Üniversite Yönetimi ve Akademik Liderlik

A -
A +
Türkiye’de yükseköğretim, son yıllarda oldukça hızlı bir büyüme performansı ile kurumsal kapasitesini artırmıştır. Bu hacimsel büyümenin ortaya çıkarmış olduğu dinamizmin doğru biçimde yönetilebilmesi adına üniversitenin kurumsal yapısına ve örgütsel dokusuna dair ‘içe dönük bakış’ gereklilik arz etmektedir. Tahsis edilen kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılabilmesi, beşeri sermayenin doğru biçimde istihdamı noktasında ‘üniversite yönetimi’ meselesi önemli bir gündem maddesi haline gelmektedir. Hukuksal niteliği ve kurumsal yapısı itibariyle üniversite yönetimi ‘akran yönetimi’ olarak tanımlanmıştır. Akran yönetimi, demokratik davranış modelleri ile gerçek ruhuna kavuşabilir. Ancak darbelerle tarihsel kırılmaların gölgesinde idari özerkliğini ve kurumsallaşmasını olgunlukla tamamlama imkânı bulamayan üniversitelerimiz, yönetsel değerler ve iyi yönetim pratikleri üretme konusunda kısır kalmıştır. Bu noktada akademinin değer dünyası ile yabancılaşan, kimi zaman otoriteryenliğe kimi zaman da idare-i maslahatçılığa savrulan kötü yönetim pratikleri ortaya çıkmıştır. Halbuki ideal anlamda yönetsel aklın, akademinin değerler dünyasından beslenen bir ‘liderlik tutumu’ olması gerekir. Akademik liderlik, beşeri ve mali sermayeyi kurumsal vizyon doğrultusunda mobilize edebilme kapasitesini ifade etmektedir. Üniversitenin akademik ve idari süreçlerine bilgi temelinde hakim olmayı gerekli kılan akademik liderlik, karar alma süreçlerinde demokratik kültür ve teamüllerin geliştirilmesini gerekli kılar. Belirlenmiş bir geleceğe ilişkin stratejik öngörülerde bulunmayı gerektiren akademik liderlik, yönetici aktörlerin akademinin değer dünyası ile yabancılaşmasına da set çeker. Akademik liderlik, sistemin iyileştirilmesi adına eleştirelliğe yönelik kurumsal toleransı besleyerek, katılım ve geri besleme mecralarını diri tutar. Bu yönüyle, üniversite yönetimini örgüt kültürü içerisinde etkin bir öğrenme ve gelişim süreci olarak kurgular. Yönetici figüründen farklı olarak akademik lider, var olan potansiyeli açığa çıkarma noktasında etkileme gücüne sahiptir. Lider, kurumsal vizyona coşkun bir adanma ve aidiyet duygusu üretir. Yetki yoğunlaşmasının ortaya çıkardığı otorite ile değil, paydaşların/akranların ona sağladığı sosyal meşruiyet ve güç ile varlık bulur. Yasal yetkiler, kendinden menkul bir liderlik karakteri ortaya çıkaramaz. Bu anlamda akademik liderlik, statüsel ve hiyerarşik değil, paydaşlar arasında yatay biçimde kurgulanmış etkileşimin ürünüdür. Akademik liderlik, iç ve dış paydaşları kurumsal vizyon hedefleri doğrultusunda mobilize edebilme yetkinliğidir. O yüzden, yalnızca kurumsal yapının işleyişine vaziyet etmek yeterli değildir. Aynı zamanda yükseköğretim politikalarının yapıcısı ve uygulayıcısı rolünü üstlenebilecek bir bilgi kapasitesini de gerektirir. Akademik liderlik, akademik yapıyı bir bütün olarak algılayabilme, kurumsal yapıdaki birimsel alanlar arasında akademik, sosyal ve kültürel bağı ve etkileşimi görebilme yeteneğini gerekli kılar. Bu, akademik liderin ‘kavramsal becerisini’ ifade eder. Odaklanma sorunu, rol karmaşası ve üniversiteye dair bütüncül bakış yoksunluğu çeken yönetim pratiklerini önlemek adına ‘kavramsal beceri’ önem arz etmektedir. Önemli niteliklerden birisi de iletişimsel beceridir. Paydaşlar ile empatik ve sempatik bir iletişimselliğin temini insan odaklılık açısından önemlidir. Rutinleşmiş, kalıp yönetsel davranış biçimleri üreten yönetim pratiklerinin akademiada sürdürülebilir bir kurum kültürü üretmesi mümkün değildir. Üniversiter yönetimde liderlik davranışları üretilirse ancak, paydaşların yüksek aidiyet duygusu ile üretkenliği söz konusu olabilecektir. O yüzden yükseköğretim sistemimiz, akademik liderlik potansiyelini geliştirme odaklı olmalıdır. Sistem, aynı zamanda yeni yönetsel değerler üreterek kurumsal yapının dinamizmini muhafaza etmelidir. Çağın getirdiği ticarileşme, üniversite içi karar alma mekanizmalarının işlevsizleştirilmesiyle birleşerek akademisyen ile mensubu olduğu üniversite arasındaki organik bağı koparma eğilimindedir. Akademisyen ile üniversite arasındaki ilişkinin, yönetsel süreçler açısından memuriyet ilişkisine indirgenme riskinin dikkate alınması gerekir. İdare-i maslahatçı ve tek-adamcı yönetim pratikleri, akademisyenlerin söz üretme alanlarını kaybetmelerine ve aynı oranda kurumsal sorumluluk ve akademik şevklerini yitirmelerine yol açar. Bu olumsuz yönetim anlayışlarının tek çaresi, akran yönetimi temelinde akademik liderlik anlayışını tesis ederek kurumsal bağları yeniden inşa etmeye çalışmaktır. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.