İslamofobi: Küresel korku hegemonyası

A -
A +

Avrupa Birliği Komisyonu, 14 Aralık'ta 'Avrupa değerlerine' referansla uluslararası hukukun ve diplomasinin genel ilke ve dili ile uyarlı olmayan ve haddi aşan bir üslup ile üst perdeden Türkiye'yi zemmedici bir beyanatta bulunmuştur. Ülkemiz açısından zaman zaman bir umutsuzluk ve hayal kırıklığı öyküsüne dönüşen Avrupa Birliğine üyelik sürecine dair bir tehditkârlık da içeren bu tepkinin en kritik noktası 'Avrupa değerleri vurgusu' olmuştur.

İnsanlık trajedilerinin yaşandığı coğrafya (Ortadoğu) ve sorunlara karşı kayıtsızlığı, sistematik bir dış politik tavır olarak sürdüren Avrupa'nın değerler vurgusu oldukça manidardır. Ne yazık ki, Birliğin küresel reel-politikaya ilişkin reflekslerinin 'hukukun üstünlüğü, insan hakları, çoğulculuk, çok-kültürlülük' gibi değerleri tarafsız biçimde savunma ve yaşatma saikiyle tezahür etmediği aşikardır. Bu iki yüzlü politik tutum, Avrupa Birliğinin imajını derinden yaralamaktadır. Ancak Avrupa Birliği açısından daha da kaygı verici olan durum, milenyumun ilk çeyreğinde Avrupa'da yaygınlaşmakta olan 'yabancı düşmanlığı' ile nedensiz ve patolojik bir korku olan 'İslamofobi' olgusudur.

11 Eylül 2001 sonrasında sofistike biçimde üretilen küresel şiddet emperyalizmi bütün Müslüman coğrafyayı sarmıştır. Afganistan ile başlayıp, Irak ve Libya ile devam eden küresel savaş, yaklaşık 14 yıllık süreçte kendisine meşruiyet zemini devşirmenin yollarını bulmuştur. Hiç kuşku yok ki, bu noktada en elverişli meşruiyet aracı kitlesel medya tröstleri olmuştur. Kitlesel iletişim araçları üzerinden İslam'a yönelik negatif imgeler ve küresel önyargı örüntüleri üretilmiştir. İmajinasyon sürecinde bu olumsuz imgeleri pekiştirici ve oldukça da kışkırtıcı bazı figürler ortaya çıkmıştır. Hiç kuşku yok ki, son döneme damgasını vuran figür ise IŞİD olmuştur. Şiddeti şehvetle küresel bir görünürlüğe kavuşturan medyatik enstrümanlar, küresel ölçekte bir İslam ve Müslüman korkusu var etmiştir.

Bu korku hegemonyasının üretmiş olduğu düşmanlık, zaman zaman Müslümanların kutsal mekanlarına yapılan saldırılar biçiminde tezahür etmektedir. Ancak daha da endişe verici durum, 'Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar' (PEGIDA) hareketinin zemin bulması olmuştur. Yaklaşık 17 binden fazla kişinin Almanya Dresden'de yapmış olduğu nümayiş, çok-kültürlülüğü öngören Avrupa değerlerinin bizatihi siyasi aktörlerin kışkırtıcı söylemleri ile toplumsallaşmasının bir göstergesidir. Ancak bu ırkçı söylem ve eyleme karşı söz konusu değerlere sahip çıkan bir akl-ı selimin varlığı da (Münih'te gerçekleşen karşıt gösteri gibi) kaydedilmelidir. Bu kaygı verici durum karşısında, Birliğin değerler çağrısını, kendine dönük bir iç muhasebe olarak yapması ve bu yönde makul politikalar üretmesi beklenmektedir.

Batı dışı toplumları din, kültür, etnisite vs. temelinde ötekileştirmenin Modern Avrupa tarihinde derin insanlık trajedilerine (soykırımlar) yol açtığı görülmüştür. Söz konusu ötekileştirme, sistematik biçimde üretilen korku ve önyargı örüntüleri ile toplumsal bir zeminde pekiştirilmeye çalışılmıştır. Weber'den ilham alan klasik oryantalist söylemin ötekileştirici dili, Huntington'ın İslam ile Batı arasında kaçınılmaz bir medeniyetler çatışması olacağı yönündeki söylemi, Avrupa'da Müslüman göçmenlerin tehdit olarak görülmesi vs. Avrupa kamuoyunu, derin bir korku hegemonyasının esaretine sevk etmiştir.

Üretilen korku hegemonyası ile tezahür eden İslam'a yönelik negatif imajın onarılması adına küresel bir aktör olarak Türkiye'ye büyük bir sorumluluk düşmektedir. Proaktif biçimde dünya kamuoyunda toplumların sağduyusuna, değer ve duygu dünyalarına temas edilebilecek zeminlerin tesisi önem arz etmektedir. Bu noktada Türkiye'nin uluslararası düzlemdeki tüm operasyonel enstrümanlarının, yenilenen bir vizyonerlikle harekete geçirilmesi gerekmektedir. Batı ile Müslüman dünya arasında manipüle edilmemiş sahici bir sosyo-kültürel iletişimin kurulması adına bu gereklidir. Yurtdışındaki vatandaşlarımıza sosyo-kültürel, dini, hukuki vd. alanlardaki hizmetlerin sunulması misyonunun ötesinde, yeni bir küresel vizyon inşası ve somut stratejik hedeflerin belirlenmesi yoluna gidilmelidir.

Son söz: 2015'in dünyaya umut, barış ve kardeşlik getirmesi dileğiyle...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.