan bu çarpık sosyolojik bünye, katı hiyerarşik bir eylem potansiyeline sahip olmasından ötürü, taşeronlaşmaya oldukça elverişli bir yapı var etmiştir. Tek bir talimatla harekete geçebilen 'seçkin iktidar temsilcileri' (bazı iş adamları, medya temsilcileri, yargı mensupları, bürokratlar vd.) iktisadi ve siyasi alanı manipüle edebilecek etkin bir güce sahip olmuştur. Grup çıkarları doğrultusunda politik alanı tanzim eden bu yozlaşık örgütlü güç temerküzü, uluslararası düzeyde 'egemen iktidarların' söylem düzeneğinin taşıyıcılığını da üstlenmiştir. Nitekim son dönemde siyasal aklı teşvişi amaçlayan bu vesayetçi tutum, basın özgürlüğü retoriği üzerinden bir algı operasyonu biçiminde Avrupa Birliğinin de desteğini alarak kendisine zemin bulmaya çalışmaktadır.
Millet iradesi, devlet aygıtına meşruiyet kazandıran bir 'yapı metafiziği' oluşturmaktadır. Söz konusu iradeye kast eden güç yozlaşmaları, kanserli hücrenin normal doku içine invazyonu gibi, siyasal aklın normal dokusunun yok olmasına yol açacaktır. Bu iradeyi tüketmeye dönük her bir mütecavizane tavır, hangi etnik, politik, sosyolojik vd. aidiyet alanlarına ait olursa olsun, toplumun tüm birey ve kesimlerince güçlü bir söz, yüksek bir ses ve eylemsellikle reddedilmelidir. Zira meşru erksel alanlarını millet adına deruhte eden devlet, dahili ya da harici hiçbir güç öbeklenmesinin tasallutu altında olamaz. Devlet aklı bu erkin, bir iktidar alanı olarak her hangi bir topluluk tarafından teslim alınmasına müsaade edemez. Bu aklı, tehdit ve tahrip edici paralel güç yoğunlaşmaları kabul edilemez. Zira tarihi siyaset geleneğimizde devletin mevcudiyeti, şahsiliğin ve kolektivitenin üstünde bir şahs-ı manevi olarak varlığını koruyagelmiştir. Millet olarak üretmiş olduğumuz bu güçlü tarihsel değerlerin muhafazası, kadim siyasal aklımızda kodlanmış olan ilkelerin sürdürülebilir icrası ile mümkündür.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.