Nobel Ödülü: Türk Bilim Adamının Başarı Öyküsü ve Çağrıştırdıkları

A -
A +
‘DNA onarım mekanizmaları’ konusunda yapmış olduğu bilimsel araştırmaları ile Bilim alanında Nobel ödülünü alan ilk Türk Bilim insanı olan Prof. Dr. Aziz Sancar, millet olarak hepimizi gururlandırarak tarihe geçmiştir. Dr. Sancar, Mardin’in Savur ilçesinde başlayan yaşam öyküsü ile aziz milletimizin evlatlarına bir ilham kaynağı olmuştur. Bu toprakların üretmiş olduğu kültürel değer ve desenler ile yoğrulmuş olan zihin ve gönül dünyasıyla geleceğimize akseden bir ümit ışığı olarak doğmuştur. Dr. Sancar, sahip olduğu milli değerleri yüksek bir özgüvenle yaşamına taşıyarak evrensel değerler alanına eklemlenebilmenin imkânını örneklendirmiştir. Onun başarı öyküsü, eğitim-öğretim politikalarımızdan bilimsel ufkumuza ve üniversitelerimizin araştırma kapasitelerine kadar birçok noktada kamuoyumuzda ufuk açıcı çağrışımlara imkân sağlamıştır.
Her şeyden önce bu başarı öyküsü bize, geçici heveskârlıkların, günübirlik ilgilerin, yüzeysel bakışların, yetersiz mesailerin ve derinliksiz çabaların kişiyi (bilim yolcusunu) bilimsel bir ufka taşımayacağını öğretmiştir. Bilimin ancak büyük bir adanmışlık duygusu ve aşk ile katedilmesi mümkün olan çileli bir yolculuk olduğunu tekrar hatırlatmıştır. Dr. Sancar’ın bir yaşam idealitesi olarak göstermiş olduğu bu azim ve sebatkârlık, gelecek kuşaklara rol model olmuştur.
Modernleşme serüvenimizin başında entelijansiyamıza tasallut eden kifayetsizlik hissi ve özgüven yitiminin akademi ve bilim dünyamıza sirayetinin yol açtığı iklimin izalesi noktasında bu başarı oldukça anlamlı bir katkı sağlamıştır. İnovatif bir akademik yetkinlik ve girişimci bir araştırma kapasitesi ile ortaya koymuş olduğu çalışmalarıyla ulaşmış olduğu başarı öyküsü akademi dünyamıza onarıcı bir ruh üflemiştir.
Aynı zamanda bu başarı öyküsü, Türk Üniversitelerinin ‘Dünya üniversiteleri sıralamasında’ daha etkin bir konum elde etmelerinin imkânına dair sorgulamaları yeniden gündeme taşımıştır. Zira Nobel ödülü alan bir öğretim üyesini kadrosunda bulundurmak, farklı üniversite sıralamalarının bazılarında (ARWU, THE, QS, Leiden, SCImago, CWUR ve URAP) esas alınan parametrelerden birisini oluşturmaktadır.
Türk yükseköğretimi alanında dünya çapında bir sıçramanın gerçekleştirilebilmesinin en temel aracı, araştırma kapasitesinin artırımı yoluna gidilmesidir. Bu meyanda, araştırma kapasitesi yüksek olan öğretim üyelerinin üniversitelerimizin öğretim kadrolarına dahil edilmesi konusunda teşvik edici mekanizmaların kurulması gerekmektedir. ‘Araştırma, eğitim-öğretim ve hizmet üçlemesi’ ile ifade edilen akademik yükün dengeli biçimde pay edilerek, araştırma yapabilmeyi mümkün kılacak bir mesai düzeni olmalıdır. Bu doğrultuda, hem yetkin ve yeterli insan kaynağı ve hem de teşvik edici mali desteklerin sunulduğu altyapısal imkân sağlanmalıdır. Doğallıkla bu kapasitenin artırımı noktasında insan kaynağı (lisansüstü öğrenciler) unsuru öncelikli bir önemi haizdir.
Üniversitelerimizin araştırma boyutunun güçlendirilmesi adına en kritik noktalardan birisini de mali destekler (fon tahsisleri) oluşturmaktadır. Ülkemizde hem Avrupa Birliği fonları ve hem de TÜBİTAK tarafından üniversitelerimize verilen araştırma fonları miktarında son yıllardaki artış, araştırma çıktıları ve bilimsel yayın sayısı açısından ciddi bir artışa imkân sağlamıştır. Bu desteğin sistematik biçimde ve odaklanarak sürdürülebilirliği ve kalıcılığının temini büyük önem arz etmektedir.
Üniversitelerimiz bünyesinde akademik birimler arasındaki eşgüdümün sağlandığı araştırma stratejilerinin geliştirilerek altyapısal imkânların hazırlanması gereklidir. Özellikle kütüphane, laboratuvar, araştırma destek ofisleri gibi üniversitelerin gerekli düzeyde bir donanıma sahip olması bu amaca hizmet edecektir. Üniversite yönetimlerinin bu imkânları maksimize etmek adına teşvik edici araştırma iş birliklerinin kurulması noktasında göstereceği performans tayin edicidir.
Araştırma kültürü ve geleneğini güçlendirmek adına teşvik ve ödüllendirme sistemlerinin üniversite yönetimlerince geliştirilmesi oldukça önem arz etmektedir. Ancak araştırma üniversitesi niteliği baskın olan üniversitelerimiz, evrensel ölçekte bir çekim merkezi olma potansiyeli üretebilirler ve böylece dünya üniversitesi olma iddiasını taşıyabilirler.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.