Global Hegemonik Düzenin İflası: 15 Temmuz

A -
A +
15 Temmuz FETÖ’cü ihanet kalkışması, global dünyanın etkin aktörleri ve/ya bazı güçleri açısından küresel bir imtihana dönüşmüştür. Bir yanda yaklaşık yarım yüz yıldır üye olabilmek için kapısında beklediğimiz Avrupa Birliği ve üyesi olduğumuz NATO; öte yanda uluslararası kuruluşlar ile sözde müttefik ülkeler ve stratejik ortaklarımızın her biri ağır bir imtihan sürecinden geçmektedir. Bu süreç, Almanya gibi tarihî ittifaklarımız olan bazı Avrupa ülkeleri, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, soydaşımız olan ülkeler/milletler ve yakın ya da uzak coğrafyadaki Müslüman ülkeler açısından da bir sınanma sürecidir. Ülkemiz/milletimiz açısından tarihî bir miladı ifade eden 15 Temmuz, dost-düşman bütün dünya ülkeleri ile ilişkilerimiz açısından da bir kırılmaya tekabül etmektedir. Bu milat, demokrasi, millet iradesi, özgürlük ve evrensel hukuk gibi değer kavramları karşısında küresel aktörlere ayna tutmanın ve/ya onlara gerçek yüzlerini gösterebilmenin sarsıcı bir fırsatı olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin küresel düzeni sorgulayan jeopolitik dinamizmini sönümlendirmek isteyen uluslararası şer cephesi karşısında milletimizin direniş hamlesi bir kararlılık mührü olmuştur. Kuşkusuz yalnızca ulusal kamuoyu ve devlet yapılanması açısından değil, uluslararası kamuoyu ve aktörler düzeni açısından da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Zira global hegemonik çıkar merkezli düzen iflas etmiştir. Bu milat, bazılarınca bir yönüyle ortaya çıkabilecek olan yeni risk ve tehditlerin habercisi olarak yorumlansa da esasında yeni bir küresel yapılanmanın ayak seslerini de ifade etmektedir. Soğuk savaş döneminde şekillenmiş olan kutuplaşmalar üzerinden kurgulanmış uluslararası düzenden tek kutuplu dünya düzenine geçişte istihdam edilen ajanlar eliyle yürütülen küresel operasyonlar, akim kalmıştır. Gayri millî nitelikli güç öbeklenmeleri ya da örgütlenmeleri üzerinden yapay ulusal dinamikler ve/ya suni karşıtlıklar üreterek gerçekleştirilen siyaset mühendislikleri miadını doldurmuştur. Türkiye, toplumsal sağduyu ve millî duruşun çarpıcı refleksini hesaba katamayan küresel aktörlerin bütün hesaplarını boşa çıkararak onlarda derin bir hayal kırıklığı meydana getirmiştir. Bu aktörler, ‘diktatörlük ve yolsuzluk söylemleri’ üzerinden psikolojik bir harekât ile kendilerince toplumun direncini kırmaya yönelik hazırlık çalışmalarına ve kamu erkine sızmış dışarıdan güdümlü paralel ajanlarına rağmen büyük bir yenilgiye maruz kalmışlardır. Türkiye’yi küresel bir yalnızlığa mahkûm etme adına sürdürülen algı operasyonlarının hedefinde Türkiye’nin ulusal sınırlarını aşan jeopolitik devlet iradesi yer almaktadır. Sahte duruş ve sahici olmayan söylem düzenekleri ile örtbas edilmeye çalışan sinsi küresel hamlelerin arka planında Türkiye’yi hedef alan tarihsel hesaplaşmaların yer aldığını ifade edebiliriz. Bu kalkışma girişimi, küresel düzenin pasif süjeliğinden etkin aktörlüğe evrilen Türkiye gerçekliğini boğabilme umudu ile gerçekleştirilmiştir. Türkiye’yi koşulsuz uydulaştırabilme adına yürütülen örtük ya da gizli operasyonlar, aslında iddialarından vazgeçmiş bir Türkiye var edebilmenin adıdır. Avrupa Birliği, üretmiş olduğu bütün demokratik, hukuksal ve kültürel değerleri inkâr edebilme hoyratlığına varan bir aymazlıkla Türkiye’ye yönelik tutumunu belirlemiştir. 15 Temmuz darbesi karşısında Birliğin ortaya koymuş olduğu tutum, Avrupa’nın ağır değer bunalımına ve ikiyüzlülüğüne işaret etmektedir. 15 Temmuz ihanet kalkışmasının ardından Avrupa’nın ikircikli tutumu ve ABD’nin kayıtsızlığı Türkiye’nin prospektif anlamda dış politik vizyonunda yenilenmenin ve derin bir muhasebenin kapısını aralamıştır. Bütünüyle bu trajik tablo, hesapların yeniden yapılmasını gerekli kılmaktadır. Zaman, bugüne kadar sahip olduğumuz ezberleri gözden geçirme zamanıdır. Ulusal çıkarlarımız doğrultusunda dostumuzu seçme ve düşmanımızı sezme zamanıdır. Yitirdiklerimizin ve buna mukabil sahip olduklarımızın pahasını biçme zamanıdır. Gün, millet olarak her dem teyakkuzda olma günüdür. Türkiye’nin liderliğine olan derin küresel husumetin varlığını idrak etme günüdür. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı üzerinden Türk milletine diz çöktürmek isteyenlerin hesaba katamadıkları cevher değerlerimizi bütün hücrelerimize kadar duyumsama günüdür. Birlik ve bütünlük içerisinde bu coğrafyayı vatan kılabilmemizin asli dinamiklerini yeniden harekete geçirebilme günüdür. Gün, tek millet olarak kalabilmenin biricik yolunun Vatan muhafızlığı ile mümkün olabileceğini idrak etme günüdür. Gün, bu aziz milletin büyüklüğüne inanma günüdür.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.