Dünya İnsani Zirvesi -Merhamet Ahlakı İnşa Etmek-

A -
A +
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un girişimi ile ilk kez ‘Dünya İnsani Zirvesi’ 23-24 Mayıs 2016 tarihleri arasında Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleşti. 173 ülkeden yaklaşık 9 bin katılımcının iştirak etmiş olduğu bu zirve, dünya liderleri ile yaşanmakta olan insani krizlerin mağdurlarını bir araya getirmiştir. Zirve bazı BM üyesi ülke liderleri ve temsilcileri, uluslararası ve bölgesel örgüt yetkilileri, parlamenterler, sivil toplum örgütleri mensupları ve özel sektör temsilcilerine kadar geniş bir katılım profili ile gerçekleştirilmiştir. Bu geniş katılımlı zirve, küresel insani sistemin yüzleşmekte olduğu krizlere yönelik etkin mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi, insani yardım çabalarının geleceğine ilişkin gündemin oluşturulması gibi amaçları hedeflemiştir.
Böyle bir zirvenin Türkiye’de gerçekleşmiş olması oldukça anlamlıdır. Zira bu medeniyet coğrafyası, tarihi derinliğinde bütün sömürge güçlerinin kolonyalist emellerine karşı tarihin belirli kırılma evrelerinde hep bir direnç kalesi olmuştur. Yine bu coğrafya, etnik, dini ve kültürel çatışmaların, savaşların ve soykırımların ortaya çıkarmış olduğu sürgünlükler karşısında bir insani sığınak olmuştur. Bu coğrafyanın kalbi olan Türkiye, tevarüs ettiği medeniyet paradigmasının bir gereği olarak tezahür eden tarihsel misyonunu bugün yeniden icra etmektedir. Türkiye, büyük yıkımlarla gelen bütün değer sürgünlüklerinin iltica kapısı/dergâhı olmaya devam etmektedir.
Türkiye, savaş, şiddet ve terör mağduru olan yaklaşık 12 milyon insanın yurtlarını terk etmek durumunda kaldığı bir coğrafyada merhamet ahlakını temsil ediyor. Türkiye, uluslararası toplumda etnik, kültürel ve dinsel seçkinciliği şiar edinen ülke politikalarına karşı gür bir sadâ ile insani duyarlılığı haykırıyor. Türkiye, küresel ölçekte insani krizlere yol açan bu çatışma ve savaş halini sonlandırma iradesini cesaretle ortaya koyan bir siyasi liderlik ortaya koyuyor. Türkiye, dış siyasette temel güdüsü sömürü düzenini idame ettirmeyi mümkün kılacak bir müdahalecilik olan küresel güçlerin politik vurdumduymazlıkları karşısında asil bir duruş sergiliyor.
Bu anlayışın bir neticesi olarak Türkiye, insani yardımları ile dünyanın en büyük bağışçı/donör ülkeleri arasında yer alıyor. Türkiye, 1,6 milyar Amerikan doları (2014 yılı) tutarındaki yardım ile dünyanın millî gelirine oranla en cömert ülkesi olmuştur. Yine Türkiye’nin yapmış olduğu kalkınma yardımlarının miktarı 3,6 milyar dolara ulaşmıştır. Bütün bu göstergeleri ile Türkiye, bizatihi insanı ve insaniliği unutan küresel sistemin vicdanı ve sesi olmuştur.
Bütün bu insanilik kapasitesi ile dünyaya örneklik teşkil eden Türkiye, bu zirve vesilesi ile insani krizleri yönetme tecrübesini ve duyarlılığını paylaşma imkanını bulmuştur. Masum yaşamların yitimi, yurtlardan sürgünlük gibi derin insani krizlere yol açan yıkıcı küresel insani sistemin çağ gerçekliğine uygun biçimde yeniden organize edilmesi icap ediyor. Ancak her şeyden önce küresel bir merhamet ahlakının inşa edilmesi gerekiyor. Temel saiki ‘insanı yaşatmak’ olan küresel siyaset normlarının ve pratiğinin üretilmesi icap ediyor. Duyarlılık kaybına yol açan sömürgeci emperyal güdülere kurban edilen masum yaşamlar, küresel bir değer ve inanç yıkımına yol açıyor. Ağır insani krizlere maruz kalan Müslüman coğrafyanın terörize edilmek suretiyle örselenen algısal kimliği üzerinden, batıda ötekileştirici bir politik söylem üretilerek toplumsal sağduyu boğuluyor.
Artık tekinsizleşen küresel dünyada insani krizlerin heryerdeliği söz konusudur. Yalıtık mekan tahayyülünü imkansız kılan bu küresel çağda sınırlar ve mesafeler buharlaşmıştır. Artık ‘masun değiliz hiç birimiz!’ Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle, “sınırlar, mesafeler, yükseltilmiş duvarlar ve tel örgüler bizi bu sorunlardan uzak tutamaz. Dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım artık hiçbirimiz kendimizi insani krizlerin etkilerinin dışında tutamayız.”
Çatışmaları önleme ve sonlandırma, insani krizlerin giderilmesi gibi amaçları gerçekleştirmek ancak gerçek anlamda insaniliğe yapılacak olan yatırımla mümkün olabilecektir. Sonuç olarak zirvenin ‘önümüzdeki üç yılda somut bir ilerleme sağlaması yönündeki çağrısının’ gerçeklik bulabilmesi için küresel sistemin insani duyarlılık kapasitesinin artırılması gerekmektedir.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.