Olumsuzlama Dilinin Sosyo-Politiği

A -
A +
Yakın siyasi tarihimizde 'gezi olaylarının' milat oluşturduğu reel-politik süreç, ülke siyasetinin tanziminde harici aktörlerin taarruzunun ne denli yoğun ve etkin olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ülke sosyolojisinin kırılgan alanları ve zaaf noktaları üzerinden yürütülen hegemonik talepkârlıklar ulus ötesi bir çıkar cephesi oluşturmuştur. Söz konusu çıkar cephesi, sosyolojik bünyemizi var eden temel dinamikleri dinamitleyici bir performans sergilemek adına yerli iş birlikçilere maslahatgüzarlık payesi vermiştir. Geniş bir yelpazede, ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitlenen cephe, tek bir koldan tek bir hedefe kilitlenmiş görünüyor.2023 vizyonu olarak belirlenen eğitim, ekonomi, kültür, istihdam, kalkınma vd. alanlardaki stratejik iddialarını realize etmeyi hedefleyen Türkiye gerçekliğine karşı oluşan bu cephenin genişlediğine tanık oluyoruz. Milli olmayan bu cephe, içeride ve dışarıda derin bir hesaplaşma güdüsüyle hareket etmektedir. Açık intikam öznesi seçilmiş Cumhurbaşkanı olan bu kirli mücadele, bu güdü ile motive olmaktadır. Söz konusu mücadele, içeride bütün politik yenilgilerin ve vesayetçi çözülmelerin; dışarda ise tüm tarihsel hesaplaşmaların görülmesi adına bir fırsat olarak telakki edilmektedir.Medya dolayımından geçerek olumsuzlayıcı bir dil üreten bu mücadelenin boyutu, kitlesel bir zemin oluşturmak adına ciddi biçimde büyümektedir. Nitekim özellikle genel seçimler sonrasında ortaya çıkan medyatik dilin olumsuzlayıcı karakteristiği barizdir.Ünlü Alman sosyolog Georg Simmel'in ifadesi ile "olumsuzlama, dünyanın en basit şeyidir. Bu yüzden kişileri bir hedefte anlaşamayan büyük kitleler burada buluşurlar."Doğası gereği kolaylıkla zemin bulan ve kitleselleşen bu olumsuzlama iklimi ve retoriği, siyasal alanı esir almıştır. Medyanın kullandığı kışkırtıcı ve ayrıştırmacı dil, ne yazık ki bu atmosferin yeşerip kökleşmesinde asli bir görev icra etmektedir. Örneğin, PKK terörüne karşı 'Ülkenin bölünmez bütünlüğü ve yurttaşların güvenlik hakkı' doğrultusunda yıllardır verilen haklı mücadelenin, 'devlet şiddeti' ve benzeri nitelemelerle nasıl olumsuzlandığına esefle şahit olmaktayız. Yine bir başka örnekle; ülkemizi DAİŞ terör örgütünün destekçisi olarak lanse etmeye çalışan küresel medya dili de bu bağlamda zikredilmelidir. Entelektüel zehirlenmeye maruz kalmış ve neticede hangi amaca hizmet ettiğinin ayırdında olmayan sözde gazeteci ve aydınların bu söylem düzenini istihkam ettikleri görülmektedir.Bütün bu reel-politik süreç, maruz kaldığı sosyolojik çatlama ve olumsuzlayıcı politik ve apolitik kuşatmadan ötürü toplumsal bünyede ciddi bir refleks anaflaktik reaksiyon oluşturmuştur. Sosyolojik bütünlüğü zehirleyici ve politik süreçlerin özgün kimyasını dönüştürücü etkenler, deyim yerindeyse toplumsal bünyeyi âdeta otoliz sürecine sokmuş bulunmaktadır. Bu süreçte, olağan politik ve sosyal işleyişin hedef alındığı aşikârdır.Bu reaksiyon süreci devam ederken toplumsal bünyede meydana gelen hasarın onarılması imkânsızdır. Girişimsel olumsuzlama sürecinin var ettiği sosyolojik hasarın tamiri bu atmosferde pek mümkün görünmemektedir. Olumlama ve onarım için öldürücü anaflaktik reaksiyonun yatışması ve nekahet dönemine geçilmesi gerekir ki toplumsal bünyenin normal işleyiş düzeni yeniden başlayabilsin. Bu süreçte oluşan, dil, gönül, vicdan ve akıl yorgunluğunun giderilmesi mümkün olabilsin. Yeniden yapılması muhtemel olan genel seçimler, onarım süreci açısından bir fırsat olabilir.Bu onarım sürecinin, çok yönlü ve bütünleşik bir arınma çabasını gerekli kıldığına şüphe yoktur. Bu meyanda öncelikle, dışarıdan yapılan siyasi telkinlerin ve buna bağlı biçimde tezahür eden medya yönlendirmelerinin reddedilmesi icap etmektedir. Sosyo-kültürel dinamiklerimizle toplumsal bünyenin yeniden canlandırılması; devlet erkini içeriden kuşatmaya çalışan paralel yapılanmaların kamusal alana invazyonunun sosyolojik bütünlüğe yönelik ağır bir tehdit olduğunun bilincine varılması gerekmektedir.Olumsuzlamanın dayanılmaz hafifliğine teslimiyetle amaçsal bir serkeşliğe savruluyoruz! Vakit, varlık, dirlik ve birliğimizi ihya ve geleceğimizi inşa adına, her dem sorumluluk üstlenme bilincini kışkırtma vaktidir!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.