Arınma ve İnşa Süreci: Siyasal Alan

A -
A +
Türkiye, 15 Temmuz’da yeniden hortlayan bir haçlı savaşını ve/ya küresel güçlerin kolonyalist operasyonunu güçlü bir mukavemet ile püskürtmüştür. Aynı amaca hizmet eden birden çok terör örgütünün (FETÖ, PYD, PKK, DAEŞ) taşeronluğu ile açılan cepheler, bir dünya harbinin ortaya çıkaracağı tahribattan daha ağır bir hasara yol açmaktadır. Darbe ve terör saldırılarının ortaya çıkardığı psikososyal travma toplumsal yapıyı daha derinden parçalamaktadır. Bu kolonyalist operasyon, stratejik hedefleri ve aktörleri açısından geniş bir cephe koalisyonuna ve tarihî bir hesaplaşmaya tekabül etmektedir. Aziz milletimizin bütün kutsallarını haçlı zihniyetine peşkeş çeken FETÖ’cü nifak çağrısı, hem bu ihanet girişiminin itirafı ve hem de bu hesaplaşmanın cesametini ortaya koymuştur. Milletimiz haçlı ruhuna istimdat edebilecek düzeyde büyük bir ihanetin kıskacında hedef alınmıştır. Vatanımızın bütün inanç kalelerini muhasara altına alma girişimi başlatılmıştır. Bu geniş cephede istihkâm olan uluslar üstü güçler, FETÖ yapılanması ile Türkiye’yi içeriden kuşatmıştır. FETÖ’nün içeriden kuşatma ve güç oluşturma süreci, sözde sivil alan üzerinden bürokrasiye, üniversitelere, yargıya, askeriyeye, iş dünyasına ve siyasete ağan bir süreç şeklinde ortaya çıkmıştır. Oluşan bu güç şebekesinin kamu bürokrasisi üzerindeki etkinlik alanını oluşturan temel aygıtlar siyaset ve siyasi figürler olmuştur. Bu yapıya ilgili alanlarda güç devşirebilmenin temel enstrümanını, kuşkusuz FETÖ’nün siyaset alanı ile olan apolitik ve asimetrik güç ilişkisi oluşturmuştur. Bu yapının siyaset alanı ve onun aktörleriyle olan talepkâr, vaatkâr ve tehditkâr ilişkileri ile pazarlıkçı iş birlikleri üzerinden bir güç zehirlenmesi yaşadığına tanık olunmuştur. Bu habis güç öbeklenmesinin kamusal ve sivil alanı tümüyle domine edebilme potansiyelini, pazarlıkçı politik tutumlar ve sorunlu siyaset kültürümüz var etmiştir. O yüzden burada kritik noktayı, bu habis yapılanma ile siyaset alanı arasındaki ilişki biçimi oluşturmaktadır. Bazı siyasi aktörlerin, kimi zaman kirli pazarlıklar ve ödünleşmeler üzerinden bu yapının hukuk ve etik dışı talep ve operasyonlarına göz yumduğu veya bizzat bunlara hamilik yaptığı anlaşılmaktadır. ‘Yeni Türkiye’nin inşasında tasfiye ve yeniden yapılanma sürecinin gerçeklik kazanabilmesi adına, mutlak surette sürecin siyaset ayağının ciddiyetle ele alınması icap ediyor. Sayın Cumhurbaşkanı'nın 17-25 Aralık sonrasında göstermiş olduğu hassasiyet çizgisinin uzağında konuşlanan siyasi aktörler, hangi partiden olursa olsun bu kirli yapının pasif destekçileri olmuşlardır. Bu ihanet şebekesi ile mücadelenin siyaset ayağının arınması sürecindeki pasifist ve zaman kazandırıcı tutum, Türkiye’yi hedef alan cepheler karşısında gücümüzü kıracaktır. Siyaset, özünde millî iradeyi temsiliyet kurumudur. O yüzden siyaseti bir temsiliyet değil, teslimiyet aracına dönüştüren kirli politik düzenin tasfiyesi icap etmektedir. Millet iradesini özenli biçimde temsil etme yükümlülüğünü haleldar eden politik duruşların sahipleri hangi partiden olursa olsun tasfiye edilmelidir. Siyasal alana mensubiyet veya siyasetçi kimliğine sahip olmak, bu teslimiyetçi yapılanma karşısında bir bağışıklık temin edecek değildir. Siyasal alan kendisini bu arınma sürecinden azade tutarsa, bu yalnızca şehit kanları ile müdafaa edilmiş olan millet iradesine ihanet anlamına gelmekle kalmaz; aynı zamanda siyaset alanını tanzim edici operasyonların açık hedefi olma durumunu da idame ettirir. Kuşkusuz bu inşai süreç, bir tasfiye/arınma sürecidir. Savsaklayıcı, geçiştirici, hedef saptırıcı ve günü kurtarıcı nitelikteki politik tutumlar bu süreci akim bırakacaktır. Bu noktada milletimizin onurlu demokrasi direnişine gölge düşürecek politik inisiyatifsizlikler kamu vicdanını yaralayacaktır. Televizyon ekranlarında günah çıkarma seanslarına dönüşen itiraflar üzerinden oluşturulan algılar da bu tasfiye sürecinin sulandırılmasına ve amacından saptırılmasına yola açmaktadır. Sonuç olarak, hangi konumda olursa olsun bütün mahallî veya merkezî siyasi figürlerin bu arınma sürecinde kamusal bir sorumluluk ve millet iradesine saygı muvacehesinde iç hesaplaşmasını yapması gerekir. Siyasi partilerin bu noktada herhangi bir saikle (akrabalık, hısımlık vb.) himaye edici veya kayırıcı bir tutum sergilemeleri, bu onurlu mücadeleye ihanet teşkil edecektir. Hangi pozisyonda olursa olsun siyasilerin temsiliyette güven ilkesini zaafa uğratan tutum ve ilişkilerinden ötürü kamuoyundan özür talebiyle istifa etmeleri onurlu bir politik davranış olacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.