Algı ile Gerçeklik Arasında Diyanet

A -
A +

Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden yürütülen siyasi polemiklerin ve üretilen politik söylemlerin tarihi yeni değildir. Üretilen bu söylemlerin en kışkırtıcı olanını kuşkusuz, Başkanlığın kaldırılmasına yönelik 'politik vaat' oluşturmaktadır. Bu türden beyanatların oldukça sığ bir tarihsel hafıza ve kifayetsiz bir bilgi birikiminin ürünü olduğunu ifade etmemize gerek yoktur. Ayrıca bu türden söylemler, besleyici eleştirelliğin imkânlarını da berhava etmektedir. Ne yazık ki bir kısım aydınlarımızın ve siyasilerimizin kendi değer dünyası ve bunun bir parçası olan din-diyanet ile olan oldukça rezervli ilişkisi kültürel düzeyde bile olsa bir bilgilenmeyi imkânsız kılmaktadır.
Kuşkusuz, siyasetin Diyanete ilişkin politikalar üretmesi ve/ya politik öngörülerde bulunması doğal karşılanmalıdır. Zira siyaset, Aristoteles'in tanımlaması ile 'toplumun halka dair yaptığı tüm etkinliklerdir.' Ancak son zamanlarda Diyanet üzerinden üretilen negatif söylem ve dilin, siyasetin doğal karşılanması icap eden 'din ve diyanet' politikaları kapsamında değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir.
Medyanın giderek düzeysizleşen dil ve söylem düzeneği ile üretilen bu negatif imajinasyonun bir itibarsızlaştırma operasyonuna dönüştüğü görülmektedir. Bu operasyonun yalnızca yerel politik düzlemde değil, küresel bağlamda bir takım hesaplaşmaların neticesi olarak tezahür ettiğini ifade etmeliyiz. Kısa erimli politik hesaplarla bu süreçte rol alan aktörlerin hesaba katamadıkları en temel nokta, Diyanetin bir kamu hizmeti kurumu olmanın ötesinde, sahip olduğu derin tarihsel zeminde tekabül ettiği anlam dünyasıdır. Bu anlam dünyasını keşfedebilmek için öncelikle tarihî hafızamızı canlandırmamız icap etmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, asırlara sâri köklü devlet geleneğimiz içerisinde derin bir tarihsel arka plan, kurumsal birikim ve hafıza ile Cumhuriyet döneminde tevarüs etmiş olduğumuz bir kamu hizmeti kurumudur. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşundan itibaren, 'Şer'iye ve Evkaf Vekaleti' adı ile 3 Mayıs 1920 tarihli Cumhuriyet hükümetinde yer almıştır. Din hizmetlerini politik alanın dışında tutarak yürütmek amacı ile 3 Mart 1924'te Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Böylece Başkanlık, Cumhuriyet öncesi dönemde Osmanlı devlet yapısı içerisinde vakıflar ve din hizmetlerinin yanı sıra, Tanzimat'a kadar adliye ve eğitim hizmetlerini de yürüten Şeyhülislamlık kurumunun halefi olmuştur. Cumhuriyet değerleri çerçevesinde Diyanet İşleri Başkanlığının görevi, anayasal çerçevede şöyle formüle edilmiştir; "...Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir." (m.136)
Bilindiği üzere modern Batı düşünce tarihinin temel dinamiklerinden birisini, din/kilise ile devlet ve toplumsal sınıflar arasındaki gerilim ve/ya çatışma oluşturmaktadır. Ancak ne modern öncesi dönemde ve ne de modernleşme tarihimizde benzer bir çatışmanın varlığı söz konusudur. Modern dönemde "İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek..." (633 sy. K. m.1) misyonunu üstlenen Diyanetin kurumsal meşruiyetini, bu özgün tarihi sosyolojik zemin inşa etmiştir.
Meşruiyetini toplumsal sosyolojik bünyeden alan Diyanet, yalnızca dinî hizmetleri yürüten bir kurumsal yapı değildir. Bunun ötesinde Diyanet, temel referansları, otantik gelenekleri, sahih kültürel kodları ile dinin zengin anlam dünyasını tarihe ve coğrafyaya taşımaktadır. Bu misyonu ile kurum, bu coğrafyada toplumsal bütünleşmenin ana taşıyıcısı olmuştur. Diyanet, yakın coğrafyamızda sözde dinî referanslarla ortaya çıkarak, bizatihi dine, tarihe, kültüre ve insana kast eden vahşet çetelerinin hesaplarını boşa çıkaracak bir geleneği temsil etmektedir. Bunun bilincinde olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı, özellikle son yıllarda proaktif bir yaklaşımla birçok uluslararası projeye imza atmıştır. Küresel politik aktörler ve onların taşeronları tarafından üretilen negatif İslâm imajı ve ne yazık ki giderek zemin kazanan İslam düşmanlığının hüküm sürdüğü bir dönemde Diyanetin böylesi bir tarihî misyonla varlık göstermesi oldukça anlamlıdır.
Son dönemde operasyonel amaçlarla üretilen bu algının maşeri vicdanda mahkûmiyeti kaçınılmazdır!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.