Suruç katliamının düşündürdükleri

A -
A +
Ülkemiz 20 Temmuz'da alçak bir terör vahşetinin kana buladığı bir güne uyandı. Bu menfur vahşet, Urfa'nın Suruç ilçesine giden 'Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu' üyesi 300 gencin basın açıklaması yaptığı sırada, bir intihar bombacısının eylemi sonrasında 32 canın ölümü ve yüzden fazla kişinin yaralanması ile sonuçlandı. IŞİD ya da DAEŞ terör örgütünün işlediği öne sürülen bu elim katliamın, bu coğrafya üzerinde yürütülen küresel operasyon bağlamında anlamlandırılması icap etmektedir.
Yaklaşık beş yıl gibi kısa bir sürede komşu coğrafyalarımızda etkin bir askerî güce dönüşen ve bölgenin siyasi, askerî ve demografik yapısını dönüştüren bir örgüt yapısı (IŞİD) ile karşı karşıyayız. Hangi amaçlara ve kimlere hizmet ettiği yalınkat bir gözlemle/değerlendirmeyle bile anlaşılan bu örgütsel yapının ardında, küresel bir aklın ve aktörlerin varlığında kuşku bulunmamaktadır. Bu örgüt, söz konusu üst akla hizmet eden en büyük taşeron olarak arz-ı endam etmektedir.
Kışkırtılan mezhepçilik dalgası ile savaşan tüm aktörleri Müslümanlar ve coğrafyası İslam dünyası olan adı konulmamış bir dünya savaşına tanık olmaktayız. Perde arkasında savaş endüstrisinden beslenen küresel güç odaklarının hayalbazlık yaptıkları kirli bir savaşın seyircisi durumundayız. Bu kirli savaş, ne araçları ve taraftarları ve ne de amaçları ve ittifakları açısından geleneksel savaş düzenleri ile benzerlik arz etmektedir. Algı yönetimi, iletişimsel stratejileri, söylem düzenekleri vb. açısından oldukça sofistike bir savaş düzeni oluşturulmuştur.
Türkiye, bu kirli çağ savaşının sınır hattında yer almaktadır. Yangın yerine çevrilen bir coğrafyanın tam da kalbinde yer alan bir coğrafyadayız. Ülkemizi bu kirli savaşın ve hesaplaşmaların içine çekmeye çalışan kaos ve çatışma atmosferinin yıkıcı eylemlerine ve ihanet şebekeleşmelerine tanık olmaktayız. Bu kirli oyunun figürasyonunun ihale edildiği coğrafyalara bir yenisinin daha eklenmeye çalışıldığı aşikârdır. Bu kirli oyunu görebilmemiz ve onu bozacak iradeyi tesis edebilmemiz yaşamsaldır. Zira Anadolu'yu diz çöktürmeye/dizginlemeye çalışan bu kirli oyunda piyon olmanın tarihsel bedeli ağır olacaktır.
Ne yazık ki, yüreğimizi yaralayan bu vahşet üzerinden, benzeri terör eylemlerinin istihdaf ettiği manipülatif amaçlara hizmet eden bir dil ve söylem üretilmektedir. İç siyasi düzlemde sahip olunan pozisyonları tahkim etme amacına matuf biçimde itham edici bir dil kullanılmaktadır. İç politik hesaplaşmaların pragmatik dilinden azade bir üst dil ile her türlü kimliksel ve düşünsel ayrımları tolere eden ortak bir millet dili kurmalıyız. Kategorize eden, biçimlendiren, doktrine eden, dikte eden kaba dil ve üsluptan uzak durmalıyız. Kamplaştırıcı ve itham edici dilin üretilmesine katkı sağlayan tüm aktörlerin kendileri ile yüzleşmeleri icap etmektedir. Bu dil ne yazık ki, kaos ve şiddet ortamını teşvik ve tahrik eden bir dildir.
Esenlik ve dirliğimiz açısından sivil siyasetin bütün mecraları ve imkânları ile yaşatılması ve sürdürülmesi en kritik noktadır. Bu noktada, operasyonel müdahalelerle sivil siyaseti mecrasından çıkarmayı amaçlayan girişim ve söylemlerin kararlılıkla ve tümüyle reddedilmesi icap etmektedir. Siyaset alanı üzerinden varlığını anlamlandıran siyasi figürlerin 'halkın kendi güvenliğini kendisinin sağlaması' yönündeki apolitik çağrıları ibret vericidir.
Hangi amaçla, kimin aşkı ve hınçları ile kime hizmet ettiğimiz ve nereye su taşıdığımız konusundaki bilinç yoksunluğunun yol açacağı yıkımı idrak etmek durumundayız. Bu durumun şairane bir yorumu sadedinde Şair İsmet Özel'in Sebeb-i Telif'inde yer alan veciz dizelerine kulak vermenin vaktidir:
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız
İncecik yas dumanı herkese ulaşıyor
Sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
tek başınayız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.