15 Temmuz: Toplumsal Dönüşümün İletişimsel Dinamiği

A -
A +
Sosyo-psikolojik travması hâlen sıcaklığını koruyan 15 Temmuz darbesi, uzun yıllar boyunca kapsamlı akademik ve sistematik yorumlamalara konu olacaktır. Birçok zaviyeden okunması ve/ya yorumlanması mümkün olan 15 Temmuz demokrasi direnişi, çok partili siyasi hayata geçişimizden bu yana sosyolojik bünyemize içkin bir toplumsal dönüşümün güçlü bir göstergesi olmuştur. Bu toplumsal dönüşümün kendi iç dinamikleri kadar, haricî dinamiklerinin varlığı da söz konusudur. Haricî dinamikler açısından kaydedilmesi gereken temel belirleyici faktör, küresel ölçekte toplumsal yapıların özniteliğine yönelik dönüşümdür. Bu noktada modern dünyanın erişmiş olduğu iletişim teknolojisinin temel aygıtları üzerinden kendisini dönüştüren bir küresel sistemden söz edebiliriz. Bu küresel sistem, ekonomiden hukuka, siyasetten ticarete, suç ve ceza sistemlerinden hukuk ve adalet düzenlerine, medya düzeninden iletişim araçlarına, toplumsal kurumlardan sosyokültürel yapılanmalara kadar alanını genişleten etkileşimli bir global iletişim uzamı var etmiştir.
Bu minvalde modern toplumları karakterize eden temel niteliklerden birisi de ilgili literatürde kavramsallaştırıldığı üzere ‘ağ toplumu’ olmasıdır. İçinde bulunduğumuz bilişim çağında ağ toplumları, toplumsal hareketlerin örgütleyici aktörü olmuştur. Bir karşıt güç olarak tezahür eden bu toplumsal hareketlenmeler, sanal bir iletişim dünyası üzerinden mobilize olmaktadır. İnternet aracılığıyla konsolide olan bu karşıt güç, iktidar öbeklenmelerine karşı bir sivil direnişe dönüşmektedir. Kamusal iktidar karşısında oluşan bu atipik sivil iktidar, kimi zaman gayrimeşru ve antidemokratik biçimde meşru demokratik siyasi iradeyi devirmek adına araçsallaştırılmaktadır. Gezi olayları örneğinde olduğu üzere, meşru siyasal iktidara karşı maniple edilen bir topluluk üzerinden bir toplumsal mit ve/ya sözde direniş öyküsü üretilmiştir. Ancak öte yandan bu etkileşimli toplumsal yapı/ağ, sahte referanslar üzerinden ve sahici olmayan aktörler eliyle üretilerek kapalı bir devrede empoze edilen anlam/lar dünyası karşısında hakikate ayna tutma işlevi de icra edebilmektedir.
Özerkleşmiş iletişimsel bağlam, disipline edilmesi veya kontrol edilmesi neredeyse imkânsız olan kaotik bir anlam dünyası var edebilmektedir. Buna bağlı biçimde özerkleşmiş iletişim ortamı, küresel manipülasyonlara ve çarpıtılmış algı dünyalarına maruz kalabilmektedir. Ancak bununla birlikte, söz konusu iletişimsel uzam, antidemokratik ve içe kapalı iktidar odakları karşısında bir toplumsal farkındalık ve/ya duyarlılık ekseninde bütünleşmeyi ve hareketlenmeyi mümkün kılabilir. Nitekim 15 Temmuz hareketi böylesi bir anlam dünyası var ederek kendisini iletişimsel uzamdan şehirlerin meydanlarına kanalize edebilmiştir.
Korkunun esareti, toplumsal bünyemizde içselleştirdiğimiz kaygının ontolojik hâkimiyeti karşısında yenilgiye uğramıştır. Herhangi bir kurgulayıcı ve/ya ön planlayıcı niteliği olmayan bu toplumsal hareket, millî seferberlik duygusu ile coşkun bir eyleme dönüşmüştür. Millîlik refleksi ile tezahür eden bu iletişimsel örgütlenme, kamusal alana bir toplumsal vicdan olarak taş/ın/mıştır. Aynı zamanda köklü bir toplumsal dönüşüm talebinin de sözcüsü ve muharriki olmuştur.
15 Temmuz direnişi, anlam körelmelerini, sosyopatik bünyelerin değer krizlerini ve kolektif akıl tutulmalarınıifşa ve tedip edici bir toplumsal hareket olarak tarihe geçecektir. Zira bu toplumsal hareket, köklü bir sosyal ve kurumsal dönüşümün yeni normatif değerlerini ve hedeflerini üretmiştir/tayin etmiştir. Bu süreçte, söz konusu değerlere ve hedeflere kayıtsız kalan her kim olursa olsun tümünü birden tarih önünde mahkûm edecek bir toplumsal enerji açığa çıkmıştır.
Ortaya çıkan bu toplumsal enerji, hem iç siyaset düzenimizde ve hem de uluslararası siyaset alanında yeni iktidar dinamikleri var etmiştir. Kıtalar ötesinden bölge siyasetine müdahil olanların hesapları bozulmuştur. Onlarca yıldır Doğu Avrupa’daki, Afrika’daki ve Orta Doğu’daki siyasi yapıları hiçbir zorlukla karşılaşmadan şekillendirmeye alışmış olan küresel güçler, 15 Temmuz gecesi hiç de alışkın olmadıkları bir durumla karşılaşmışlardır. Çanakkale’den bu yana yakın tarih içinde dünyaya, bu vatana gemileriyle, tanklarıyla, uçaklarıyla gelen emperyalistlerin mağlubiyet ve şaşkınlık içinde geldikleri gibi geri döneceklerini göstermiş olan milletimiz, küresel siyasetin haris aktörlerini bir kez daha şaşırtan ve onları yeni pozisyonlar almaya zorlayan bir zafer ortaya koymuştur. Bu aktörlerin ortaya çıkan yeni konjonktürü idrak etmelerinin birkaç hafta aldığı görülmüştür.  Başarısız darbe girişimi üzerine Batı devletlerinin temsilcilerinden uzunca bir süre herhangi bir açıklama gelmemesi de ancak bu şaşkınlıkla açıklanabilir.
 
 
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.